Osmanlı
Devleti, 19’uncu yüzyıldan itibaren devlet yapısında birçok değişimi
başarmış, Batı ile ilişkilerini geliştirmiş, eğitimi sistemini
kısmen yenilemiş ve teknik gelişmelere karşı arayış içinde olmuştur.
Ne var ki, 1815 Paris Mutabakatı ile şekillenen 19’uncu yüzyıl dünyası,
1870’lerden sonra yeni bir arayış içine girmiş bulunuyordu. 19’uncu
yüzyılın ikinci yarısında siyasal bir güç olarak varlığını kabul
ettiren Almanya ve İtalya mevcut yapının dışında meydana gelen
önemli gelişmelerdi. Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ve üzerinde
emelleri bulunan devletlerin çalışmaları, Osmanlı coğrafyasında
yeni sıkıntılara neden olmuştur. 1293 Osmanlı-Rus Harbi ile Osmanlı
Devleti önemli miktarda toprağını kaybetmiş ve Osmanlı toprakları
üzerinde yeni devletlerin kurulmasını kabullenmek zorunda kalmıştır.
Yunanistan, Sırbistan, Romanya bu gelişmeler sonunda kurulmuş devletlerdir.
Dünyanın hızla silahlanması, seri üretimin artması ve yeni pazar
arayışları büyük bir kaosun işaretleri olmuştur.
20’nci yüzyılın
beklenmeyen bir gelişmesi ise uçakların icadı ve takiben askeri
amaçlı olarak kullanılabilmesi gerçeğidir. Teknik alanda bir çok
gelişme olmaktaydı ama kimse 10 yıl gibi bir süre içinde havada hareket
eden insan yapımı kuşların yere bomba yağdıracağını öngörmüyordu.
Uçak imalatçılarının da böyle bir öngörüsü bulunmuyordu.
Türk Devleti idarecileri bu alanda oldukça öngörülü davranarak
havacılığı askeri teşkilata dahil etmişlerdir. Mahmut Şevket Paşa,
Süreyya İLMEN, Yb.Enver Bey ve Bnb. Ali Fethi OKYAR bu alanda önemli kişilerdir.
Uçaklarla
harp meydanlarında ilk karşılaşan millet Trablusgarp Savaşı’nda
Türkler olmuştur. Türk tarihini son bir yüzyılında yaşananlar oldukça
uzun, karmaşık ve bir o kadar da güzel gelişmelerin yaşandığı bir dönemi
kapsamaktadır. Prof.Dr. İlber Ortaylı, “İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı”
kitabında da bu hususu ifade etmektedir. Bu dönemde Türk toplumu
büyük bir dönüşüm yaşamıştır. 1911 yılında başlayan savaş 1922 yılı
sonlarına kadar bir kaç aylık barış dönemleri dikkate alınmaz ise
fasılasız sürmüştür. Savaşlar şüphesiz taraflar için önemli kayıplarla
sonuçlanmaktadır. Türk milleti de bu savaşlarda insan, toprak ve mali
birikimler başta olmak üzere büyük kayıplar vermiştir.
Osmanlı İmparatorluğu
tarihe intikal ederken, Osmanlının külleri üzerinden Türkiye Cumhuriyeti
doğmuştur. Yıkılan bir imparatorluğun yerine dinamik bir yapının
kurulması, yıkılan devletin bıraktığı insan mirasının ve diğer
bakiyelerinin çağın değerleriyle uyumlu olduğunu göstermektedir.
Zira tarihe intikal eden pek çok devletten geriye Türkiye gibi bir
miras kalmamıştır.
Uçakların Savaş Aracı Olarak Türkler Tarafından Kullanılması
20’nci yüzyılın
önemli savaş araçlarından olan uçaklar kısa sürede gelişmiştir. Bazen
bir kaç ayda bir uçağın demode olduğu görülmüştür. Osmanlı orduları,
Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında uçaktan azami
yaralanmışlardır. Bununla birlikte Türkiye’de uçak sanayiinin olmaması
ve uçak temininde dışarıya bağlı olunması nedeniyle gerekli miktarda
uçağı cephelerde bulundurmak mümkün olmamıştır. Nitekim, Filistin
ve Irak Cephesinde Türk ordularının yenilgisinin en önemli sebebi
hava hakimiyetinin İngilizlerin eline geçmesi ve Türk ordularının
hava taarruzları ile ağır kayıplar vermesidir.
Mustafa Kemal
Paşa; uçakların gücüne ve harplerdeki belirleyici etkisini daha
Trablusgarp Savaşı’nda şahit olmuştu. Balkan Savaşlarında, Birinci
Dünya Savaşının Çanakkale ve Irak-Filistin Cephelerinde de bu gelişemeye
yakından şahit olmuştur. Birinci Dünya Savaşı yıllarında dünyada
yaklaşık 165.000 uçak üretilmesine rağmen Osmanlı ordu envanterine
giren uçak sayısı 300 civarındadır. Alman Paşa bölükleri ile bu sayı
450’yi bulmaktadır1.
İstiklal
Harbi’nde düzenli ordunun kurulması süresinde ilk kurulan teşkilatlardan
biri Hava Kuvvetleri olmuştur. 13 Haziran 1920 tarih ve MSB.lığının
328 sayılı emri emri ile ilk hava birlikleri teşkil edilmiştir. İstiklal
Savaşı yıllarında Türk ordusunun başarısında hava kuvvetlerinin
önemli katkısı olmuştur. Karargahın; duyan kulağı, gören gözü olmuş
ve Yunan hava unsurlarını Türk cephesine yaklaştırmamış, etkin
bir hava hakimiyeti kurmuştur. Ancak bu başarının temelinde yetenekli
ve ülkesinin bağımsızlığına inanan ordu mensupları kadar gerekli
silah sistemlerinin de teminin önemli katkısı bulunmaktadır. Bununla
birlikte İstiklal Harbi’nin son zamanlarına kadar yeterli uçak temini
mümkün olmamıştır. Savaş yıllarında Türkler bazen uçaksız kalmış,
bazen 2-5 uçağa sahip olmuşlar en fazla 15-17 uçağa sahip olmuşlardır.
Oysa aynı tarihlerde Yunanlar 100 civarında uçağa sahip olmuştur.
Şüphesiz İngiltere’nin finanse ettiği bir Yunan ordusu ile 11 yıl
fasılasız savaşan ve ekonomik kaynakları kuruyan, dış ülkelerce
tecrit edilen Türk Milli Kurtuluş Savaşı’nın farkının bulunması olağandır2.
Cumhuriyet Dönemi’nde Uçak Fabrikasının Kurulması İhtiyacı
Osmanlı İmparatorluğu
askeri havacılığı kuran ilk ülkelerden biri olmuştur. 1913 yılından
itibaren hava harp sanayi alanında bazı girişimler yapılmıştır.
Ülkenin koşullarının müsait olmaması ve Osmanlı Devleti’nin içinde
bulunduğu şartlar gereği başarı sağlanamamıştır. Birinci Dünya
Savaşı yıllarında yine birkaç uçak fabrikası etüt yapmış ama yatırım
yapılması için uygun koşulların henüz oluşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Oysa Osmanlı Devleti’nin savaşı kaybetmesinde önemli bir etken hava
hakimiyetinin kaybetmesi olmuştur. Yukarıda da ifade edildiği
gibi, dünyada üretilen 165.000 uçağa karşın, Osmanlı envanterine
giren uçak sayısının Alman Paşa Bölükleri dahil 450 civarında kalması
sorgulanmalıdır3.
İstiklal
Savaşı’nın liderleri ve dönemin aydınları bir ülke için hava gücünün
önemini görmekteydiler. Son yıllarda yaşanan savaşlar bu gerçeğin
kendisiydi. Bu nedenle bağımsızlık savaşı vererek kurulan Türkiye’nin
geçmişte yapılan hataları ve eksiklerden arınmasına önem verilmiştir.
Bunun için; ekonominin geliştirilmesi, milli harp sanayiinin kurulması,
milli değerlerin korunması ama uluslararası geçerliliği olan evrensel
değerlerin bilinmesi önemli görülmüştür.
Harp Sanayii
alanında yapılan çalışmalar İstiklal Savaşı yıllarına dayanmaktadır.
Bu maksatla Kırıkkale’de bir çok tesis yapılmıştır. Cumhuriyetin
ilanı sonrasında ise bu faaliyet artarak devem etmiştir. Uçak Sanayi
bir ülkede ağır sanayinin en son aşaması olarak kabul edilir. Çünkü
teknolojik üstünlüğü, tasarımı, mühendislik bilgisi yönüyle çok
ciddi sonuçları vardır. Birçok yan sanayi dalını harekete geçirmesi
ülkenin kalkınması için önemli bir dinamik oluşturur. Özellikle ekonomik
sahada ciddi yatırımlara ihtiyaç vardır4. Osmanlı Devleti’nin havacılığı
kurduğu yıllarda da hava harp sanayiinin de kurulmasına yönelik
bir kaç teşebbüs olmasına rağmen, henüz Osmanlı sanayiinin bir uçak
üretimine yeterli olmadığı görüldüğünden gerçekleştirilmemiştir.
Genel bir
kanı olarak; uçak üretimi normalde şahsi girişimcilerin kendi imkanları
ile yapabileceği bir saha olarak görülmez. Çünkü üretilen ürünün
en önemli müşterisi devlet olmak zorundadır. Bu nedenle devletin
desteğini almayan bir girişimin pek başarılı olması düşünülemez.
Bir başka nedeni de teknik altyapısının, süratle değişen ve en son
gelişmeleri kapsayan bir teknoloji olması nedeniyle ciddi yatırımları
gerektirmesidir. Türkiye’de de aynı kural işlemiştir. Nuri Demirağ
şahsi girişimi ile uçak ürettiğinde ilk destek devlet idarecilerinden
gelmiş, müşterisi ise yine devletin desteklediği Türk Hava Kurumu
olmuştur.
Türkiye’de
uçak üretimi daha evvel belirtildiği gibi proje olarak Osmanlı Devleti
zamanına dayanmaktadır. Osmanlı Devleti döneminde bu sahada iki
girişim olmuş ama her ikisi de başarısız olmuştur. Cumhuriyet’in kuruluşunda
rol alan kadro, Türk Milleti’nin uzun asırlardır bir çok iç ve dış sebeple
çağın gerisinde kaldığını görmüştür. Esasen bu konu o dönemde ve
Osmanlı fikir hareketlerinde pek çok aydın tarafından da paylaşılmaktadır.
Ancak aydın kesim yetiştiği eğitim sistemine göre reçete sunmuştur.
Mustafa Kemal Paşa ve kadrosu batının hızla kendini yenilediğini
ve bunun da en önemli göstergelerinden birinin bacası tüten fabrikalar
olduğuna inanıyordu5. Türkiye, her alanda kısa sürede bir aydınlanma
yaşamak zorundaydı. Fikir ve maddi birikimler kısa sürede Anadolu’nun
makus talihini değiştirmek zorundaydı. Çözüm zaman bırakılamazdı.
Mustafa Kemal Paşa bir sözünde; “…Fakat aynı zamanda sanayimizi
de güzelleştirmek, geliştirmek zorundayız. Eğer sanayi konusunda
hoş görür olmaya devam edersek, endüstri ürünleri yönünden, yine
dış ülkelere haraç vermek zorunda kalırız” diyordu6.
Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ)’nin Kuruluşu
Türk Tayyare
Cemiyeti’nin kuruluşundan sekiz ay sonra Kayseri’de bir uçak fabrikasının
kurulması yönünde kesin direktif vermiştir7. Gazi Mustafa Kemal
Paşa, eski ve gelişmiş ülkelerde demode olduğundan çöp olarak görülen
teknolojilerin üstüne bir de para verilerek ülkeye sokulmasına
karşıydı.
Ulusal Savunmaya
dair görüşünü şöyle açıklamıştır: “Eskimiş teknolojileri değil, en yeni teknolojiyi
ülkeye getirmediğimiz, getiremediğimiz sürece, yabancı ülkelere
bağımlı olmaktan kurtulamayız. Bunun için de mümkün olduğu kadar
kemerleri sıkarak kendi yağımızla kavrularak, bir yandan da yeni
parasal kaynaklar yaratarak çağdaş teknolojilerin en yenilerini
topraklarımıza taşıyacağız. Eski teknolojileri bize kolaylıklar
tanıyarak getiren yabancı devletlerin kurnazlıklarını anlamak
için insanın ya kör ya da aptal olması gerekir. Kısa surede gelişen
şu savaş araç ve gereç sanayine bakınız… Birinci Dünya Savaşı biter
bitmez, bu kara günlerde kullanılan tüm silahlar birden bire demode
oluverdi. Almanlar, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar ellerindeki
bu silah fabrikalarını uzun vadeler tanıyarak geri kalmış ülkelere
satmaya çalışıyorlar. Neden? Çünkü onlar daha modernlerini, daha
etkili olanları yapabilecek fabrikalar kurmakla meşguller… Bunu
her alana yayabilirsiniz. Tekstil alanına, ilaç sanayi alanına,
otomotiv sanayine; kısaca aklımıza gelen her alana… Biz yeni ve genç
bir Türkiye kuruyoruz. Dost düşman ülkelerin geride kalmış, teknolojilerine
gereksinmemiz yok. Ya en yenisini kurar, onlarla boy ölçüşürüz, ya
da biraz daha sabreder, bunu yapabilecek güce erişmemizi bekleriz8”. Bu sözler onlarca yıl önce sanayinin
bu günkü seviyesinden çok ilkel olduğu bir dönemde tespit edilmiş
bir hakikattir. Bu gerçekleri bu gün çok daha açık olarak görmekteyiz.
Birinci
Dünya Savaşı sonrası yenilen devletlerden bir tanesi dışında yenen
tarafların inisiyatifine boyun eğmişler ve onur kırıcı anlaşmalarla
barış yapmışlardı. Türkiye ise milli mücadele sonrası galip bir
devlet olarak müstemlekecilerin hesabını bozmuştu. Gerçi emperyalist
güçler Türkiye’ye yenilen diğer taraflara göre çok daha ağır bir bedel
ödetmeye çalışmışlardır. Sevr paçavrası olarak geçen bu niyet, Türk
Milleti tarafından tanınmamıştır9. Almanya imzaladığı ağır şartlara
rağmen zinciri kırmaya çalışıyordu. Savaş sonuna kadar dünyanın
sayılı sanayine ve tekniğine sahip olan Almanya Versay Anlaşması
gereği ülke sınırları içinde üretemediği uçakları bağımsız devletlerin
topraklarında üretmek istiyordu. Bu alanda da Birinci Dünya Savaşı’ndaki
müttefiki bağımsız Türkiye uygun bir yerdi. Bu teşebbüs Türkiye
açısından da çok önemliydi. Çünkü Almanya’nın teknolojisi Türkiye’nin
ise bağımsız iradesi vardı. Ortaya çıkacak ürüne ise her iki devletin
de çok ihtiyacı vardı. Almanya ve Türkiye’nin çıkarlar bu noktada
tamamen örtüşmekteydi.
Alman Uçak
üretiminde Junkers Firması çok iddialı ve güven duyulan bir isimdi.
1925 yılında Atina’da da bir uçak fabrikası açılmıştı. Kısa süre önce
Türkiye karşısında mağlup olan ülkede bir uçak fabrikası yapımı
dengeleri bozabilirdi. Çünkü Atatürk’ün zamanında sıkı Türkiye
dostu olan Yunanistan’a karşı bir barış rüzgârı deryada sınır tanımıyordu.
1925 yılı yaz aylarında Türkiye de Junkers firması ile görüşmelerini
tamamlamıştır10. Firma ile yapılan anlaşmada sermaye tutarı yaklaşık
3,5 milyon TL (7.000.000 Mark) olacak ve taraflar arasında eşit katılım
sağlanacaktı11. Fabrika tam faaliyete geçinceye kadar Türkiye
tüm uçaklarını Almanya’dan alacaktı.
Türkiye
Cumhuriyet Hükümeti ile Alman Junkers arasında daha ilk zamanlarda
sorunlar ortaya çıkmıştır. Firma Almanya’da üretimi yasaklandığından
ekonomik krize sürüklenmişti. Bu nedenle 3,5 milyon mark ödenmemiştir.
Meblağın patent hakkı olarak Türkiye’ye ödettirilme önerisi de Başbakan
İsmet İnönü tarafından kabul edilmemiş ve % 5 bir meblağın patent
hakkı olarak kabul edileceği önerisi yapılmıştır.12 Alman Dışişleri
bakanlığı firmanın özel durumunu Türkiye’ye iletmemiştir. Türk-Alman
ortaklığı olan şirketin adının, Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi
(TOMTAŞ)13 olması kararlaştırılmıştı. Tezde bundan sonra Kayseri
uçak fabrikası adı yerine TOMTAŞ adı kullanılacaktır. Şirketin
125.000 TL. Sermayesi Türk Hava Kurumu tarafından karşılanmış ve
merkezi Ankara olmuştu14. Eskişehir’de ise Almanya’dan satın alınan
Junkers isimli uçakların bakım ve onarımı yapılacaktı. Hava Savunması
ve hava harp sanayisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından her
zaman çok önemsenmişti. Öyle ki, bu konuda zaman zaman sıkıntılar
olmuş, kişilerin tutumları eleştirilmiş ama bu konuda yetkili
olanlar genel olarak oldukça duyarlı davranmıştır. TOMTAŞ’ın kurulması
ile ilgili olarak da 22 Nisan 1925 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’(TBMM)nde
gizli oturum yapılmış ve konu tartışılmıştır15.
Atatürk 1
Kasım 1924 tarihinde TBMM’yi açış konuşmasında;“Yurt savunmasından
söz ederken askeri alanda önemli ve etkin bir nitelik taşıyan Hava
Kuvvetlerine yüce Meclisin özellikle ilgisini ve dikkatini çekmek
isterim” demiştir16. Bu sözlerin tesiri kendini göstermiş ve
yıl içerisinde bir uçak fabrikası kurulması TBMM’de enine boyuna
tartışılmış ve uçak fabrikası kurulması yönünde karar verilmiştir.
Devletin bütçesinin ortalama 100 milyon lira olduğu bir dönemde
1,750 milyon lira yalnızca uçak fabrikası sermayesi için ayrılması
o günün şartları içinde oldukça yüksek bir rakamdı17. Fabrikanın yapılması
ise çok daha büyük miktarda taahhüde girilmesini gerektirecekti.
Görüşmelerde; Recep Bey, konuşmasının sunuş bölümünü aşağıdaki
sözlerle toparlamıştır:”… Her hangi bir gün karşımıza çıkacak olan
harp canavarına karsı dişsiz, tırnaksız, harp araç ve gerecinden yoksun
olarak yürümek sorumluluğu, her babayiğit devlet adamının dayanacağı
bir sorumluluk değildir.” demiş ve İstiklal Harbinde yaşanan sıkıntılara
bir daha düşülmemesi gereğin değinmiştir18. Milli Savunma Bakanı,
ulusal savunmaya ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaptıktan sonra,
sözü Kayseri uçak fabrikasına getirir ve şunları söyler: “Arkadaşlar,
bildiğiniz gibi geçen yıl verilmiş olan 3 milyon liralık taahhüt yasası
ile hükümet bir uçak fabrikasının inşası için girişimde bulunmuştur.
Sözleşme imzalanmış olup, yakında yapılmaya başlanacaktır. Bunlarla
ve dışarıdan satın alma yoluyla hava kuvvetimizin her yıl yıpranacak
olan yaklaşık mevcudun çeyreğini karşılayacak masrafı bu yüz elli
milyonun içerisine koyduk. Arkadaşlarıma gizli olarak açıklarım
ki; yıllar içinde ordumuzun 1000 adet madeni uçağı olacaktır. Bu uçakların
yaklaşık dört yıl dayandığı ve dört yıl olduğu şimdiye kadar ki deneyimlerle
kanıtlanmıştır. Biz her yıl iki yüz elli uçak almalıyız ki. dört yılda
bir uçağımız olsun ve hep o düzeyde tutalım. Junkers ile yapılan sözleşme;
her yıl bize iki yüz elli uçağın teslim taahhüdünü içermektedir.”
Açıklaması ile hava kuvvetlerinin çağın en son silahları ile modern
hale getirilmesi için meclis iradesi açıkça ortaya konmuştur.
Nitekim kanun
enine-boyuna tartışıldıktan sonra Milli Savunma Bakanlığına 150
milyon liralık bir ödenek sağlanması yasa ile kabul edilmiştir19.
Türkiye bütçesi ile mukayese edildiğinde meblağın ne kadar yüksek
olduğu açıktır. Junkers ile 15 Ağustos 1926 yılında yapılan anlaşma
ile Eskişehir’de de bir küçük tesis ile onarım işlemlerinin yapılabileceği
bir atölyenin kurulması kararlaştırılmıştır. Varılan mutabakata
göre; uçak fabrikasının kurulması için malzemeler Almanya’dan getirilecekti.
Gelen malzemeler büyük sıkıntılarla Kayseri’ye ulaşmıştır. Fabrikanın
kurulmasına yönelik teçhizat ve malzemeler Almanya’dan İskenderun’a
gemi ile getirilmiştir. İskenderun’dan Ulukışla’ya trenle buradan
da Kayseri’ye kağnı ve develerle taşınmıştır. Plana göre 1926 sonbaharına
kadar onarım tezgâhlarının, 1927’de ise uçak üretiminin başlaması
gerekiyordu20.
Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ)’nin Faaliyete Geçmesi
TOMTAŞ’ın
resmi açılışı 6 Ekim 1926’da icra edilen devlet töreni ile yapılmış
ve törene devletin zirvesinden yoğun bir katılım olmuştur. Heyet
Ankara’dan Kayseri’ye uçakla gitmiştir. Mustafa Kemal Paşa çok önem
verdiği bu tesisin açılışına katılamamış ancak daha sonra Kayseri’ye
yaptığı ziyaretlerde tesisleri ziyaret etmiştir. Fabrikanın açılışında;
TOMTAŞ İdare Reisi Konya Vekili Refik Bey, Milli Savunma Bakanı Recep
Bey birer konuşma yaparak bu büyük girişimin önemine değinmişlerdir21.
50 Türk, 120 Alman personel ile fabrika çalışmaya başlamıştır. Burada
istihdam edilen Türk personelden bir kısmı gruplar halinde Almanya’ya
gönderilerek eğitim almışlardır22. Bu dönemin en önemli sorunu yetişmiş
personel sıkıntısıydı. Eğitim ile bu sorunun çözülmesi için çalışılmıştır.
1927 yılında
Türk Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan A–20, F–13 ve G–23 uçaklarının
bakım ve onarım–revizyon kabiliyeti başlamıştır. Tabii bu faaliyet
hava araçları ve teknolojilerini yakından tanımayanlar için çok
da önemli görünmeyebilir. Ancak bir uçak için en önemli gereksinim
uçuşa verilmesi için teknik bakımının çok iyi yapılmasıdır. Kara
taşıtlarında bazı bakımlar ihmal edilse bile bir süre sorun olmayabilir
ama hava taşıtlarında raf ömürlü malzeme kullanımı, Zaman aşımı
malzeme değişimi ve saatlik bakımlar uçuş ve yer emniyetinin vazgeçilmezidir.
Çok basit olarak görülen bir vida bile uygun torklanmadığı zaman bu
gün fiyatı 100 milyon Amerikan doları olan bir uçağın düşmesi için yeterli
bir sebeptir. Bu nedenledir ki uçak bir pilot tarafından uçurulur
ama bu uçuş için onlarca farklı meslek sahibi zamanla yarışarak görev
yapar. Bunun için TOMTAŞ’da da başlama noktası bakım, onarın-revizyon
faaliyeti ile devreye girmiştir.
Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ)’nin Kapanması
TOMTAŞ çok
büyük beklentilerle faaliyete başlamış ama sonuç alınamamıştır.
Bunun pek çok nedeni vardır. Her şeyden evvel Junkers Firması’nın ekonomik
sıkıntısı temel sebeplerden biriydi. Firma taahhütlerini yerine
getirememeye başlamıştı. Ama aynı firma Rusya ve Polonya’da 1925
yılında birer uçak fabrikası kurmuştur. Bu dönemde Türk Hava Kuvvetleri
envanterinde bulunan uçaklar genelde Fransa ve Çekoslovakya kökenlidir.
Doğal olarak burada bulunan üreticiler Pazar kaybetmemeye çalışacaktır.
Tabii bunların ne tür bir girişimde bulunduğu bilinmemektedir. Bu
dönemin en önemli farklılığından birisi de Türk Tayyare Cemiyeti’nde
olduğu gibi yönetimin başında TBMM üyesi bir vekilin bulunmasıdır.
İşin doğası gereği bu uygulama siyasal müdahaleye de bu kurumları
açık hale getirmektedir.
Türk malı
uçakların üretimi o yıllar için emsallerine göre daha geri bile olsa
çok önemliydi. Ancak her şeyin kusursuz istenmesi ve açılan kuruluşun
güçlenip kendine gelmesine fırsat verilmemesi Türk sanayi açısından
tam bir talihsizliktir. Masraflı bir iş olmasına karşın AR-GE her
alanda olduğu gibi havacılık alanında daha da önemlidir. Gelişmeler
bu alanda kaydedilebilir. Burada da bu alanda sıkıntı yaşanmıştır.
Türk ve Alman personel arasında başta maaşlardaki büyük uçurum olmak
üzere yaşanan fark önemli bir huzursuzluk ve kapanma nedenidir23.
Vecihi Hürkuş’a
göre eğer bu fabrika işletilebilseydi II. Dünya Savaşı’nda bir uçak
satıcısı olacak olan Türkiye’nin hazinesine altın yağacaktı. 3 Mayıs
1928’de yukarıda bahsedilen nedenlerle şirket faaliyeti sona ermiştir.
Junkers ile Türk Tayyare Cemiyeti arasında bir protokol ile tüm hisseleri
ile bilumum haklarından feragat ederek 520.000TL.’ye Türk Tayyare Cemiyeti’ne
devredilmiştir24. Junkers Firması ile olan anlaşmazlık çözümlenmiş
ve hisselerin alınmasına müteakip 1930 yılında fabrikada revizyon
faaliyeti yeniden başlamıştır25. 1931 yılında MSB Hava Müsteşarlığına
bağlı olarak yeniden açılış yapılmıştır.
Türk denetimine
girdikten sonra ilk müdür Hv. Bnb. Murat Başaran olmuştur. Amerika
bu dönemde havacılık alanına giderek artan bir güçle hava sanayine
dâhil olmuş ve uçak üretiminde söz sahibi en ileri ülkelerden birisi
olmuştur. Türkiye, Junkers ile olan ortaklığın bozulması sonrası
ihtiyacı olan uçakları Amerika’dan lisans hakkını alarak üretmek
için harekete geçmiştir26. 1932 yılında MSB.lığı ile Amerikan The Curtiss
Aeroplane and Motor Company İnc. Firması arasında bir sözleşme yapılmıştır.
Bu sözleşme sonucuna göre, otuz üç adet “Curtiss Hawk” sekiz adet
“Fledglig” uçaklarının üretimi tamamlanmıştır. Bu antlaşma ile Amerikan
hava sanayi ilk kez Türkiye piyasasında yer almıştır. Üretilen ilk
Fledgling marka ve 1401 Kuyruk No’lu uçak Atatürk’ün emriyle, Pilot Yüzbaşı
Enver AKOĞLU tarafından Türk Devleti’nin hediyesi olarak İran’a götürülmüştür27.
Kayseri Uçak Fabrikasında çalışmak ve Türk işçilerini yetiştirmek
üzere Amerikalılar istihdam edilmiştir28.
Kayseri Tayyare Fabrikası’nın Açılması
Daha önce
belirtildiği gibi Kayseri Uçak Fabrikası 1931 yılında tamamen Milli
Savunma Bakanlığına devredilerek yeniden bir açılış yapılmıştır.
1935 yılında üç farklı tipte 50 adet planör Türkkuşu için üretilmiştir.1936
yılında Alman Gothaer Waggon Fabrik A.G. ile lisans anlaşması yapılarak
1937 yılından itibaren toplam Gotha 145 uçaklarından 45 adet üretilmiştir.
Yine aynı yıl Polonya Panstwowe Zaklady Lotnicze firması ile lisans
anlaşması yapılmış ve 1937 yılından itibaren 20 adet PZL-24A-24C tipi
uçak üretilmiştir. Bu firma ile anlaşma yapılması hususunda zamanın
Polonya Hava Kuvvetleri olan ve Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nda
görev yapan Osmanlı vatandaşı Ludomil Raysk’nin katkıları olmuştur29.
Kayseri Uçak Fabrikası faaliyette olduğu zaman ayda dört uçak üretilecek
bir kapasite kazanılmıştır.
Türkiye’de
01.10.1936–31.03.1938 tarihleri arasında monte edilen 15 Gotha Okul Uçağı
ve 20 adet P.Z.L. av uçağından toplam 433.000 liralık işçilik ve idari
masrafın yurt içinde kalması sağlanmıştır30. Üretimin zamanında yapılamadığı
durumlarda üretimi için lisans alınan uçaklardan bir kısmı ise satın
alınarak orduya verilmiştir31. Türk Hava Ordusu’nun ihtiyacı olan
vurucu gücü yüksek bombardıman uçakları ise dönemin şartları gereği
gizlilik dikkate alınarak genelde Amerika’dan tedarik edilmiştir32.
1940 yılında İngiliz Philips And Powis Aircraft Ltd. firmasıyla anlaşılmış
ve 24 adet Magister tipi uçak üretimi yapılmıştır. Kayseri Uçak Fabrikası’nda
1932–1942 yılları arasında yaklaşık 200 adet uçağın üretimi tamamlanmıştır33.
Bristol uçaklarının lisansı alınarak bombardıman uçaklarının montajı
da bu dönemde kazanılan kabiliyetlerdendir34. Kayseri uçak fabrikasında
bu dönemde uçak Fabrika Seviyesi Bakım (FASBAT)’ı ve motor revizyon
(RN) faaliyeti de devam etmiştir. 1932 tarihinde çıkarılan 3526 sayılı
kanunla Eskişehir ve Kayseri Fabrikalarına esaslarını Milli Savunma
Bakanlığı belirlenmek kaydıyla Türk Hava Kurumu, Devlete ait daireleri
ve kurumlar ile dışarıdan sipariş alma yetkisi verilmiştir35. Havacılığın
kalkınması için o döneme göre oldukça ileri bir adımdır. Kayseri’de
ilk Türk Harp Tayyaresi üretimi millet nezdinde büyük bir gurur kaynağı
olmuştur. Türk Hava Kuvvetleri’nin koruyan ve Korkutan bir kuvvet olması
yolunda atılmış bu önemli adım dikkatlerin bir kere daha havacılığa
odaklanmasını sağlamıştır. Bu sonucun alınması için vatandaşlar
hemen her meslek ve ortamdan ciddi olarak destek vermişlerdir. Para
yardımı, fitre, zekat ve kurbanlarını gönüllü olarak Türk Hava Ordusuna
bağışlamış ve bunu dini vecd ile yapılan bir vatan hizmeti olarak
görmüşlerdir36.
Kayseri Tayyare Fabrikası’nda Üretilen Uçaklar
Kayseri
Uçak Fabrikası’nda açılışının yapıldığı 6 Ekim 1926 tarihinden itibaren
üretilen ve montajı yapılan uçaklar şunlardır;
a) 1926 yılında
30 Adet A-20 L montajı (Seri Nu:7014-730),
b) 1926-1927
yılında 3 adet F-13,
c) 1933–1934
yıllarında Hawk-II’den 24 adet
d) Fledgling
2C1’den 8 adet (Seri Nu: 1401-1407)
e) 1936 ve
1937 yıllarında 43 adet Gotha 145 A (Seri Nu’lar: 1801–1846)
f) 4 adet
P.Z.L.-24 A (Seri Nu:2015-2118) ve 21 adet P-24 G (Seri Nu: 2127-2147)
g) 1935 yılında
11 adet US-4, 11 adet PS-2 ve 5 adet G-9 olmak üzere 27 adet planör,
h) Bu fabrikada
üretilen son uçaklar İngiliz Miles Magister uçaklarıdır. Daha sonra
anlaşma ile kiralama kapsamında Amerikan uçaklarının bol miktarda
ülkeye girişi ile üretimden vazgeçilmiştir. Bu kararla ülkenin birikimleri
farkında olmadan heba edilmiştir. Fabrikada bundan sonra bakım ve
revizyon faaliyeti sürdürülmüştür37.
Almanların
Türkiye’de uçak sanayine olan ilgileri Junkers’den sonra da sürmüştür.
27.09.1937 tarihinde Alman sefiri Nadolny’nin mektubunda konu gündeme
getirilmektedir. Arşiv belgelerinden anlaşıldığına göre Türk
Uçak Fabrikasının yeniden ihyası teklif edilmektedir. Mektupta
Junkers Firmasının birkaç yıl evvel yaptığı anlaşmada başarısız
olduğu belirtildikten sonra bu kez arkasında Alman Hükümeti olan
Lufthanza Firmasının projeleri anlatılmaktadır. Projeye göre
Berlin-İstanbul hava hattı açılacak, Sarıgazi’de Hava Kuvvetlerine
bir meydan yapılacağı ve en önemlisi de bütün Alman Hava Sanayi desteği
ile Lufthanza ile birlikte uçak sanayi kurulması teklifi yapılmaktadır.
Mareşal Fevzi Çakmak konuyla ilgili Başbakanlığa yazdığı yazıda
yaptığı değerlendirmesinde, bu konuda bir karar alınmadığı ama Genelkurmayın
öteden beri Türk Hava Harp Sanayinin gelişmesine önem verdiğini belirtmekte
ve uygun olan projelerin de Genelkurmay tarafından destekleneceği
hususuna vurgu yapmıştır38. Doğrusu Mareşal Fevzi Çakmak bulunduğu
önemli görevin gereği ve biraz da duygusal anlamda Türk Havacılığına
gönül veren, Türk Ordusu’nun milli imkânlarla havalarda var olmasını
isteyen öngörüsü çok yüksek olan bir komutandır39.
Kayseri
Uçak Fabrikası’nda yapılan üretim bu günün şartlarından bile bakılsa
oldukça önemlidir. Ancak uçak üretimi çok farklı bir mesuliyeti gerektirir.
Çünkü böylesine pahalı, ileri teknoloji ve ağır sanayinin son aşamasını
gerektiren ve devlet bütçesi kadar da yatırımı gerektiren bir sahada
ilk müşteri devletin kendisidir. Bunun için yetkili kişilerin sorumluluklarını
bilinçle yerine getirmeleri ve özellikle korumacı bir çizgiden
hareketle kazanılan milli kabiliyetleri dış mihraklı oyunlara
kurban etmemeleri önemlidir. Öte yandan uçak üretimi her devletin
başarabileceği bir imkân ve kabiliyet olmadığı halde her devletin
mutlaka ihtiyacı olan bir teçhizat ve güç unsurudur.
Bu gerçeklerden
hareketle, üretilen uçakların pazarlanmasında da devletin etkin
desteğine ihtiyaç vardır. Uçak üretimi milli davadır. Bu sahanın
üzerinde asla muhalefet ve yanlış siyaset yapılmaması da önemlidir.
Devlet destek de olmak durumundadır. Bugün pek çok ülkede milyarlarca
dolar turizm, tarım ve benzeri alanlarda girişimciye verilmektedir.
Hatta bunların milyarlarcası da batırılmakta ve geri ödemesi yapılmamaktadır.
Bunlar olurken ülkenin bağımsızlığının sembolü olan Hava Harp Sanayinde
devletin büyük yatırımlara girmemesi şüphesiz büyük kayıp olacaktır.
Havacılığın kısa yüz yıllık tarihinde bunlar her ülkede yaşanmıştır.
Bazı devletler hatalarından süratle dönüp dünya havacılığında
bir otorite olurken hatalardan ders almayan ülkeler de müşteri olmuşlar
ve demode silahları müsaade edildiği kadar kullanmaktadırlar.
Sonuç
TOMTAŞ’ın yaşatılamaması
büyük bir kayıp ve başarısızlıktır. Gerçi burada Junkers’in sorumluluğu
daha fazladır. Ancak Türkiye bu denemesinde başarılı olsaydı iyi
bir başlangıç olacaktı. Peki, bu faaliyetler gelişmiş sanayilerde
nasıl yürütülmektedir? Alman Krupp Firması, devletten 18.000.000 Reichmark
tutarında top siparişi ve beraberinde 15.000.000 Reichmark da avans
almıştır. Toplar üretilmiş ama teslim aşamasında Muayene Heyeti tarafından
şartnameye uymadığı gerekçesiyle ret edilmiştir. Krupp Şirketi,
fabrikası dışında her şeyini satıp borcunu ödemeye çalışmaktadır.
İmparator Kayzer II. Wilhelm, Krupp yetkililerini çağırır ve bir
çek vererek, “Dökümleri fırına atınız, yenisini yapınız, bunda da
muvaffak olamazsanız yine geliniz.” diyerek Alman sanayine ne kadar
önem verdiğini ortaya koymuştur40. Özel sektör Almanya’da devlet tarafından
bu şekilde desteklenirken maalesef Türkiye’de bu süreci yaşamak
mümkün olmamıştır. Birkaç öngörülü kişi dışında yetkililer Türkiye’nin
geleceğini planlama yetisinden yoksun kalmışlardır.
Türkiye
Cumhuriyeti kurulduktan kısa süre sonra havacılık alanında bir
çok girişim yapılmıştır. Özel girişimciler için de uygun ortam sağlanmıştır.
Ne var ki, bir ülkede uçak üretimi için öncelikle kesintisiz bir devlet
desteği önemliydi. Devlet desteği yanında ülkenin içinde bulunduğu
ekonomik durum, sanayi altyapısı, diğer ülkelerle olan iletişim
ve teknoloji transferi, üretimin sermayeye dönüştürülmesi, uluslararası
sertifikasyon, dünyadaki konjonktür, uluslararası ilişkiler, devlet
kurumları arasındaki ahenk ve koordinasyon ile tedarik usulleri,
personel yönetimi, donanımlı iş gücünün varlığı ve üniversite
desteği gibi bir çok hususun var olması gerekir. Tayyare ve Motor
Türk Anonim Şirketi kurulduğu yıllarda burada belirtilen hususlar
ne derecede mevcuttu. Bunların varlığı ile fabrikanın ayakta kalması
doğru orantılı olmuştur.
TOMTAŞ büyük
ümitlerle kurulmuş olmasına rağmen Junkers Firmasının taahhütlerini
yerine getirememesi, Almanya’nın yeterli destek verememesi, personel
arasında yaşanan adaletsiz yönetim,Türk idarecilerin görevlerini
aksatmaları ve yönetimde etkinliklerinin sınırlı kalması uçak
fabrikasının iflası ile sonuçlanmıştır.
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, uçak fabrikasına önem vermekteydi. TOMTAŞ’ın
kapanması ve iflasının hukuki olarak sonuçlandırılması ile burada
kurulan yapı değerlendirilmiştir. 1931 yılında Kayseri Tayyare
Fabrikası olarak yeniden açılan fabrikada, Türk Askeri Havacılığı
için 200 civarında uçak üretilmiştir. Bu uçaklar döneminde önemli görevler
icra etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile üretimden ziyade
onarım ve bakım işleri ön plana çıkmıştır.
1978 yılında
Fabrikanın imkan ve kabiliyetlerini görebilmek maksadıyla başlatılan
Mavi Işık Projesi başarılı olmuş ve üretime ara verildikten yaklaşık
40 yıl sonra burada yeniden uçak üretilebileceği görülmüştür. Fabrika
bir çok değişim geçirdikten sonra günümüzde Kayseri Hava İkmal Bakım
Merkezi Komutanlığı olarak faaliyetini sürdürmektedir. Pervaneli
uçakların Fabrika seviyesi bakım, onarım ve imalat işlemleri
burada yürütülmektedir.
KAYNAKLAR
ARŞİV MALZEMELERİ
BCA,Tarih:27.11.1929,Sayı:8591,Fon
Kodu:30.18.1.2, Yer Kodu: 6.57.15;
BCA, Tarih:
27.11.1929, Sayı: 8591, Fon Kodu: 30.18.1.2, Yer Kodu: 6.57.15
BCA, Tarih:
3.11.1931, Sayı: 11895, Fon Kodu: 30.18.1.2, Yer Kodu: 24.72.17;
BCA, Tarih:
18.2.1934, Sayı: 2/182, Fon Kodu: 30.18.1.2, Yer Kodu: 42.10.2;
BCA, Tarih:
14.1.1933, Sayı: 13763, Fon Kodu: 30.18.1.2, Yer Kodu: 33.5.7-
BCA, Tarih:
12.11.1933, Sayı: 15279, Fon Kodu:30.18.1.2., Yer No: 40.80.17
BCA, Tarih:21.4.1938,
Dosya: 6141, Fon Kodu:30.10, Yer Kodu: 59.399.8
BCA, Tarih:30.3.1936,
Sayı:2/4280, Fon Kodu:30.18.1.2, Yer Kodu: 63.24.4;
BCA, Tarih:7.10.1937,
Sayı:2/7506, Dosya No: 241–123, Fon Kodu:30.18.1.2, Yer Kodu: 79.85.15
BCA, Tarih:3.3.1937,
Sayı:2/6104, Dosya: 61–48, Fon Kodu:30.18.1.2, Yer Kodu: 72.16.10
BCA, TBMM Kavanin
Mecmuası, Devre V, İçtima:3, Yıl 1938
BCA., Tarih:
27.9.1931, Dosya:6111, Fon Kodu: 30.10, Yer No: 59.398.5
BCA., Tarih:
21.6.1938, Say: 2/9038, Dosya:63-98, Fon Kodu: 30.18.1.2, Yer No: 83.54
SÜRELİ YAYINLAR
Havacılık
ve Spor, Mustafa Kemal Türkiye’si, C.VI. Ankara, 1934
Havacılık
ve Spor, Türk Hava Kuvvetleri Koruyan ve Korkutan Kuvvet Olmalıdır,
C.VI, Ankara, 1934, s.1890–1900
TELİF VE TETKİK ESERLER
ADIGÜZEL,
M.Bahattin- AKKUŞ, Songül -AKGÜL, Candan Kula, Havacılık ve Türk Hava
Kurumu, Türk Hava Kurumu Yay.6, Ankara, 2006
Büyük Türk
Havacılarından Şefik Çakmak(1892-1966), Hv.K.K.lığı, İstanbul, 1992
ÇAĞLAR, Bora,
Havacılık ve Savunma Sanayi Üzerine Çalışmalar, HAVELSAN, Ankara,
2000
DERVİŞOĞLU,
Fatih M., Nuri Demirağ Türkiye’nin Havacılık Efsanesi, Ötüken
Neş., İstanbul, 2007
GÜLTEN, Zeynep,
İlk Uçak Sanayimiz Tayyare Otomobil Türk Anonim Şirketi TOMTAŞ’ tan
2. Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığı’na 2001, İstanbul, 2002
KAYABALI,İsmail-ARSLANOĞLU,
Cemender, Türk Kültürü, S.116, Hava Kuvvetleri Sayısı, Türk Kültürünü
Araştırma Enstitüsü, Ankara, Haziran 1972
KAYMAKLI,
Hulusi, Havacılık Tarihinde Türkler II, Kültür Ofset Ltd. Şti. (1500
Adet Basılmıştır.), Ankara, 1997
KİLİMCİ,
Perihan, Atatürk Döneminde (1923–1938) Türk Askeri Havacılığı, Hv.
Harp Okulu Basımevi, 2004
ÖZDEMİR,
Yaşar, Atatürk ve Türk Havacılığı, Hv.Bsm., Ankara,1981
ŞAKİR, Ziya,
Nuri Demirağ Kimdir?, Kanaat Matbaası, İstanbul, 1947
TAYHANİ,
İhsan, Atatürk’ün Bağımsızlık Politikası ve Uçak Sanayi
1923–1950,Türk Hava Kurumu Basımevi, Ankara,2001
TOKGÖZ, Erdinç,
Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi(1914–2001), İmaj Yayınevi, Ankara,
2001
VEREL, Oktay,
İstikbal Göklerin Gökler Bizimdir C.I-II, Türk Hava Kurumu Yayınları
3, İstanbul, 1985
YALÇIN, Osman,
Türk Hava Kuvvetleri Teşkilatlanma Tarihi (Cumhuriyet Dönemi),
G.Ü.Sos.Blm.Enst.,T.C.Tarihi
BD., Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2004,,
YALÇIN, Osman,
Türk Hava Harp Sanayii Tarihi 1913-2009, Hv.Bsm.ve Neş.Md.lüğü, Ankara,
2009
YILMAZ, Veli,
Cumhuriyet Tarihi I, Harp Akademileri Yay.,İstanbul, 2003
TEZLER
DEMİRCİ,
Can, Türk Savunma Sanayi, Uludağ Üniversitesi İktisadi Ana Bilim
Dalı İktisat Teorisi Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa,
1999
SARISIR,
Serdar, Atatürk Dönemi Milli Hava Harp Sanayi İçinde Kayseri Tayyare
Fabrikasının Yeri, Erciyes Üniversitesi Sos.Blm.Enst., Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 1998
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder