11 Mayıs 2013 Cumartesi

Atatürk'ün Ahlak Anlayışı


“Milletin toplumsal düzen ve sükûnu, hal ve istikbalde refahı, saadeti, selameti ve masuniyeti, medeniyette ilerleme ve yükselmesi için insanlardan, her hususta alaka, gayret, nefsin feragatini ve icap ettiği zaman seve seve nefsinin fedasını talep eden, millî ahlaktır. Mükemmel bir millette, millî ahlakiyet icapları, o millet fertleri tarafından adeta muhakeme edilmeksizin vicdanî, hissî bir şevkle yapılır. En büyük millî heyecan işte budur.2
Ahlakın millî, toplumsal olduğunu söylemek ve ortaklaşa vicdanın bir ifadesidir demek, aynı zamanda ahlakın mukaddes sıfatını da tanımaktır. Ahlak mukaddestir; çünkü aynı kıymette eşi yoktur ve başka hiçbir nevi kıymetle ölçülemez.3


“Biz düşünce arkadaşlarımızı ve kendimizi, taassuba ve geçerliliği olmayan sözlere itibar etmeyen, halis, dalaveresiz, gerçek müslümanlar olarak kabul ediyoruz. İmanımız iyiyi, kötüyü, hayrı şerri bildiren Kur’an-ı Kerîm’edir. Kur’an Allah kelamıdır. Her gerçekliğin özü, iniş sebebinde gizlidir. Kur’an’da kuru ve yaş olan her şey vardır. Kur’an, insanlığın değişmez yolunu yazıya dökmüştür. İslamiyet, her zamanı ve her memleketi kapsar. Bu hikmete dayalıdır ki Hazret-i Muhammed Efendimizden sonra peygamber gelmeyecektir. Çünkü bundan böyle peygamberlere ihtiyaç yoktur. İslam milleti doğru yoldadır.”4
“Bütün dünyanın bilgi aleminde, yüksek ahlaklı, disiplinli, efendi vasıflarıyla taşarak yükselmek istidadında bulunan Türk çocuklarının, Türk gençliğinin Göktürklük işini idare etmekte olduğunuzdan dolayı, siz maarif vekilini tebrik ederim ve bunda sizin için yüksek muvaffakiyetler dilerim. Reisicumhur M. Kemal.5
“Millî ahlakımız, medeni esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli ve takviye olunmalıdır. Bu çok mühimdir; bilhassa dikkatinizi çekerim. Tehdit esasına dayanan ahlak, bir fazilet olmadıktan başka itimada da layık değildir.”6
“Türklerin aşağı yukarı hep ahlakları birbirine benzer. Bu yüksek ahlak, hiçbir milletin ahlakına benzemez. Ahlakın millet teşkilinde yeri çok büyüktür, mühimdir.”7
Mustafa Kemal Atatürk’ün Hoşgörü Duygusu
“En Büyük hakikatler ve ilerlemeler, fikirlerin serbest ortaya konması ve karşılıklı alınıp verilmesi ile meydana çıkar ve yükselir.”8
“Otuz yedi yaşında zatürreeden ölmesi, gerçekten kayıp olan bu Reşit Galip bir gün Atatürk’e:  “-Sizin için diktatör diyorlar…” dedi. Genç doktorun böylesine çıkışlarına alışık ve daima müsamahalı olan Gazi, onun yüzüne uzun uzun ve biraz da muhabbetle bakarak gülümsedi:
“-Çocuk, dedi. Ben gerçekten diktatör olsaydım, sen benimle böyle konuşabilir, bana bu suali sorabilir miydin?”9
Bir gün ilgililerden biri gelerek gazi hazretlerine bu sözleri niçin söylediğini araştırıp öyle gelin.. diye talimat verdi. Durumu incelediler. O kişi tütününü saracak sigara kağıdı bulamamış ve gazete kağıdına sardığı tütünü içince de dumanından çok rahatsız olduğu esnada bunları söylemişti. Durumu gazi hazretlerine arz ettiler.
“-Siz hiç gazete kağıdına sarılmış tütünden sigara yaparak içtiniz mi?
Hayır, cevabını alınca, hükmünü verdi:
-Ben Trablusgarp harbinde içmiştim, bilirim. Pek berbat şeydir. Köylü bana az küfretmiş. Siz bunun için mahkemeye vereceğinize, onun insan gibi sigara içmesini temin edin.”10
Mustafa Kemal Atatürk’ün Vefa Duygusu
“Elimizdeki programın ruhu, bizi yalnız bir kısım vatandaşlarla alakalı kalmaktan men eder. Biz, bütün Türk milletinin hadimiyiz.”11
Mustafa Kemal Atatürk’ün Yardımseverlik Duygusu
Karlı bir kış gününde Orta Anadolu’da yaptığı bir geziden dönerken Atatürk, tek başına ve telaşla, tipiye aldırmadan dolaşan bir köylüye rastladı ve arabasını durdurarak sordu. Bu kışta kıyamette ne arıyorsun? Köylü cevaben:
—Kaybettiğim ineklerimi arıyorum. Dedi.
Gazi Hazretleri emir subayına dönerek:
Bu vatandaşa ineklerinin parasını veriniz. Diye talimat verdi. Köylü hayır duası ettikten sonra Gazi:
—Nereye gidiyorsun, gel de köyüne bırakalım deyince köylü:
—Paşam bu kış gününde size rastlamak benim için büyük bir şanstır. Ama verilen para ile iki inek alabilirim. Sana rastlayan bir adamın üç ineği olmuş çok mu? Ben üçüncü ineğimi aramaya devam edeceğim, dedi.
Bunu duyan Gazi hazretleri,
—Üç ineğinin olmasını donma karşılığı düş edinmiş bir milletin, otomobil içindeki dahiliye vekili… Merhaba, keyfiniz nasıl?”12
Mustafa Kemal Atatürk’ün Sorumluluk Alma ve Yerine Getirme Duygusu
“…Biz eğer millet ve tarih huzurunda herhangi bir hata işliyorsak, bunun sorumluluğunu vicdan ve idrakimizle hissetmekten ve ödemekten hiçbir zaman çekinecek insanlar değiliz.”13
“Yolunda çalıştığımız büyük ülküyü, halkın kalbinde bir fikir halinden, bir duygu haline getirmelisiniz.”14
“-Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lazımdır.”
“Gençleri, Padişahçı ve Halifeci olarak değil, Milliyetçi olarak yetiştirmeli!”15
“Emir verirken, kendini o emri yapacak olanın yerine koymak ve emrin nasıl yerine getirileceğini ve uygulanacağını düşünmek ve bilmek gerekir.”16
“Bir meselenin tartışmasına katılan kimse düşündüğünü, kanaatini açık söylemeli, yaptıklarını da kendi namına yapmalı, yaptığının sorumluluğunu da kendi üzerine almalıdır.”17
Milleti yükselme yoluna götürmek için akıllarınıza, malûmatınıza icap ederse bileklerinize, pazılarınıza, bacaklarınıza müracaat edecek, fakat neticede mutlaka o gayeye varacağız.”18
Atatürk’ün Adalet Anlayışı
“Hükümet, memlekette kanunu egemen kılmak ve adaleti iyi dağıtmakla yükümlüdür. Bu nedenle adalet işi çok önemlidir… Adlî siyasetimizde izlenecek amaç, öncelikle halkı yormaksızın süratle, isabetle, emniyetle adaleti dağıtmaktır. İkinci olarak toplumumuzun bütün dünya ile teması normal ve zorunludur. Bunun için adalet seviyemizi bütün medenî toplumların adalet seviyesi derecesinde bulundurmak zorunluluğundayız.”19
“Bir devlet yabancılar üzerinde yargılama hakkını uygulamaktan yoksunsa, böyle bir devlete kuşkusuz bağımsız denilemez.” 20
Mustafa Kemal Atatürk’ün Millî Şuur ve Gurur Sahibi Olma Duygusu
Atatürk: “Türksünüz ve damarlarınızda asil ve kahraman Türk kanı var.”21
“VII. Yüzyılda dünyanın ne tarafında hangi hükümdar devlet idaresi ve halk sevgisi anlayışını, bizim Bilge Kağanımız veya Kül-Tekinimiz gibi güzel ve akıcı bir dille ifade edebilirdi.”22
Mustafa Kemal Atatürk’ün Bilgelik Duygusu
Bir milletin ne gibi haslet ve kabiliyetlere sahip olduğunu takdir ve tayin edebilmek için, o milletin sevk ve idaresine memur edilen kimselerin, insanlık tarihini ve bilhassa millî tarihini çok okumuş ve hazmetmiş olmaları şarttır. Muvaffak olmanın birinci sırrı bunda mündemiçtir.23
Milli eğitim esas olduktan sonra onun dilini, usulünü, araçlarını da milli yapmak zorunluluğu tartışmadan uzaktır. Milli eğitim ile geliştirmek ve yükseltmek istenilen genç dimağları bir taraftan da paslandırıcı, uyuşturucu, hayali fazlalıklarla doldurmaktan dikkatle kaçınmak lazımdır.” 24
Fakat efendiler, bir öğrenci tarihini asla unutmamalıdır ve ona tarihi unutturulmamalıdır. O öğrenci şanlı tarihinin bir sayfasını unuttuğu gün ülke uçuruma yuvarlanıyor demektir.
“Mektep genç beyinlere insanlığa hürmeti millet ve memlekete sevgiyi, şerefi, bağımsızlığı öğretir. Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için izlenmesi uygun olan en doğru yolu belletir.”25
“Cumhuriyeti, Cumhuriyetin geleceğini Türk Gençliğine emanet ettiğimi biliyorsunuz. Ancak iş, sadece bunu yapmakla bitmiyor. Cumhuriyeti, memleketin geleceğini onlara emanet etmekle, sadece onların damarlarında dolaşın Asîl kanda bulunan kudrete güvenmekle görevimizi tamamlamış olamayız. Aynı zamanda bu Türk Gençliğini de bilgili, inanç sahibi olarak yetiştirmek mecburiyetindeyiz.”26
İleri Görüşlülük
“Herkes bilsin ki Rus milleti; Boğazlarla Ardahan’ı ele geçirmekten asla vazgeçmiş değildir. Ve asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zaman bu davalarımızı halletmiş olacağımızı şimdiden müjdeliyorum…”27
1919 da N. Atıf Kansu”ya yazdırdığı notlardan;
“-Zaferden sonra şekli hükümet cumhuriyet olacaktır.”
“Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince icap eden muamele yapılacaktır.”
“Tesettür kalkacaktır.”
“Fes kalkacak medenî milletler gibi şapka giyilecektir.”
“Latin hurufu (harfleri) kabul edilecek.”
“Cumhuriyet ilanına muvaffak olalım yeter!”
“Herhangi bir yabancı devletin korumasına tenezzül eden şahsiyetlerden değilim. Benim için en büyük korunma dayanağı ve şefaat kaynağı milletimin sinesidir.”28
“Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yeterli değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır.” 1930 (17–166)29
Mustafa Kemal Atatürk’ün Kendisi ve Yakın-Uzak Çevresi İle Barışık Olma Duygusu
“Demişti ki:-Eğer devamlı sulh isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek milletlerarası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları haset, açık gözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir.”
Cumhuriyet Gazetesi, 21.6.193530
“Çocuklara başka memleketleri umacı olarak göstermeye hakkımız yoktur. Türk çocuğu, kendisine hiçbir milletin tecavüz etmeğe cesaret edemeyeceği bir ruh haleti ile beslenmelidir. Bilmelidir ki Türk milletine kimse ilişemez.”31
“Yolunda, yalnız olmayacaksın; orada, aynı hedefi takip eden başkaları ile beraber yürüyeceksin. Bu hayat yarışında, diğerleri, kabiliyetleri itibariyle sizi geçebilirler. Bir muvaffakiyet, elinizden kaçabilir. Bundan dolayı, onlara kızmayınız ve elinizden geleni yapmışsanız, kendi kendinize de kızmayınız. Asıl mühim olan muvaffakiyet değil, gayrettir. İnsanın elinde olan ve onu memnun eden ancak gayrettir.32
Mustafa Kemal Atatürk’ün İnsan Sevgisi ve Saygısı
“Fakat biz, ülkeleri değil, insanların kalbini fethetmek isteriz.”33
“Siyasi kavgaların çoğu neticesizdir. Fakat toplumsal çalışma her vakit için verimlidir. Bizim aydınlar buna çalışmalı. Neden Anadolu’ya gelip uğramazlar? Neden milletle doğrudan doğruya temasta bulunmazlar? Memleketi gezmeli milleti tanımalı. Eksiği nedir görüp göstermeli. Milleti sevmek böyle olur. Yoksa lafla sevgi fayda vermez.”34
Mustafa Kemal Atatürk’ün Göreve Bağlılık Duygusu
“Bağımsızlığımızı güvencede bulundurabilmek için bütün sosyal topluluğumuzca, bütün milletimizce bizi yok etmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletçe mücadeleyi uygun gören bir sistemi takip eden insanlarız.” 35
“Görüyorsunuz ki, arkadaşlar; yürüyeceğimiz yol tehlikelerle, çetinliklerle, hatta ölmek ve öldürülmek ihtimalleri ile doludur. Sarp ve haşin bir yoldur. Bu tehlikelere göğüs vermeye kendisinde iktidar, azim, imkan ve cesaret görmeyen arkadaşlarımız varsa, şimdiden aramızdan ayrılabilirler.”36
“Fakat şunu bilmesini isterim ki biz, emperyalistlerin pençesine düşen bir kuş gibi tedrici, sefil bir ölüme mahkûm olmaktan ise babalarımızın oğlu sıfatıyla vuruşa vuruşa ölmeği tercih ediyoruz.”37
Mustafa Kemal Atatürk’ün Vatan-Millet Sevgisi ve Hizmeti
“Millete efendilik yoktur; hizmet etme vardır. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur.”38
“Memleketimin bağımsızlığını dünyada her sevgiden üstün tutarım. Memleketimi kurtarmak gerekirse canımı da yoluna vermek,  dinî ve ırkî gayemdir.”39
“Büyük Millet mi? Türk’ten daha büyük millet var mıdır? Ben ne yapabildi isem, ancak Onunla yapabilirdim.” 40
“Benim adım Mustafa Kemal’dir. Eğer beni onurlandırmak istiyorsan, Türkiyeli Türkoğlu Türk Mustafa Kemal diye çağır. Ben ne diktatörüm, ne macera peşinde koşarım, ne de mağlubiyeti kabul eden bir kimseyim. Ben yalnız milletimi düşünür, o’nun için yaşarım. Benim ve milletimin hakkı olan her şeyi alırım, alamayacağım bir şey yoktur.”41
—Bu memleketin beklediği yol, şu karda kışta üzerinden emniyetle geçilebilecek yoldur.
—Dilediğin zaman gidemediğin yere, nasıl VATANIM diyebilirsin?”42
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Devlet Saygısı
“Demişti ki:
-Fertlerin hürriyeti devletin hakimiyet ve idaresinin mahfuz kalışına bağlıdır. Devlet iradesi felçli olursa, fertlerin hürriyetini koruyacak hiçbir kuvvet ve vasıta kalmaz. Onun için hürriyeti yalnız bir taraflı değil, iki taraflı düşünmek lazımdır.”43
Mustafa Kemal Atatürk’ün Tevazu Duygusu
“Ben öldükten sonra Türk Milleti yüz binlerce Mustafa Kemal çıkaracaktır. Bir Atatürk’ün cihan karşısında yarattığı mucizeler çok olmuştu. Yüz binlercesinin yapacağı şeyler daha azametli olacaktır.”44
“Muvaffakiyetlerde gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe mukavemet etmek lazımdır.
Cihan bir imtihan meydanıdır, imtihanda muvaffak olmadan lütufkarane muameleler beklemek boşunadır.”45
—İlkokul öğretmeni, vatanın en faydalı unsurudur. Onlar vatan çocuklarıyla o kadar iç içe olmuşlardır ki, sanki çocuklaşmışlardır. Onların gözünde en sevgili öğrencileridir. Bu öğretmen, eğer dersini bırakıp bana saygısını sunmak için yanıma gelseydi ve çıkarken beni merdivenlere kadar geçirse idi, öğrencileri gözünde küçülür, belki prestijini yitirirdi.
Öğrenci gözünde en saygıdeğer, en büyük adam öğretmendir.”46
“Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeler vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir.”47
“Benim en büyük mevki ve mükafat milletin bir ferdi olarak yaşamaktır. Eğer, Cenab-ı Hak beni bunda muvaffak etmiş ise, şükür ve hamdlar ederim. Bugün olduğu gibi ömrümün nihayetine kadar milletimin hadimi olmakla iftihar edeceğim.”48
“Şunu bir gerçek olarak biliniz ki, şeref hiçbir vakit bir adamın değil, bütün milletindir. Eğer yapılan işler mühimse, gösterilen muvaffakiyetler belli ise, inkılaplar dikkati çekici ise her fert kendini tebrik etmelidir. Çünkü böyle büyük şeyleri ancak çok kabiliyetli olan büyük milletler yapabilir ve bu milletin her ferdi böyle en kabiliyetli ve büyük bir millete mensup olduğunu düşünerek kendini tebrik etsin.”49
“-Ben, dedi, Timur zamanında olsaydım, onun yaptığını yapabilir mi idim onu söyleyemem. Fakat o benim zamanımda olsaydı, belki daha fazlasını yapabilirdi.”50
“Hayır. Ben burada herhangi bir vatandaş gibi konuşuyorum. Türkiye adına savaş ilanına sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkilidir. Ama, şunu da hatırlatayım: Büyük Millet Meclisi, zamanı gelince, benim gibi basit yurttaşların duygularını da göz önüne alır.” 51
“İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben ölümlü Mustafa Kemal; diğeri milletin daima içinde yaşattığı Mustafa Kemaller idealidir. Ben onu temsil ediyorum. Herhangi bir tehlike anında ben ortaya çıktımsa, beni bir Türk anası doğurmadı mı? Türk anaları daha Mustafa Kemaller doğurmayacaklar mı? Feyiz milletindir. Benim değildir.”52
“-Millî dava ancak bu iman, bu irade ve azimle gerçekleştirilecektir. Yaşaması ve muzaffer olması gereken naciz şahıslarımız değil millî kurtuluşu temin edecek olan fikirlerdir.”53 54
Mustafa Kemal Atatürk’ün Kutsal Değerlere Saygısı
“Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.”55
“Bursa Gençliği’de ne demek? Memlekette parça parça, yer yer gençlik yoktur, sadece ve toplu olarak Türk Gençliği vardır”56
Bunlar hürriyet uğruna ölmeğe karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. “Bunlar işte böyle… Dayandıkları şey yalnız demir, çelik ve silah kuvveti! Bildikleri şey yalnız madde…  Biz Anadolu’ya silah ve cephane değil, ideal ve iman götürüyoruz.”57
“Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et… Türklüğün, Müslümanlığın, düşman ayakları altında esaret zincirinde kalmasına müsaade etme!”58
“Cenab-ı Hak Daima Bizimledir.”59
“Hayat demek, mücadele, müsademe demektir. Hayatta muvaffakiyet, mutlaka mücadelede muvaffakiyetle mümkündür. Bu da manen ve maddeten kuvvete ve kudrete dayanır.”60
“İnsanlar yalnız maddî değil, özellikle bu maddî kuvvetlerde toplanmış manevî kuvvetlerin etkisi altında etkendirler. Milletler de böyledir. Manevî kuvvet ise özellikle ilim ve iman ile yücelerek gelişir.”61
“Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir; kesinlikle bir şeye inanacağız. Bu Din, dinlerin en sonuncusu elbette en mükemmelidir. İslam dini, hepsinden üstündür.”62
“Biz kendi dilimizle konuşacak, kendi dilimizle yazacağız. Bütün eserleri halkın anlayabileceği dilde yazacağız. İlmî eserler olsun, okul kitapları olsun, gazeteler olsun, sanatkarlarımız olsun bir Batılı Türk gibi düşünecek, bir gerçek Türk gibi yazacaklardır. Esasen bu bir bakıma millet olmanın da yollarından biridir. Diline hakim olmayan ulusları kendi öz benliklerinden uzaklaştırıp onlara boyunduruk vurmak kolaydır. Türk dilini her türlü yabancı dilin boyunduruğundan, egemenliğinden kurtaracağız. Bu savaş başlamıştır ve mutlaka başarı ile, zaferle sonuçlanacaktır.”63
“Türk milleti devlet kurmak, vatan korumak kudretinde, kendi cevherindeki kıymet ve faziletlere istinat eden yapıcı ve yaratıcı bir millettir.”64
“Türk vatanını yabancı çizmelerden beraberce kurtardık, fakat asıl kurtuluş Millî benliğimizdedir. Sizin bana seslendiğiniz temiz Türkçe ile birbirimizi anlayarak konuşmak ihtiyacındayız. Topraklarımızı yabancı çizmelerden nasıl kurtarmışsak, benliğimizi saran zehirli yılanlar gibi mikrop olan yabancı kelimelerden kurtarmak, bizim için yeni bir Kurtuluş Savaşı olacaktır.”65
Mustafa Kemal Atatürk’ün Dürüstlük ve Samimiyet Duygusu
“Son Osmanlı Padişahı gönderildiği yabancı ülkede maddi sıkıntı içine düşmüştü. Roma Türk Büyükelçiliğine başvurup yardım istemişti. Durumu Gazi Hazretlerine arz ettiler. Cevabı şu olmuştu:
—Vereceğiz. Siyasi bir hata yaptı. Cezasını çekiyor. Fakat hırsızlık yapmadığı için ona ölünceye kadar bakacağız. İsteseydi kaçtığı İngiliz zırhlısına Topkapı Sarayı’ndaki sadece Şah İsmail’i tahtını koyup götürseydi, ölünceye kadar refah içinde yaşardı. Topkapı’daki mücevherata, saraydaki kıymetli eşyaya el sürmediği, yani hırsızlık yapmadığı için suçu azalmıştır.”66
“Herhangi bir hizmete talip olanlar çok namuskar olmalıdır! Şimdiye kadar işlenen hataların en büyüğü müteşebbislerimizin, münevverlerimizin alimlerimizin en büyük günahı namuskar olmamaktır. Milletin karşısında namuskar olmak ve namuskarane hareket etmek lazımdır.” 67
“Samimi ve dürüst insanlar aynı zamanda medeni cesaret sahibi olur, imzalarını saklamaya tenezzül etmezler. Belli ki bunu yazan ahlaksız yalancının biridir.”68
“Basının para ile satın alınabilmesi, milletlerarası yüksek para aleminin basın üzerinde gizli tesiri veyahut sadece yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin tesiri, işte bunların kamuoyunu aldatma ve yanıltmasından gerçekten korkulur.”69
“Bir kurumun muhasebesi, namusudur.”70
“Millete, adi politikacılar gibi yalancı vaatlerde bulunmaktan nefret ederiz.”71
“Bir şeyi vicdanınızda iyi yaptığınız, sözlerimizin iyi olduğuna kani isek, onu olduğu gibi açık, vazıh, tereddüde veya müphemliğe yer vermeyecek şekilde söylemeliyiz.”72 73
M. Kemal Atatürk’ün Türk Milletine Sadakat Duygusu
“Türkiye bir maymun değildir. Hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne Batılılaşacaktır. O sadece özleşecektir.”74
“Kanlarımıza, ülkümüze, geleceğimize yan bakan her kişiyi  düşman gördüğümüz gün, Ulusal benliğe uzanacak her eli kırdığımız, Ulusun önüne  dikilecek  her engeli  devirdiğimiz gün ,gerçek  kurtuluşa ulaşacağız”75
“-Yaptıklarınız için siz nereden ilham aldınız?
Atatürk bu suale bir tek kelime ile cevap verdi:
-Milletimden!”76
   Mustafa Kemal Atatürk’ün Fedakarlık Duygusu
“-Ben icap ettiği zaman en büyük hediye olarak Milletime canımı vereceğim”77
“Hayır. Ben burada herhangi bir vatandaş gibi konuşuyorum. Türkiye adına savaş ilanına sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkilidir. Ama, şunu da hatırlatayım: Büyük Millet Meclisi, zamanı gelince, benim gibi basit yurttaşların duygularını da göz önüne alır.” 78
“Hizmet edenler namus vazifelerini ifa etmiş olmaktan başka bir şey yapmamışlardır.”79
“Her zaman tekrar mecburiyetinde kalıyor ve tekrarı da faydalı görüyorum ki, eğer ben milletime herhangi bir hizmette bulunmuşsam, eğer ben herhangi bir teşebbüste ön ayak olmuşsam bu hizmet ve teşebbüsün temel kaynağı saygılar ve sevgilerle bağlı olduğum, bundan sonra saygı ve sevgiyle mutluluk ve refahına varlığımı, hayatımı vereceğim aziz milletime, sizlere dayanmaktadır.” 80
“Hakikat işte budur: Bende insanlar üstünde meziyetler aramaya kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek fevkaladelik; TÜRK OLARAK dünyaya gelmemdedir.” 81
“Yanında Başvekil Celal Bayar vardı. Bir açılışı altın anahtarla yaptıktan sonra  “Hayırlı uğurlu olsun…” diyerek anahtarı alıp Celal Bayar’ın mendil cebine yerleştirdi:
-Altın, milletin hazinesinde durur… Dedi.
Kendisinden sonrakiler, birçok tercihlerine olduğu gibi, bu altın bahsinde de O’ndan ayrıldılar…”82
“Hayatımın bütün safhalarında olduğu gibi; son zamanların buhranları ve felaketleri arasında da bir dakika geçmemişti ki, her türlü huzur ve istirahatımı, her nevi şahsî duygularımı, milletimin selameti ve saadeti namına feda etmekten zevk duymayayım.
Gerek askerlik, gerekse siyaset hayatımın bütün devir ve safhalarını dolduran mücadelelerimde daima hareket düsturum millî iradeye dayanarak milletin, vatanı muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur.”83
“Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde, şahsî istek ve çıkar duygusu vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan daha üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmasız bir sondur.” 84
Mustafa Kemal Atatürk’ün Çalışkanlık Duygusu
“Allah’ın emri çok çalışmaktır… Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre ilim ve fen her türlü medenî buluşlardan azamî derecede yararlanmak zorunludur.”
“Siz gidemiyorsunuz ama, bir sürü yobaz ayağına çarığını çektiği gibi, sırtında torbasıyla, karanfil vs. satıyorum diye inkılabı köstekleyen yayınlarla köyleri adım adım dolaşıyor. Sizinse bu uğurda en küçük bir tedbiriniz yok.”85
Şunu da söyleyeyim ki; çok zekisin! Malum. Fakat zekanı unut! Daima çalışkan ol!”86
“Bir millî bayramın akşam eğlencesine katılan iki genci yanına çağırıp sordu.
—Bu akşam niçin toplandık ve neden eğleniyoruz?
“Delikanlı da, kız da kızarmışlardı, cevap veremiyorlardı. Nihayet kız:
—Efendim, dedi, ben yabancı dil öğreten bir liseye gidiyorum. Bize mektepte yalnız Fransız inkılabını okuttular.
Atatürk hiç ses çıkarmadı, yaverine dönerek:
—Lütfen, dedi, bayanla bayı evlerine götürsünler. Derslerine çalışacaklar…”87
“İnsanlar ferdi olarak çalışırlarsa muvaffak olamazlar. Çünkü Allah insanları yaratırken onlara öyle bir muhtaçlık vermiştir ki, her insan hemcinsi insanlarla çalışmaya mecbur ve mahkûmdur.”88
Mustafa Kemal Atatürk’ün Sabır/Tahammül duygusu
“… —Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için hakiki mefkûre (ülkü) ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaklardır, fakat sen buna mütehamil (dayanıklı) olacaksın, önüne nihayet nihayetsiz manialar yığacaklardır.” 89
Mustafa Kemal Atatürk’te İrade Gücü
“Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin; hiç kimseyi aldatmayacaksın; memleket için hakiki ülkü ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes yolundan çevirmeye çalışacaktır. Fakat sen buna dayanıklı olacaksın. Önüne sonsuz engeller yığacaklardır. Kendini büyük değil; küçük, zayıf vasıtasız, hiç kabul edecek ve kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan, sonra da sana büyüksün derlerse bunu söyleyenlere güleceksin.”90
“-Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. Evet… Bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. Bence diktatör, başkalarını iradesine ram edendir. Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim.”91
“Demişti ki:
—Lüzumuna kani olduğumuz bir işi derhal yapmalıyız.”92
Millete Güven Duygusu
—Benim için en büyük korunma noktası ve şefaat kaynağı milletimin sinesidir.93
“-Milletimizi şimdiye kadar söylediğim sözler ve hareketlerimle aldatmamış olmakla övünüyorum… Yapacağım, yapacağız, yapabiliriz, dediğim zaman onların gerçekten yapılabileceğine inanıyorum.”94 95
“Millet sevgisi kadar büyük mükafat yoktur.”
“Yüksel, Türk! Senin için yükselmenin sınırı yoktur. İşte parola budur.” 96
-Son mermiye kadar aynı şiddetle devam ediniz. Çünkü iki saat sonra cephaneyi düşmandan ikmal edeceğiz.”97
Demokrasiye Saygı
“Cumhuriyet fazileti ahlakıyeye müstenit bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.”98
“…Demokrasi, özgürlük rejimleri akıl ve mantıktan, bilimden yoksun olarak uygulandığında toplumlar sarsıntı geçirmektedir… Sınırsız bir özgürlük anarşinin baş mimaridir. Özgürlükler kişilerin ve toplumların yararlanmasına değil gelişmelerine öncülük ettikleri sürece muteberdir. Demek oluyor ki, demokrasi ile özgürlük, adalet ve eşitliği birbirinden ayrı ayrı düşünmek, bunları birbirinden ayrılabilir kabul etmek çok yanlış bir düşünce tarzı olur…”99
“Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması değildir. Türk yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir.”
“Türkiye Cumhuriyetinde, her yetişkin dinini seçmekte hür olduğu gibi, belirli bir dinin merasimi de serbesttir. Yani, ibadet hürriyeti vardır. Tabiatıyla ibadetler, güvenlik ve genel adaba aykırı olamaz; siyasî gösteri şeklinde de yapılamaz. Geçmişte çok görülmüş olan bu gibi durumlara artık Türkiye Cumhuriyeti asla katlanamaz.”100
Mustafa Kemal Atatürk’te Takdir Duygusu
“-Büyük Reşit Paşa’nın kültürü Alemdar’da olsaydı, Cumhuriyeti ilan eder, ben de tarih sahnesine bir başka görünümle gelirdim!..”101
Riyadan Hoşlanmama
İstanbul”da yapılan her tesise Atatürk adının verilmesini ısrarla ve her defa isteyen birisi için hatta onun yanında şunları söylemiştir:
“-Benden sonra benim için asılsız astarsız iddialar bu zattan gelecektir,” demişti.
—Aralarında belki hakikati kavrayanlar da çıkabilir, demişti.
—İsimlerin baki kalması için şehirlerin temellerine sığınmasına kani değilim. Tarih zorlamayı sevmeyen nazlı peridir. İnsan hafızası da fikirler ve vicdanları tercih eder. Bakınız, bu güzel şehrin adı İstanbul ama Fatih Mehmet’i hemen hatırlıyoruz. Ben memleketime hizmet edebildiysem vefasına inandığım milletim, sevgisini hadiselerin içinden çıkarır. Lütfen bırakın bu Bizans, Acem alışkanlıklarını…”102
Kin Tutmayan Atatürk

   “—Sizinle bizim farkımız nedir?
Mustafa Kemal böylesine çıkışlardan zevk aldığı ve kendisinin keşfettiği genç doktora muhabbetle baktı:
—Bu büyük milleti benim sizlerden biraz daha iyi tanımam.”
Aile Saygısı
“Medeniyetin esası, ilerlemenin ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayatta yozlaşma, muhakkak sosyal, ekonomik ve siyasî bozulmaya neden olur. Aileyi oluşturan kadın ve erkeklerin doğal haklarına sahip olmaları aile vazifelerini yerine getirebilme gücünde olmaları lazımdır.”103
İşte böyle bir ahlaka sahip olan Atatürk’ümüzün liderliğindeki aziz milletimiz hakkında bir yıl sonra söylenenler;
“Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğimiz Kahraman Mustafa Kemal ve O’nun bütün askerleri burada olsalardı, teker teker, hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir Ulusla anlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.”104
O’nun Yeri Neresi?
Gazi Hazretlerinin ebedi hayata göçtüğü anda, cenaze namazının nerede kılınacağı, konusunda ciddi tartışmalar yapıldı. Bu konuda söylenen son ve en anlamlı söz şuydu:
“Onun cenaze namazı, tertemiz hale getirdiği bütün vatanda, bu farizanın yerine getirilebileceği her yerde kılınabilir.”105
And
“Atatürk’ün Ölümü Üzerine Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Öğrencileri Tarafından İçilen And:
Ey Ulu Reis
Birinci vazifem Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni Dünya durdukça korumak ve yükseltmektir.
Buna gençliğimiz, Şerefimiz, Namusumuz ve Türklüğümüz namına söz verip and içiyoruz.”106
________________________________________
1 Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, cilt 3 Ankara 1995, s. 205.
2 Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Ankara 1984 s. 302.
3 Afet İnan, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, 1969 s. 362.
4 Prof. Dr. Mehmet Akif Tural, Hilafet Sevdası Karşısında Millî Hakimiyet Mücadelesi, Ankara 2001 s.21.
5 Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk’ün Okul Gezileri, Ankara 1999, s. 337–338.
6 Milli Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçler, Ankara 1993 I. c, s. 19.
7 Afet İnan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, 1969, s. 358.
8 Afet İnan M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, 1969, s. 473.
9 Cemal Kutay, Atatürk’ün Son Günleri, 2006, s. 22.
10 Cemal Kutay, a.g.e., s. 107.
11 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt: 1, 1989, s. 423.
12 Cemal Kutay, a.g.e., s. 173
13 İhsan Pekel, Atatürk’ü Anlamak ve Anmak, C. II, Ankara 2005, s. 7.
14 19 Aralık 1930, Cumhuriyet Gazetesi, s. 1.
15 Sadi Irmak, Atatürk’ten Anılar, s. 7.
16 Özdeyişleriyle Atatürk, s. 71.
17 A. İnan, İki Hatıra, Türk Milliyetçilerinin Kalemi İle Atatürk. 1935, s. 30.
18 Avni Altıner, Her Yönüyle Atatürk, İstanbul 1961 s. 221–222.
19 İhsan Pekel, Atatürk’ü Anlamak ve Anmak, C. I, Ankara 2005, s. 205–206.
20 Özdeyişleriyle Atatürk, s. 33.
21 Fatih Halkevi, O’nun İçin Yazılanlar, Söylenenler, İstanbul s. 228.
22 Zeynep Korkmaz, Atatürk ve Türk Dili, Belgeler, Ankara 1992 s. 148.
23 Sami N. Özerdim, Bilinmeyen Atatürk, s. 14.
24 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, s. 198.
25 Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 1984 s. 102.
26 Sabiha Gökçen, Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, İstanbul 1982.
27 Sabiha Gökçen, a.g.e., İstanbul 1982s.154–155.
28 İhsan Pekel, a.g.e., Cilt II, Ankara 2005, s. 7.
29 İhsan Pekel, a.g.e., Cilt II, Ankara 2005, s. 95.
30 Cemal Kutay, a.g.e., 2006 s. 228.
31 Avni Altıner, Her Yönüyle Atatürk Cilt 2, İstanbul 1961, s. 425.
32 Afet İnan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, 1969 s. 87.
33 Münir Hayri Egeli, Atatürk’ün Bilinmeyen Hatıraları, s. 39.
34 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 1919, cilt 3, s. 10.
35 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, cilt 14, s. 428.
36 Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Ankara 1986 cilt 1, s. 32–33.
37 Mustafa Baydar, Atatürk’le Konuşmalar, s. 17.
38 1921; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 1, s. 195.
39 E.B Şapolyo, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, s. 336.
40 Cemal Enginsoy, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Kasım 1991, sayı 19, s. 78.
41 S.Başaran, Atatürk Haftası Armağanı, s. 56.
42 Cemal Kutay, a.g.e., 2006 s. 214.
43 1926, Adana sohbeti.
44 H.Tanyu, Atatürk ve Türk Milliyetçiliği, s. 82.
45 Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s. 3, 90.
46 Asaf İlbay, Atatürk’ün Hayatı, Tan Gazetesi, s. 2.
47 Milli Eğitimle İlgili Söylevleri, Ankara 1993 s. 17.
48 Hüseyin Bahar, Atatürk’ün İnanç Dünyası, s. 32.
49 1923; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, s. 123.
50 Hilmi Yürebaş, Atatürk’ün Nükteleri, Fıkraları, s. 74.
51 M. İ. Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, Ankara 1986 s. 27.
52 Yücel, Şubat 1935.
53 31 Ağustos 1919, Erzincan Boğazı, s. 202–203.
54 İhsan Pekel, a.g.e., Cilt II, Ankara 2005, s. 8.
55 1922; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, s. 66.
56 Avni Altıner, a.g.e., İstanbul 1961 s. 193.
57 Falih Rıfkı Atay, Babamız Atatürk, İstanbul 1980 s. 54–58.
58 Neda Armener, Atatürk ve Din, 10.11.1971’de A.Ü. İlahiyat Fakültesinde Yapılan Konuşma Metni, s. 2; Atatürk İstanbul, 1970, 1000 Temel Eser Dizisi, s. 163.
59 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 1, s. 60.
60 İhsan Kemal, Hayat Mecmuası, Nisan 1970, s. 18.
61 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 1, cilt 18, s. 7.
62 Muhterem Erenli, Atatürk Cumhurbaşkanı, s. 146.
63 Sabiha Gökçen, Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, İstanbul 1982 s. 83.
64 Atatürkçülük, Genelkurmay Bşk. Yayını 2. c, s. 43.
65 Zeynep Korkmaz, a.g.e., Ankara 1992 s. 362.
66 Avni Altıner, Her Yönüyle Atatürk, İstanbul 1961 s. 131.
67 1923; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 2.cilt, s. 143.
68 Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri 1965, s. 26–27.
69 Afet İnan,   M.K. Atatürk’ün El Yazıları, 1930, s 61–62; 488-492.
70 Uluğ İğdemir, 1954, VII. Türk Dil Kurultayı, s. 138.
71 S. Borak, Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk, 1925, s. 87.
72 Yücel Dergisi, Haziran 1939.
73 Cemal Kutay, Atatürk’ün Son Günleri, 2006 s. 156.
74 Hikmet Tanyu, Atatürk ve Türk Milliyetçiliği, s. 181.
75 Özdeyişleriyle Atatürk s.5.
76 Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, İstanbul 1955 s. 52.
77 Cemal Kutay, Atatürk’ün Son Günleri, 2006 s. 245.
78 M. İ. Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, Ankara 1986 s. 27–28-29.
79 E. Z . Karal, Atatürk’ten Düşünceler, 1956 s. 142.
80 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, s. 161.
81 Cemal Kutay, a.g.e., 2006 s.148
82 Cemal Kutay, Atatürk’ün Son Günleri, 2006 s. 66.
83 İ. Pekel, a.g.e., Cilt II Ankara 2005, s. 3.
84 İhsan Pekel, a.g.e., Cilt II, Ankara 2005, s. 8.
85 Mehmet Önder, Atatürk’le Adım Adım Türkiye, Ankara 1984 s. 56.
86 Cevat Abbas Gürer, Cumhuriyet Gazetesi, 1936, 10.11.1941.
87 Hikmet Tanyu, Atatürk ve Türk Milliyetçiliği, s. 134–135.
88 Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Ankara 1991 sayı 20, s. 318.
89 Cemal Kutay, Atatürk’ün Son Günleri, 2006 s.21.
90 Yücel, 1939, Sayı 57.
91 Cemal Kutay, Atatürk’ün Son Günleri, 2006 s.31.
92 25, 31. 8. 19 Çankırı – Anadolu Ajansı Bülteni.
93 Nutuk, s. 47.
94 Yücel Mecmuası, Kasım 1939.
95 Cemal Kutay, Atatürk’ün Son Günleri, 2006 s. 123.
96 İhsan Pekel, a.g.e., Cilt II, Ankara 2005 s. 40.
97 İhsan Pekel, a.g.e., Cilt II, Ankara 2005, s. 89.
98 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, s. 242.
99 İhsan Pekel, a.g.e., Cilt I, Ankara 2005, s. 87.
100 İhsan Pekel, a.g.e., s. 131.
101 Cemal Kutay, Atatürk’ün Son Günleri, 2006 s. 225.
102 Cemal Kutay, Atatürk’ün Son Günleri, 2006 s. 168.
103 İhsan Pekel, a.g.e., Cilt II, Ankara 2005, s. 160.
104 Selahattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki, 1921, s. 49.
105 Cemal Kutay, Atatürk’ün Son Günleri, 2006 s. 226.
106 Ulus Gazetesi, 16 Kasım 1938, s. 7.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder