Türkiye’yi
yönetirken ve çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmak istediği Türk milletine
önderlik ederken eğitim, öğretim ve öğretmenlere çok önem veren ve özel bir
ilgi gösteren Atatürk’ün yetişmesinde, görmüş olduğu eğitim ve öğretim yanında
ders aldığı öğretmenlerinin de yeri ve rolü büyüktür. Onun ilk ve orta
öğrenimindeki öğretmenleri arasında ilkokul öğretmeni Şemsi Efendi, askeri
rüşdiyedeki Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey, askeri idadideki kitabet
öğretmeni Mehmet Asım Efendi, tarih öğretmeni Topçu Kolağası Mehmet Tevfık Bey1
ile askeri rüşdiyedeki öğretmeni Osman Tevfık Bey2 hatıra başta gelen
isimlerdir.
Her insan
gibi Atatürk’ün de fikir yapısının oluşmasında ilk etkide bulunanlar, ailesi ve
öğretmenleri olmuştur3. İşte bu öğretmenlerin birincisi olan Şemsi Efendi, Türk
eğitiminde başardığı işler yanında, çocukluğundan itibaren onun hayatına yön
vermesi bakımından da büyük bir öneme sahiptir.
Şemsi
Efendi’nin hayat hikayesinin yazılmasının bir ihtiyaç olduğunu ilk defa 1943
yılında Ali Canib Yöntem ifade etmiş4 olmakla beraber onunla ilgili ilk
biyografik bilgilere daha 1912’de Osman Şevki Efendi’nin neşrettiği bir ders
kitabında rastlanır5. Bundan sonra 1938’de Emekli Korgeneral Galip Pasiner,
Şemsi Efendi ile ilgili hatıralarını bir gazetede yayınlamıştır6. Osman Şevki
Efendi’den hareketle Faik Reşit Unat 1963’te, herhangi bir dipnotu vermeksizin
ve İsmail Eren ise 1967’de Osman Şevki’yi belirterek birer makale kaleme
almışlardır7. Son olarak da 1981 yılında Yahya Akyüz, Pasiner ve Unat’ın
ifadelerini esas alarak bir senteze varmaya çalışmıştır8. Ancak Şemsi Efendi
ile alakalı söz konusu makalelerde arşiv belgelerine ve salnamelere hiç yer
verilmemiştir.
Bu yazıda
resmi belge ve yayınlar yanısıra diğer kaynaklardan da yararlanma yoluna
gidilmek suretiyle hem Şemsi Efendi’nin hayat hikayesi ve eğitimci kişiliği,
hem de Atatürk’ün ilk eğitimini nasıl bir öğretmen ve okuldan almış olduğu daha
açık bir biçimde ortaya konmaya çalışılacaktır.
HAYATI
Şemsi
Efendi, 1852 yılı civarında doğdu. Fakir bir ailenin çocuğu olarak o, eğitim ve
öğrenimi süresince karşılaştığı her türlü güçlükle mücadele etmesini bilmiş ve
önce ilköğrenimini ardından da 1867 yılında 15 yaşlarında iken Tanzimat
döeminin modern eğitim kurumlarından biri olan rüşdiyeyi (Selanik Rüşdiyesi)9
başarıyla bitirerek ortaöğrenimini tamamladı10.
Ailesine mali
katkıda bulunmak isteyen Şemsi, bir dükkanda çalışmaya başladı. Bununla
yetinmedi. Dükkanda çalışması yanısıra rüşdiyeye devam edemeyenlere hususi
dersler vermek suretiyle, Selanik’te ilk özel halk dershanesini kurmuş oldu “.
Arapça ve
Farsça yanında Fransızca da öğrenen Şemsi Efendi12, 1869-1871 yıllarında
Aynaroz’da gümrük idaresinde katip olarak çalıştı ve 1871’den itibaren de Selanik’te
yeni açılan bir yabancı özel okulda Türkçe öğretmenliği yapmaya başladı. Ecnebi
okuldaki çalışması onun hayatında bir dönüm noktası teşkil etti. Nitekim burada
çalıştığı sürece çeşitli gözlem ve temaslarda bulundu. Okuldaki çalışma
ortamının mükemmelliği mesleki yönden ufkunu genişletti13. Bu çalışması
esnasında onda, benzer şartlar ve yeni metodlarla Türk öğrencilerine
öğretmenlik yapmak üzere bir ilkokul açma fikri doğdu.
1869 tarihli
maarif nizamnamesinin 129. ve 130. maddeleri ecnebi ve gayr-ı müslim tebaa
yanında müslüman Türklere de özel okul açma imkanı tanımaktaydı14. Şemsi
Efendi, bu imkandan yararlanarak bir ilkokul açma girişiminde bulundu.
Kendisini bu konuda bazı öğrenci velilerinin teşvik etti ve birkaç meslekdaşı
destekledi. O, halktan topladığı ianelerle işe koyuldu15. Selanik Maarif Müdürü
Radoviçli Mustafa Bey’in yardımlarıyla kendisine yeni bir okul açması için
ruhsat verildi ve bir de bina tahsis edildi. Şemsi Efendi, 1872 yılında Selanik
şehrinin Sabri Paşa Caddesi’ndeki Çarşamba Dergahı adlı bir tekkenin karşısında
bulunan tek katlı küçük bir binada okulunu açarak hizmete soktu. Daha sonra o,
meslekdaşı Abdi Kamil Efendi’yi öğretim kadrosuna dahil etti ve genişlettiği
okuluna Şemsi Efendi Mektebi adını verdi16.
Şimdiki
bilgilere göre Şemsi Efendi Mektebi, Cemiyet-i Tedriye-i İslamiye tarafından
1865 yılında İstanbul’da açılmış olan mektepten17 sonra, bir Türk tarafından
Osmanlı memleketinde kurulan ilk özel okul olma özelliğini taşımaktadır.
Şemsi
Efendi’nin açtığı okul uzun ömürlü olmadı. Ancak kendisi, kapanan her okulunun
ardından bir yenisini açmaya çalıştı. Bu arada Selanik’te kendisi gibi şöhret
kazanmış bir eğitimci olan İsmail Hakkı Efendi ile beraber, Aktarönü’nde harap
bir mescidi tamir ettirip okul haline getirdiler. Bu iki eğitimcinin
beraberliği uzun sürmedi ve İsmail Hakkı Efendi, muhtemelen bir anlaşmazlık
sonunda ortaklıktan ayrılıp yeni bir okul açtı18.
Şemsi ve
İsmail Hakkı Efendilerin okulları, Selanik’te 1879 yılında öğretime başlayan
Mekteb-i Terakki adlı özel eğitim kurumunun açılmasında etkili olduğu gibi her
ikisi de adı geçen okulun kuruluşunda görev aldılar. Aynı mektebin kadrosunda
bir ara bu iki arkadaştan ilki öğretmen, ikincisi ise hem muallim ve hem de
müdür olarak bulunmuştur19.
Şemsi
Efendi, 1880 yılı civarında açılan Şemsti’l-ma’arif20 adlı özel okulu idare
etmek üzere çağırıldığı İstanbul’a gitti. Ancak yaptığı görüşmeler olumlu bir
sonuç vermeyince Selanik’e geri döndü21.
Şemsi
Efendi’nin kurduğu özel okulların idari işleri, yalnız kurucu idarecilerin varlığına
bağlı idi. Bu tür okulların genişletilmesi güç olduğu gibi yönetimi de zordu22.
Bunun başlıca sebepleri arasında mali imkansızlıklar ve kaliteli öğretmenlerin
azlığı sayılabilir. Aynı hususta kendisinin geçimsiz bir kimse olmasının23 da
rolü olabileceğini unutmamak gerekir. Bu bakımdan Şemsi Efendi, kurduğu
okulları uzun süreli devam ettirmedi. Ancak öğretmenlik mesleğine olan
bağlılığı ve çocuklara duyduğu sevgi ve şefkat sonucu yılmadan yenilerini
hizmete sokmayı başardı. Nitekim Atatürk’ün ilkokula başladığı 1887 yılı
civarında, Şemsi Efendi’nin bu okulunu yeni açmış olduğu anlaşılmaktadır24.
H. 131 i/M.
15 Temmuz 1893-4 Temmuz 1894 tarihinde, Şemsi Efendi Selanik’teki Ravza-i Ta’lim
Mektebi’nin kurucusu olarak görülmektedir25. Lakin bu okulun da faaliyeti kısa
sürmüş olmalıdır. Zira sonraki yıllarda, Şemsi fendi, 1885 yılından beri
Selanik’te ileri düzeyde ve çağdaş anlam-da bir eğitim ve öğretim hizmeti veren
Feyziye Mektebihde26 öğretmenlik yapmaya başladı. Buranın ilkokul kısmı olan
Mekteb-i Feyz-i Sıbyanın Hey’et-i Tednsiyesmac yani öğretim kadrosunda, H. 1312
/ M. Temmuz 1894 – 23 Haziran 1895 ve H. 1313 / M. 24 Haziran 1895 – II Haziran
1896 tarihlerinde, ‘Aka’id-i Diniye ve Kıra’at Mu’allimi olarak görev
yapmıştır27. Daha sonra o, H. 1315/M. 2 Haziran 1897 – 21 Mayıs 1898 ve H.
1316/M. 22 mayıs 1898 – 11 Mayıs 1899 yıllarında aynı okulda, Tatbikat-ı
‘Arabiye Mu’aUimi28 ve H. 1325/M. 14 Şubat 1907 – 3 Şubat 1908’de söz konusu
mektebin inas kısmında yani kızlar bölümünde sadece mu’allim olarak
görülmektedir29.
Şemsi
Efendi’nin Selanik’teki öğretmenliği, Balkan harbine kadar devam etti. Bu
şehrin 8 Kasım 1912’de Yunan kuvvetlerine teslim olması üzerine, Şemsi Efendi,
altmış yıl kadar yaşamış olduğu memleketinden ayrılmak ve İstanbul’a göç etmek
mecburiyetinde kaldı. O, yerleştiği başkentte ilköğretim müfettişliğine tayin
edildi30.
Yarım
yüzyıla yakın bir süre Türk maarifine hizmet vermiş olan Şemsi Efendi, Eyüp
(İstanbul) civarındaki Hazreti Halit’te31 1917 yılında öldü32. Kabri
Üsküdar’daki Bülbülderesi Mezarlığı’ndadır33.
ÖĞRETMENLİĞİ VE EĞİTİMCİLİĞİ
Tanzimat
dönemi yeniliklerinden biri de maarif sahasında usûl-i cedidenin
uygulanmasıdır. Usûl-i cedide hareketi, Türk eğitim sisteminde yetersiz kalan
gelenekçi ders araç ve gereçleri ile öğretim metodlarının terketilip, çağdaş ve
daha etkili olanlarının kullanılmaya başlamasını ifade eder. Diğer yandan bu
devirde yayınlanan pedagoji ve öğretim metodu hakkındaki ilk kitaplar da söz
konusu hareketin içindedir34.
Önce
i848’den itibaren rüşdiyelerde tatbik edilmeye başlanan usûl-i cedide, olumlu
sonuçlar verince, yirmi yıl kadar sonra ilköğretimde de uygulamaya sokulmuştur.
1869 senesinde maarif nizamnamesinin kabulünden sonra kurulmaya başlanan
ibtidai mekteplere, usûl-i cedide mektebi35 denmesi yanısıra, sıbyan
mekteplerinde tarih, coğrafya, hesap gibi derslerin okutulmasına ve sıra,
öğretmen masası, karatahta, tebeşir harita ve benzeri araç ve gereçlerin
kullanılmasına geçilmiştir. Bunlara ek olarak, seyrek de olsa bir kısım
okullarda, okuma yazma öğretiminde, eski ve uzun uzun heceleme metodu olan
usûl-i tehecciden vazgeçilerek harflerin seslerine dayalı ve kelimeyi doğrudan
okuma yöntemi olan ve günümüzdeki bilinenden bilinmeyene gitme metoduna
benzeyen usûl-i savtiye denilen bir yöntemin takbikine girişilmiştir36.
Usûl-i
cedidenin uygulanmasına diğer yeniliklerin hemen hepsinde olduğu gibi, ilkin
başkent İstanbul’dan başlanmıştır. İlköğretimdeki tatbikata İstanbul’da
geçildiği sıralarda, aynı alanda Selanik’teki girişimler, başkentle yansır
nitelikteydi. Bu yarışta Selanik’teki bazı öğretmenlerle eğitimcilerin, ama
özellikle ve en fazla Şemsi Efendinin rolü ve payı büyüktür37. Bundan dolayıdır
ki hem Maarif Nezareti ve hem de Selanikli bazı eğitimciler ile basın
organları, usûl-i cedidenin bu şehirdeki ilk uygulayıcısı olarak Şemsi
Efendi’yi gösterirler38.
Daha
öğrencilik yıllarında eğitimdeki aksaklıkları farkeden ve bilhassa ezberciliğe
karşı olan Şemsi Efendi, bir ıslah çaresi olarak usûl-i cedidenin Selanik’te
uygulanmasında ve özel okul açma hususunda öncü ve rehber olmuştur39. Şemsi
Efendi, devrin erkek öğretmen yetiştiren okulu olan Dani’l-mu’allimin’de
okumadığı halde, öğrenmiş olduğu Fransızcanın yardımıyla, Avrupa’daki
gelişmelerin memleketin diğer bölgelerine nazaran daha rahat izlenebildiği
Selanik’te kendi kendini yetiştirmiş ve modern eğitim yöntemlerini takip
etmiştir. Onun ve okulunun başarısı karşısında, 1873 yılında Selanik vilayetindeki
bütün sıbyan okullarında usûl-i cedidenin uygulanmasına karar verilmiştir40.
Şemsi Efendi’nin arkadaş ve meslekdaşları ile birlikte yaptığı çalışmalar
sayesinde adı geçen şehirde usûl-i cedide üzere eğitim ve öğretim yapan yeni ve
modern özel okullar açılmıştır41. Şemsi Efendi ile Abdi Kamil ve İsmail Hakkı
Efendiler ve Selanik’te yeni açılan mektepler, doğrudan ya da dolayısıyla
Rumeli ve İstanbul’daki bir kısım özel okulların kurulmasında etkili
olmuşlardır42.
Mahalle
mektepleri ile sıbyan okullarının eğitimi ve öğretim faaliyetlerini eski
geleneklere göre yoğun bir biçimde sürdürdükleri bir sırada43, Şemsi Efendi,
Selanik’te modern manada özel bir okul açma cesaretini gösteren ilk kimsedir.
O, bazı cami imamları ile sıbyan okulu öğretmenlerinin eski usûl üzere
çalışmakta ısrar ettikleri bir zamanda44 böylesine cesur bir davranışta
bulunmakla modern eğitim ve çağdaşlaşma yolundaki azim ve kararlılığı ortaya
koydu.
Şemsi
Efendi’nin 1872 yılında Selanik’te açtığı okulun dershanesinde öğretmen masası,
sıra, karatahta, tebeşir, silgi ve okuma yazmayı kolaylaştırmak yani usûl-i
savtiyeyi uygulamak için hazırlanmış levhalar bulunuyordu. Ayrıca o, “Saatte
bir tatil yapar Avluda … [öğrencileri] nezareti altında oyunla meşgul eder,
jimnastik yaptırır ve aynı zamanda ders odasının kapı ve pencerelerini açarak
bozuk havayı değiştirirdi”. Şemsi Efendi, oyun esnasında öğrencilerin kavga
etmemelerine ve birbirlerine kötü sözler söylememelerine de dikkat ederdi.
Şemsi Efendi, oyun esnasında öğrencilerin kavga etmemelerine ve birbirlerine
kötü sözler söylememelerine de dikkat ederdi45. Onun öğretmenlik hayatındaki
bir uygulaması da “mektebe yeni yazılan her çocuğa eski ve çalışkan talebeden
bir Mentor, yani lala, mürebbi tayin etmesidir”. Mentor olan kimse, okula
getirip götürdüğü öğrencisinin eğitimiyle ilgilenirdi46, öte yandan Şemsi
Efendi’nin öğrencilerini sıra düzeni içinde şehiriçi gezilere de götürdüğü
bilinmektedir47. O, bu tür gözlem ve inceleme gezileri ile eğitimi okul binası
dışına çıkarmak suretiyle, öğrencilerini hayata daha bilgili ve bilinçli hazırlamaktaydı.
Yukarıda
belirtildiği gibi Şemsi Efendi’nin açtığı ve çalıştığı okullar, ders araç ve
gereçleri ile uygulanan pedagoji ve öğretim metodları bakımından mahalle
mektepleri ile sıbyan okullarından daha iler ve üstün düzeyde bir konuma ve
fonksiyona sahipti. Bu yüzden o ve okulları, çevresinde haklı bir ün kazandı.
Belirtilen nitelik farkından ötürü aralarında Atatürk’ün babası Ali Rıza Bey’in
de bulunduğu bazı öğrenci velileri, çocuklarını sıbyan ve mahalle
mekteplerinden alarak Şemsi Efendi’nin okuluna kaydettirmişlerdir48.
Şemsi
Efendi’nin 1872’de usûl-i cedide üzere hizmete soktuğu okul, tepki görmekte
gecikmedi. Bu okul, “Şemsi Efendi çocuklara gavur usulünde ders okutuyor” diye
yenilik düşmanı bazı kimselerin saldırısına uğradı ve karatahta ile öğretmen
masası gibi birtakım eşyalar kırıldı49.
Bu durum
üzerine Şemsi Efendi, sayıları yirmi civarına düşen öğrencileri için, evinin
altındaki büyük bir odayı dershane olarak kullandı. Ne var ki burası da
saldırıdan kurtulamadı. İlk saldırıyı yapan zihniyetteki kimseler bu dershaneyi
tahrip ederken “gavurluk alameti kapkara tahtayı parçaladılar50.
Başlarında
Kerim isminde bir hafızın bulunduğu yeniliğe karşı bir grubun dinsizlikle
suçlayarak okulunu kapattığı Şemsi Efendi51, bu şartlar altında geceleri evlerine
giderek öğrencilerini yetiştirme yoluna gitti. Bu azimli ve kararlı öğretmenin,
öğrencilerini rüşdiye talebeleriyle boy ölçüşebilecek kadar iyi yetiştirdiği
öne sürülmüştür52. Dönemin Selanik gazetelerinin birinde bu hususta polemik
türünden bir haberin bulunması bu iddiayı adeta doğrular gibidir53.
Eğitim ve
öğretimde tatbik ettiği yeni yöntemlerle ve bu konudaki mücadelesi ile Şemsi
Efendi, Ekim 1873 – Ocak 1874 tarihleri arasında Selanik vilayet valiliğinde
bulunmuş olan Midhat Paşa’nın54 dikkat ve ilgisini çekmeyi başardı. Eğitimle
yakından ilgilenen55, ezberciliğe değil de tatbikata önem veren yenilikçi ve
hürriyetçi bir devlet adamı olarak Midhat Paşa, Şemsi Efendi’nin mektebinin
kapatılması meselesini vilayet meclisinin gündemine getirdi. Burada yapılan
görüşmeler sonunda okulun yeniden açılmasına karar verildi56. Vali, Şemsi
Efendi’nin okulundaki yeni uygulamaları beğenerek kendisine ve öğrencilerine
iltifatta bulunup57 okul binasının genişletilmesine yardımcı olduğu58 gibi
usûl-i cedidenin vilayetteki bütün sıbyan okullarında tatbik edilmesine
çalıştı59.
Okulunun
faaliyetine izin verilmesi ve genişletilmesi üzerine Şemsi Efendi, Midhat
Paşa’ya karşı bir minnet duymaya başladı. Onun kimsesiz çocukların eğitimi
amacıyla kurulmasına önem verdiği Islahhane yani Mekteb-i Sanayi’de öğretmenlik
yaptı60. Paşanın fikirlerini de alaka gösterdi. Midhat Paşa’nın kendisine
iltifat etmesi ve beşinci rütbeden bir Mecidi nişanın verilmesinde etkili
olması61, Şemsi Efendi’nin ona ve düşüncelerine olan bağlılığını güçlendirmiştir.
Ayrıca sonraki yıllarda, Midhat Paşa’nın hayatı pahasına yenileşme ve
meşrutiyet yolunda verdiği mücadelede, bu genç öğretmenin onun toplumcu ve
hürriyetçi fikirlerini benimsemesi gayet tabii bir durumdur. Şemsi Efendi;
yenileşme, hürriyet ve meşrutiyet fikirlerini, aralarında Atatürk’ün de
bulunduğu öğrencilerine aktarmaya çalıştı.
Hürriyetçi
bir öğretmen olarak Şemsi Efendi, 23 Temmuz 1909’de ikinci Meşrutiyet’in ilan
edilmesi üzerine, Selanik’te öğrencileriyle beraber hürriyet ve meşrutiyet
lehindeki gösterilere katıldı62. Meşrutiyetin 1909 yılındaki kutlama törenleri
için, kız talebeleriyle birlikte İstanbul’a gitti ve padişah V. Mehmet Reşat’ın
huzuruna çıktı63. Maarifçiliği ve hürriyetçiliği ile haklı bir üne ulaşmış olan
Muallim Şemsi Efendi, Sultan V. Mehmet Reşat’ın Rumeli gezisi sırasında 7
Haziran 1911’de ziyaret ettiği Selanik’te padişahı karşılayan öğretmenlerin
başında “Şeyhü’l-mu ‘allimin “ olarak sözcü durumunda idi64. O, bu karşılamada
sultanın iltifatına da mazhar oldu65.
Midhat Paşa
gibi ve belki de onun etkisiyle66, kızların eğitim ve öğrenim görmelerine önem
veren Şemsi Efendi, okulunda bir de kız bölümü açmıştı67. Kendi kızı Yekta’yı
gazetelerin ondan yazı isteyerek derecede yetiştirmesi68, bu konudaki azim ve
hedefinin bir göstergesidir. Kız öğrencilerini Selanik’ten İstanbul’a törenlere
götürmesi zamanına göre son derece ileri bir harekettir. Günümüzde dahi
kızların okumalarına karşı çıkan çevrelerin varlığı gözönünde tutulursa, yüz
sene kadar önce onun bu husustaki çabasının ehemmiyeti ve manası daha iyi
anlaşılır.
Şemsi
Efendi, halkın okuma alışkanlığı kazanmasına ehemmiyet veren bir eğitimci
olarak da dikkati çeker. 1873 yılında öğretmenlik yaptığı Selanik’te halkın
kitap ve gazete okuması amacıyla açılması olan bir kıraathaneye kitap ve
risaler hediye etmiştir69.
Şemsi
Efendi; çocukları ve mesleğini sevmesi, onların kalbini kazanması, kimsesiz
çocukların bulunduğu islahhanede ders vermesi, eğitim ve öğretimdeki
çağdaşlığı, idealistliği, fedakarlığı, mücadeleciliği, kötü niyetli kimselerin
baskıları veya başka sebepler sonucu kapanan her okulunun ardından bir yenisini
açması, öğrencilerine sevgi ve güven duygusu aşılaması, usûl-i savtiye,
jimnastik, ders aralarında teneffüs, gezi, mentor uygulamaları ile bir bakıma
ünlü eğitimci Johann Heinrich Pestalozzi’ye (1746-1827) benzetilebilir. Ya da
sayılan özellikleri bakımından o, Pestalozzi’den etkilenmiştir denilebilir70.
Çünkü Şemsi Efendi, Fransızca bildiğinden, yabancı dilde basılmış mesleği ile
ilgili kitap veya makaleleri okuyarak adı-geçen kimseyi tanımış ve
çalışmalarını öğrenmiş olmalıdır. XIX. yüzyılın sonlarında Osmanlı basınında
Pestalozzi hakkındaki yayınlara rastlanması71 bu görüşü daha da
kuvvetlendirmektir.
NİŞANLARI
Şemsi
Efendi, daha öğretmenliğinin ilk yıllarında eğitim ve öğretimde uyguladığı
usûl-i cedide ile başarılı ve nitelikli öğrenciler yetiştirmek için büyük bir
gayret ve şevkle kendini işine ve mesleğine verdi. Bu sorumluluk duygusu, görev
aşkı ve fedakarlığının sonuçlarını iyi öğrenciler yetiştirip meşhur olarak
aldı. Onun ve talebelerinin başardığı Selanik dışında, İstanbul’da dahi etkili
oldu. Bunun tabii bir neticesi olarak mesleğinde henüz beş sene kadar bir
tecrübeye sahipken, umumiyetle devlet hizmetinde en az yirmi yıl iyi çalışmış
olanlara ve bir süre kaydı olmadan da büyük hizmetlerde bulunanlara verilen Mecidiye
nişanı72 ile taltif edildi.
Şemsi
Efendi, Selanik’te açtığı okulda öğrencilerini yetiştirmesi hususundaki sebat
ve gayretinden ötürü Maarif Nezareti’nin dikkatini üzerinde topladı. Anılan
nezaretin “Şemsi Efendi’nin Selanik’de açmış olduğu mektebde bulunan sakırdanın
tahsilat-ı ilmiyesine olan ikdam ve gayretine mükafaten kendisine beşinci
rütbeden bir kıt’a nisan-ı Mecidi i’ta’sına da’ir” bir teklifini Sadrazam
Mütercim Rüştü Paşa, Sultan V. Murat’a sundu ve padişahın 18 Ağustos 1876
tarihli iradesi ile kendisine belirtilen nişan verildi73.
Hakkıyla
elde ettiği nişanın Şemsi Efendi’yi daha da şevklendiğine şüphe yoktur. Nitekim
o, usûl-i cedide üzere mesleğini sürdürürken, gösterdiği başarılardan dolmayı
Sultan II. Abdülhamit tarafından da ödüllendirildi. Şemsi Efendi’nin, Mekteb-i
Feyz-i Sıbyan’da vazife yaparken H. 1312/ M. 5 Temmuz 1894-23 Haziran 1894
tarihinde dördüncü rütbeden Mecidi nişanına74 ve H. 1324/M. 25 Şubat 1906-13
Şubat 1907’de de üçüncü rütbeye sahip olduğu görülmektedir75.
Şemsi
Efendi, hürriyetçiliği ve meşrutiyetçiliği yanısıra eğitim ve öğretimde
yıllardır uyguladığı çağdaş metodlar ile de II. Abdülhamit’ten sonra gelen yeni
yönetimin de dikkatini çekip takdirini kazandı. Gerçekten de o, “Silk-i ta’lim
miistesibinine ve hidemat-ı ma’arif-perveranelir müsahed olan zevata” “kayd-ı
hayat ile”verilen maarif nişanıyla ödüllendirildi76. Dönemin Maarif-i Umumiye
Nazın Emrullah Efendi, 28 Kasım 1910’da Sadarete gönderdiği bir tezkire ile
“Selanik’de en evvel usûl-i cedide üzere tedrisatda ve kırk seneden berii
meslek-i ta’limde hüsn-i hidematda bulunmuş olan Şemsi Efendi’nin üçüncü
rütbeden ma’arif nişanıyla taltifi “ni teklif etti77. Sadrazam İbrahim Hakkı
Paşa’nın 1 Aralık 1910 tarihli tezkiresi üzerine, 2 Aralık 1910’da “Serkatib-i
Hazret-i Şehriyari Halid Ziya” (Uşaklıgil)in kaleme aldığı Sultan V. Mehmet
Reşat’ın iradesi ile bu öneri uygun karşılandı78 ve gereği yerine getirildi79.
Üçüncü
rütbeden maarif nişanı olan bir kimsenin, aynı nişanın ikinci rütbeden olanını
hak edebilmesi için aradan beş başarılı yılın geçmesi nizamname gereği idi80.
Böyle olmakla beraber aradan bir yıl bile geçmeden 10 Haziran 1911’de Selanik
Maarif Müdürü Rüştü Tahir’in teklifi81 ve Maarif Nazın Abdurrahman Şerefin
tezkiresi82, Sadrazamın arz tezkiresi ve Padişah V. Mehmet Reşat’ın i Temmuz
1911 tarihli iradesi83 ile “Selanik’in mekatib-i muhtelifesinde müstahdem olub
ma’arifin terakkisi hususunda sa’y ve gayretlen görülen muharrerü’l-esami mu’allim
ve mu’allimelerin üçüncü rütbeden ma’arif nisanlanyla taltifleri ve esasen
mezkûr nisanı hamil olan Şemsi Efendiye tebdilen mezkûr nişanın ikinci
rütbesinden bir kıt’asının i’ta’sı” kararlaştırıldıktan sonra durum Sadaret
tarafından ilgili nezarete bildirildi84.
Sonraki
yıllarda Babıali, Balkan harbinde Rumeli’nden göçeden öğretmenleri yarım maaşla
taşra okullarında görevlendirirken85 göçmenler arasında bulunan Şemsi Efendi’yi
İstanbul’da ilköğretim müfettişliğine getirmekle86 kendisini ve hizmetlerini
başka bir biçimde takdir etmiş olmaktaydı.
Şemsi
Efendi, Sadeve Babıali tarafından nişanlarla taltif edilmekle kalmadı ve
hemşehrileri tarafından da maddeten olmasa bile manen ödüllendirildi. Mesela
1907 yılında Selanik Belediyesi, şehrin maarifine olan katkılarından ve halk
tarafından çok sevilmesinden87 ötürü, Hamidiye Mahallesi’ndeki bir sokağa Şemsi
Efendi’nin ismini verdi88. Bunlar arasında Selanik’teki Terakki Mektebi
öğretmenlerinden Osman Şevki Efendi’nin hareketi en anlamlı olanıdır. Osman
Şevki Efendi, yayınladığı bir ders kitabında Şemsi Efendi’nin biyografisine ve
bir mektubuna şer vermiştir. Bu durum, Şemsi Efendi’ye çok memnun etmiş ve
duygulandırmıştır89.
ÖĞRENCİSİ MUSTAFA (KEMAL ATATÜRK)
Şemsi
Efendi’nin öğrencilerinden biri de cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Paşa’dır. Atatürk, okuma ve yazmayı ilk olarak Şemsi Efendi’den öğrenmiştir. O,
ilkokula başlaması ve Şemsi Efendi ile ilgili olarak şunları söylemiştir.
“Çocukluğuma
dair ilk hatırladığım şey, mektebe gitmek meselesine aittir. Bundan dolayı
anamla babam arasında şiddetli bir mücadele vardı. Annem, ilahilerle mektebe
başlamamı ve mahalle mektebine gitmemi istiyordu. Rüsûmatda me’mur olan babam,
o zaman yeni açılan Şemsi Efendi’nin mektebine devam etmeme ve yeni usûl
üzerine okumama tarafdardı. Nihayet babam işi mahirane bir sûretde halletti:
Evvela merasim-i mutade ile mahalle mektebine başladım. Bu suretle annemin
gönlü yapılmış oldu. Birkaç gün sonra da mahalle mektebinden çıktım. Şemsi
Efendi’nin mektebine kaydedildim”90.
Atatürk’ün
bu ifadesi, gittiği okulun mahalle mekteplerinden ve Şemsi Efendi’nin de
mahalle mekteplerindeki öğretmenlerden daha kaliteli ve üstün olduğunu gösterir
biçimdedir91. Gerçekten de mahalle mekteplerinde, eğitim ve öğretimin çağdışı
metodlarla uygulanması sonucu, pek de iyi tedrisat yapıldığı söylenemez92.
Ayrıca
Atatürk’ün en önemli vasıfları arasında yeralan toplum, hürriyet ve kadın
hakları meselelerindeki çalışmalarında, Midhat Paşa’dan aldığı ilhamla,
öğrencilerini aydınlatan Şemsi Efendi’nin etkili olduğunu düşünmek mümkündür.
Diğer
taraftan şemsi Efendi’nin eğitimde usûl-i cedide ve usûl-i savtiye’yi
uygulamasının, Atatürk’ün öğretimi kolaylaştıran yeni harflerin kabulünde
etkili olabileceği de ileri sürülmektedir93.
SONUÇ
Muhitinde
tanınmış, çocuklarla uğraşmayı zevk edinen ve onların önemini idrak eden, mizaç
bakımından laubali, şen kendisini çevresine sevdiren ve “yalnız vazife
itibarile değil ruhan da tam bir mektepçi” olarak tanınan Şemsi efendi94; aynı
zamanda öğrencilerinin disiplinine de titizlikle dikkat etmiştir95. Kendisi
mesleği ile ilgili Avrupa’daki yayın ve gelişmeleri takip ederek, eğitim ve
öğretimde usûl-i cedideyi uygulayarak, yani yeni ve etkin öğretim yöntemlerine
göre öğretim ve eğitim yaparak, çağına göre modern bir ilkokul öğretmeni
olduğunu kanıtlamıştır. Muallimlikten Şeykü’l-mu’alliminlik ile ilköğretim
müfettişliğine kadar yükselme başarısı göstermiştir. O, aralarında Atatürk’ün
bulunduğu binlerce öğrenci yetiştirmiştir. Maarif alanında tatbik ettiği yeni
usûllerle de bazı meslekdaşları üzerinde etkili olmuştur.
Şemsi
Efendi, yurdumuzda özel dershanecilik ve okulculuk sahasında da öncülük
yapmıştır. Bu alandaki faaliyetleri ile Selanik, İstanbul ve Balkanlar’da
açılan yeni ve modern okulların sayısı artmış ve eğitim ile öğretimde adeta bir
rekabet ortamı doğmuştur.
Hürriyet ve
meşrutiyet fikirlerini benimsemesi ve bu tür hareketleri desteklemesi Şemsi
Efendi’nin önemli bir özelliğidir. Bu özellikteki çağdaş bir öğretmenin
öğrencilerini de aynı fikirlerle yetiştirmesi gayet olağandır.
Modern
eğitim metodlarını takip eden Şemsi Efendi; Tanzimat ile mutlakiyet ve
meşrutiyet dönemlerinin temsilcisi olan üç değişik padişahtan sırasıyla
beşinci, dördüncü ve üçüncü rütbeden Mecidi nişanları ile üçüncü ve ikinci
rütbeden maarif nişanlarına layık görülmüştür96. Bu durum onun ve okullarının
her devirde başarılı hizmetler verdiğinin bir başka göstergesidir.
Midhat
Paşa’dan etkilenmiş olan Şemsi Efendi’nin, kızların okutulmasına, toplum problemlerine
ve hürriyet fikirlerine ilgi duyarak bunlara aralarında gelecekte Atatürk
olacak olan küçük Mustafa’nın da bulunduğu öğrencilerine aşılaması onun
kişiliğinin bir gereğidir. Şüphesiz Mustafa üzerindeki bir ilk tesirler
önemlidir. Ancak yetişkin bir kurmay subay iken Mustafa Kemal’in okuyarak,
araştırarak ve öğrenerek bu devlet adamından etkilenmesi daha da mühimdir.
Çünkü bazı araştırmacıların Midhat Paşa ve Atatürk arasında benzerlik
kurmaları97 karşısında bu etkiler daha da fazla ehemmiyet kazanmaktadır.
NOT: Bu çalışma, 5-9 Eylül 1990
tarihlerinde Ankara’da toplanmış olan XI. Türk Tarih Kongresi’ne sunulan
tebliğin ilaveler yapılmış biçimidir.
1 Yahya
Akyüz “Atatürk’ü Yetiştiren öğretmenlerden Birkaçı”, Atatürk Devrimleri ve
Eğitim Sempozyumu (9 – 10 Nisan 1981), Ankara 1981, s. 109-20; Şerafettin
Turan, Atatürk’ün Düşünce Tapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar,
Ankara 1989, s. 5-6, 25.
2 Ahmed Emin
Yalman, Takın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim c. I, İstanbul [1970], s.
10, 11.
3 Turan,
a.g.e., s.5.
4 Ali Canib
Yöntem, “Unutulmuş Şöhretlerden: Muallim Cudi Efendi”, Çtnaraltı Mecmuası, nu.
92 (1943), s. 12.
5 Osman Şevki,
Yeni Usûl Ta’lim-i Kıra’at. Kemalat-ı Milliye ve Faza’il-i İnsaniye, VI. Kısım,
Selanik 1330, s.209-17. Şemsi Efendi, bu kitapta mevcut olan hayat hikayesini
görüp okumuştur. Bu bakımdan buradaki bilgiler, bir çeşit otobiyografi
sayılabilir.
6 Galip
Pasiner, “Meslek ve Vazife Aşıkı Bir Maarifçi”, Akşam 13 Kanûn-ı evvel 1938,
s.9; Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, İstanbul 1977, c.I-II, s. 472-75.
7 Faik Reşit
Unat, “Atatürk’ün ilk Öğretmeni Şemsi Efendi ve Okulu”, Eğitim, c.I, nu. 36
(1963), s.38-42; İsmail Eren, “Atatürk’ün İlk Hocası Şemsi Efendi”, Belgelerle
Türk Tarihi Dergisi, c. V, nu.26 (1969), s.5-7.
8 Akyüz,
a.g.e., s.109-12.
9 Selanik
Rüşdiyesi 1859 yılında açılmıştır. Bk. Başbakanlık Arşivi, İrade, Dahiliye, nu.
28.961; İrade Meclis-i Vala. nu. 18.008. Başbakanlık Arşivi bundan sonra B.A.
şeklinde ve irade ise İ. biçiminde kısaltılmış olarak gösterilecektir.
10 Şevki,
a.g.e., s. 212; Eren, a.g.e., s.6.
“ Şevki,
a.g.e., s.212-131; Eren, a. yer; Unat, a.g.e., s.39-40.
12 Şişli
Terakki Lisesinin Tarihçesi 90. Yıl 1879-1969, İstanbul 1969, s.6.
13 Şevki,
a.g.c, s. 213; Eren, a.g. yer.
14 Ergin,
a.g.e., c.I-II, s.508; Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1988’e)
Ankara 1989,5.194-95.
15 Şişli
Terakki Lisesinin Tarihçesi90. Yıl 1879-1969, İstanbul 1969, s.4-5, 6.
16 Şevki,
a.g.e., s. 213-14; Eren, a.g. yer; Unat, a.g.e., s. 40.
17 Ergin,
a.g.e., c. I-II, s. 487 vd.
18 a.g.e.,
c. I-II, s. 478 vd.
19 1320
Sene-i Hicriyesi Selanik Salnamesi, Defa: 17, Selanik [1320], s.401-2, 403;
Şişli Terakki Lisesinin Tarihçesi 90. Yıl 1879-1969, İstanbul 1969 s.7, 15, 28.
20
Şemsü’l-ma’arif’ın kuruluş tarihi farklı kitaplarda 1879-1880 (Şişli Terakki
Lisesinin Tarihçesi 90. Yıl 1879-1969, İstanbul 1969 s.7) ve 1882 (Ergin,
a.g.e., c. III-IV, s.951) gibi değişik gösterilmiştir. Ayrıca bk. not 42.
21 Şişli
Terakki Lisesinin Tarihçesi 90. Yıl 1879-1969, İstanbul 1969 s.7-8.
22 1318
Sene-i Hicriyesine Mahsûs Selanik Vilayeti Salnamesi, Defa: 16, Selanik [1318]
s.341-42.
23 Şişli
terakki Lisesinin Tarihçesi 90. 71/1879-1969, İstanbul, 1969, s. 7.
24 Bk. not
90.
25 1311
Sene-i Hicriyesine Mahsûs Selanik Salnamesi, Defa: 12, Selanik [1311], s.159.
26 1320
Selanik Vilayeti Salnamesi,s. 397-98. Şemsi Efendi’nin kendi okulunu Mekteb-i
Feyziye ile birleştirdiği (Unat, a.g.e., s.41) ve adı geçen okulun kurucusu
olduğu ileri sürülmüştür (Semavi Eyice, “Atatürk’ün Doğduğu Yıllarda Selanik”,
Doğumunun 100. Yılında Atatürk’e Armağan, İstanbul 1981, s.488).
27 1312
Sene-i Hicriyesine Mahsûs Selanik Vilayeti Salnamesi, Defa: 13, Selanik [1312],
s. 138; 1313 Sene-i Hicriyesine Mahsûs Selanik Vilayeti Salnamesi, Defa: 14,
Selanik [1313], s. 142.
28 1315
Sene-i Hicriyesine Mahsûs Selanik Vilayeti Salnamesi, Defa: 15, Selanik [1315],
s.276; Salname-i Nezaret-i Ma’arif-i ‘Umûmiye, sene: I, Darü’l-hilafeti’l-aliye
1316, s. 1065.
29 1325
Sene-i Hicriyesine Mahsûs Selanik Vilayeti Salnamesi, Defa: 20, Selanik [1325],
s.488.
Şemsi
Efendi’nin öğretmen olarak çalıştığı Terakki ve Feyziye adlı mektepler,
“Dinmeler” veya “Avdetiler” yahut “Selanikliler” diye bilinen cemaat tarafından
kurulup hizmete sokulan özel okullar olarak bilinmektedir. Buralarda öğretim
açısından devlet okullarının programları tatbik edilerek İslam akaidi gibi
dersler okutuldu. Bu durum söz konusu eğitim kurumlarının Müslüman Türkler
tarafından benimsenmesine yolaçmıştır (T.H., “Dönme”, İslam Ansiklopedisi,
c.III, s.649; “Dönmeler veya Avdetiler”, Türk Ansiklopedisi, c.XIV, s.43;
Vatan, 21 Kanûn-ı sani 1340/1924, s.2).
30 Unat,
a.g.e., s.42.
31 Ergin,
a.g.e., c.I-II, s.470.
32 Unat
makalesinde (s. 42) Şemsi Efendi’nin ölüm yılını 1916 olarak göstermiştir. Oysa
bu kimsenin ölüm tarihi, mezartaşı kitabesinde “1333/1917” biçiminde yazılıdır.
33
Bülbülderesi Mezarlığı’nın “Selanikliler” diye bilinen topluluğun kabristanı
olduğuna dair bk. Abdurrahman Küçük, Dönmeler ve Dönmelik Tarihi, İstanbul
basım tarihi yok, s.219, 246.
34 Akyüz,
a.g.e., s.228. Usûl-i adide hareketi, daha sonra Osmanlı toprakları dışındaki
Türk dünyasına da yayılmıştır. Bk. A. Battal-Taymas, “Türk Dünyasında
Usulücedid Hareketi”, Türk Kültürü, c.II, nu. 18 (1964), s. 119-25. Bu
bölgelerdeki faaliyetlerde en etkili rolü oyanayan Gaspırah İsmail’in konuyla
ilgili “İsmail Gasprenski, Mekteb ve Usûl-i Cedid Nedir?, Bağçesaray, Tercüman
Gazetesi Basmahanesi 1894, 10 s.” bibliyografik künyeli bir de eseri tesbit
edilmiştir. Bk. M. Seyfettin Özeğe, Eski Harflerle Basılmış Türkçe Eserler
Katalogu, İstanbul 1971-1982, c.III, s.1078.
35 25 yıl
kadar sonra Gaspıralı İsmail’in yeni usûl üzere Bahçesaray’da açtığı okula da
Usûlü Cedid Mektebi denmiş ve bu ad Kırım’da benimsenmiştir. Bak. Taymas,
a.g.e., s. 120.
36 Akyüz,
a.g.e., s.224, 228-32, 242-44. Okuma öğretilirken usûl-i teheccide sözcükler
“cim üstün ce, cim esre d, cim bire cü…” şeklinde ve usûl-i savtiyede ise “ce,
d, cü…” biçiminde okutulmaktaydı. Okumada önce, talebelerin günlük hayatta
bilip tanıdığı sözcüklerden seçilip öğretilmekteydi.
37 Ergin,
a.g.e., c.I-II, s.469-70.
38 Bk. not
77; Şevki, a.g.e., s.211-214; Rumeli, 25 Şevval 1290/3 Kanûn-ı evvel 1289, s.
1.
39 Şevki,
a.g.e., s.2ii, 212, 214.
40 Rumeli,
25 Şevval 1290/3 Kanûn-ı evvel 1289, s. i, 4; Ali Haydar Midhat, Midhat Paşa,
c.I, İstanbul 1325, s. 152.
41 1318…
Selanik Vilayeti Salnamesi, a.g. yer.
42 Çocuk
Beğçeyi, I. sene, nu. 12 (1321), s.8; Şevki, a.g.e., s.215; Ergin, a.g.e.,
c.I-II, s. 469-71; Eren, a.g.e., s. 7. Şemsi Efendi’nin 1872 yılında açtığı
okulda çalışan Abdi Kamil Efendi, daha sonra geldiği İstanbul’da
Şemsü’l-ma’arif adı özel ve modern okulu kurmuştur. Bu kimse, muhtemelen Şemsi
Efendi’ye duyduğu saygı ve hayranlıktan ötürü, okuluna Şemsü’t-ma’arif ismini
vermiş olmalıdır.
43 Faik
Reşit Unat, “Atatürk’ün Öğrenim Hayatı ve Yetiştiği Devrin Eğitim Sistemi”,
Atatürk Konferansları, c. I, Ankara 1964, s.74. Bu makale ayrıca Türk Tarih
Kurumu’nun Belleten adlı dergisinde de yayınlanmıştır [c. XXVII, nu. 108
(1963), s. 601-24].
44 B.A.,
Ayniyat Defteri, nu. 1.072, s.16.
45 Pasiner,
a.g. yer; Ergin, a.g.e., c.I-II, s.473-74.
46 Ergin,
a.g.e., c.I-II, s.470.
47 Ali Canip
Yöntem, “Bizim Selanik’te, Bir Gezinti”, Takın Tarihimiz, c.I, nu. 11(1962).
s.328; Akyüz, “Atatürk’ü Yetiştiren Öğretmenlerden…”, s.ııo Öğrencilerin
gezileri hakkında 1862 tarihli bir belge için B.A., Dahiliye nu. 33.931.
48 Yalman,
a.g. yer; Pasiner, a.g. yer; Ergin, a.g.e., c.I-II, s. 473.
49 Pasiner,
a.g. yen Ergin, a.g.e., c. I-II, s. 474; Roderic H. Davison, “Osmanlı
Türkiye’sinde Batılı Eğitim”, çev. Mehmet Seyitdanlıoğlu, Belleten, c.LI,
nu.200 (1987), s.1041.
Şemsi Efendi
gibi Gaspıralı İsmail de, Kırım’da usûl-i cedide üzere ilk defa bir okul açtığı
zaman, Bahçesaraylı hemşehrilerinin tepkisi ile karşılaştırma Bk. Taymas,
a.g.e., s. 120.
50 Pasiner,
a.g. yer; Ergin, a.g. yer.
51 Ergin,
a.g.e., c. MI, s.470.
52 Pasiner,
a.g. yer; Ergin, a.g.e., c.I-II, s.474-75.
53 “Vali
Paşa Hazretlerinin geçende Şemsi Efendi Mektebi’ni teşrif ve şakirdanın usûl-i
tahsiliyelerini takdir ve istihsan eylediği misillü Mekteb-i Rüşdiye’yi dahi
teşrif ve oradaki talebenin derslerini ve ma’lûmat-ı müktesebelerini sû’al ve
teftiş buyurduklarını 41 numaralı nüshamızda ma’a-iftihar dere ve beyan eylemiş
idik.
Rüşdiye
talebesi tahsilat-ı vaki ‘alannın takdiri hususundaki ta ‘birat-ı kalemiyemizi
Şemsi Efendi’nin sıbyan mektebini takdim ve tercih ma’nasına hamlederek bundan
te’essür ile bir varaka yazub göndermişlerdir. Biz bu babda olan maksad-ı mütala
‘atımızı tavzih ve beyan etmezden evvel Mekteb-i Rüşdiye talebesinin böyle bir
sehab ile ibraz-ı te’essür ve infi’al etmelerini tahsil-i fünun ve ‘ulûmdan
heves ve arzularının kuvvetine ve her birinin sa’y ve gayret ve himmetine delil-i
cedid ittihaz ederek burasını tebrik ederiz.
Şemsi
Efendi’nin mektebi hakkında olan sitayişe gelince efendi-i mumaileyh mecbûl
olduğu hamiyyet-i fıtriye ve gayret-i vataniye ve milliye iktizastnea mücerred
ebnay-t nev’ine hidmet etmek ve et-fal ve sıbyanı usûl-i cedide üzerfejta’lim
ve terbiye eylemek içün bir mekteb açmış ve henüz mektebe girmiş olan bir
çocuğun birkaç ay içinde harekesiz ibareyi salis okuyacak dereceye vasıl
olduktan bi’z-zat görülmüş olduğundan ve su aralık sıbyan mektebim hakkında
vaz’ına teşebbüs olunan usûl ve ka’ide dahi böyle bir maksada mübteni
yapılacağından efendi-i mumaileyh doğrusu bu halde pek güzel bir ka’ide vaz’ına
muvaffak olmuş ve memlekete ve vatanına lazım ve layık olan hidmetini hüsn-i ifa
ederek eserini dahi meydana koymuş olmasıyla mumaileyhin sena ve sitayişinde
rüşdiye talebesinin dahi bizimle mütlehidü’l-lisan olacaklarını ümid eyleriz”.
Rumeli, 25 Şevval 1290/3 Kanûn-ı evvel 1289, s.1. Bk. Ek III.
54 M. Tayyib
Gökbilgin, “Midhat Paşa”, İslam Ansiklopedisi, c.VIII, s.275.
55 Bk. not
66; Midhat, a.g.e., c.I, s.42; Ergin, a.g.e., c.I-II, s.466-67, 686; Davison,
a.g.e., s. 1039; Ezel Kural Shaw, “Midhat Paşa”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e
Türkiye Ansiklopedisi, c.V, İstanbul 1985, s.1301, 1302, 1303; İlber Ortaylı,
“Midhat Paşa’nın Vilayet Yönetimindeki Kadroları ve Politikası”, Uluslararası
Midhat Pasa Semineri Bildiriler ve Tartışmalar, Ankara 1986, s.229.
56 Pasiner,
a.g. yer; Ergin, a.g.e., c.I-II, s.475.
37 “Zat-ı samt-i
hazrei-i vilayetpenahi geçen gün Şemsi Efendi’nin mektebini teşrif ve her sınıf
sakirdam bi’z-zat birer birer imtihan ile gördükleri hüsn-i intizam terbiyeleri
üzerine gerek efendi-i mumaileyhi ve gerek sakirdam ayn ayrı taltif
buyurdukları ve oradan Mekteb-i Rüsdiye’yi de teşrif ile orada da şakirdinin
derslerini ve usûl-i ta’ilmiyelerini sû’al ve tef tıs buyurdukları ve ertesi
günü mumaileyh Şemsi Efendi’ye usûl-i terbiye ve ta’limini lakdiren bir aded sa’at
ihsan ve inayet buyurdukları vasıl-ı sami’a-i memnuniyetimiz olmuşdur”. Bk.
Rumeli, 18 Şevval 1290/26 Teşrin-i sani 1289, s.i. Ayrıca bk. Şişli Terakki
Lisesinin Tarihçesi 90. Yıl 1879-1969, İstanbul 1969, s.6-7.
58 Şevki,
a.g.e., s.214-15; Şişli Terakki Lisesinin Tarihçesi 90. Yıl 1879-1969, İstanbul
1969, s.6-7, 8.
59 Bk. not
40.
60 Rumeli,
10 Zilk’ade 1290/17 Kanûn-ı evvel 1289, s.i.
61 Şevki,
a.g.e., s.215. Şemsi Efendi’ye beşinci rütbeden Mecidi nişan verildiği sırada,
Midhat Paşa, İstanbul’da Şûray-ı Devlet Reisi olarak bulunmaktaydı. Bk.
Gökbilgin, a.g.e., s.276.
62 Pasiner,
a.g. yer.
63 Şevki,
a.g.e., s.216.
64 Yöntem,
a.g.e., 328-29.
65 Resimli
Kitab, c.V, nu.30 (1327/1911), s.490.
66 Midhat
Paşa, 1865 yılında Rusçuk’ta bir Kız Sanayi Mektebi açarak kızların eğitimine
verdiği ehemmiyete göstermiştir. Bk. Ergin, a.g.e., c. I-II, s.686.
07 Şevki,
a.g.e., s.215.
68 Mütala’a,
22 Rebiyütevvel 1314/30 Ağustos 1312, s.8; Eren, a.g.e., s.7.
69 Rumeli,
25 Şevval 1290/3 Kanûn-ı evvel 1289, s.2, 3. Şemsi Efendi’nin kıraathaneye
armağan ettiği kitaplardan bibliyografik künyeleri belirlenebilenler:
Veysi, Şehadetname-i
Veysi, İstanbul 1283; Yazar adı yok, Münazara-i Tûti ile £ag, çev. Şerif, neşr.
Atıf. İstanbul 1287; Necib. Ma’lûmat-ı Muhtasara Risalesi, [İstanbul] 1281,
1286, 1288; Nergisi, Hamse-i Nergisi, Bulak 1255 ve İstanbul 1285; [Cemal],
Rehnümay-ı Suhulet, [İstanbul, basım tarihi yok]; Yazar adı yok, Muvazene-i
Kuvve-i Düvet-i Avrupa, İstanbul 1285; Kostandiyos, Hey’et-i Sabıka-i
Kostantaniye, çev. Yorgaki Petropulo, İstanbul 1277 ve neşr. Şemsi, İstanbul
1289; Abdurrahman Sami, Rümu’zü l-hikem, [İstanbul] 1287; İmamzade [Mehmet]
Esad, Feth-i Kostantaniye İstanbul 1285 Ahmed Hamdi Şirvani, Makaletü’l-’urefa
fi Mesai’li’t-hükema’, İstanbul 1285 (Özeğe, a.g.e., c. I, s. 403; c. II,
s.552; c.III, s.1001, 1014, 1262, 1284; c. IV, s. 1453, 1500, 1634).
70 Nafi Atuf
Kansu, Pedegoji Tarihi, İstanbul 1952, s.152, 154, 155, 158, 159, 161, 163,
169, 170; Kemal Aytaç, Avrupa Eğitim Tarihi, Ankara 1972, 256, 261, 270.
71 Mehmed Nadir,
“Ta’lim ve Terbiye-i Etfal. Usûl-i Tedris”, Tercüman-ı Hakikat, 22-23 ve 31
Teşrin-i evvel 1311/3-4 ve 12 Teşrin-i sani 1895, 3. sayfalara; Ergin, a.g.e.,
c.III-IV, s. 1009.
72 Mehmed
Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.II, İstanbul
1971, s.428.
73 B.A. Babıali
Evrak Odası, Gelen Giden Defterleri, nu.390, sene: 1293, sıra nu: 75- Bk. Ek
IV. Şemsi Efendi’ye nişan verilmesi hakkındaki irade belgesi zuhur etmediği
için bu konuda İrade Kataloğu’ndaki kayıttan faydalanılmıştır. Bk. B.A., İrade
Katalogu, sene: 1293, kısım: Dahiliye, nu.50.793. Bundan sonraki dipnotlarında
Babıali Evrak Odası, B.E.O. şeklinde kısaltılmış olarak verilecektir.
74 1312
Selanik Vilayeti Salnamesi, s. 138.
75 1324
Sene-i Hicriyesi Selanik Vilayeti Salnamesi, Defa: 19, Selanik [1324], s.516.
70 Düstûr,
Tertib-i Sani, c.II, Dersaadet 1330, s.266; Reşat Özalp, Milli Eğitimle İlgili
Mevzuat (1857-1923), İstanbul 1982, s.449.
77 B.A.İ.,
Taltifat, 24 ZA 1328, ief. Bk. ek V.
78 B.A.İ.,
Taltifat, 24 ZA 1328. Bk. Ek VI.
79 B.A.,
B.E.O., nu.:287.3oo. Bk. Ek VII.
80 Düstûr,
Tertib-i Sani, c.II, s.267, Özalp, a.g. yer.
81 B.A.İ.,
Taltifat, 1 B 1329, lef. Bk. Ek VIII.
82 B.A.İ.,
Taltifat, 1 B 1329, lef. Bk. Ek IX.
83 B.A.İ.,
Taltifat, 1 B 1329. Bk. Ek X.
84 B.A.,
B.E.O., nu.293.569. Bk. Ek XI.
85 B.A.,
B.E.O., nu.310.398.
86 Bk. not
30.
87 Resimli
Kitab, c.V, nu.30 (1327/1911), s.490.
88 Eren,
a.g.e., s.7.
89 Şevki,
a.g.e., s. [II).
90 Ahmed
Emin [Yalman] “Büyük Millet Meclisi Reisi Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa
Hazretlerinin Tarihçe-i Hayatı”, Vakti, 10 Kanûn-ı sani 1338/1922, s.1; a. ya.,
Takın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim, c.II, İstanbul 1970, s.253; Sadi
Borak – Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c.V, Ankara 1972, s.84.
91 “Bu mektebde
Şemsi Efendi harfleri kendi tertib ettiği levhalar üzerinde okutmağa başladığı
zaman herkes şaşmıştı. Aylarca mahalle mekteblerinde elifbeyi öğrenemeyen
talebe birkaç gün zarfında kelimeleri rabta başlıyordu”. Bk. Şevki, a.g.e., s.
214.
92 Atatürk,
genç bir kurmay subay iken arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy) ile beraber,
çocukluğunda gittiği Şemsi Efendi’nin okulu ile mahalle mektebini ziyaret
etmiştir. O mahalle mektebinin kapanmış olduğunu görünce “İsabet olmuş”
demiştir. Bk. Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, İstanbul 1981, s.4.
93 Akyüz,
Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1988’e) Ankara 1989, s.372.
94 Yöntem,
“Unutulmuş Şöhretlerden Muallim Cudi”, s. 12.
95 Ergin,
a.g.e., c.I-II, s.470.
96 Gerek Mecidi
gerekse maarif nişanı olsun, bir derece yüksek nişan alan kimse, bir öncekini
iade ederdi. Bk. Düstur, a.g. yer; Pakalın, a.g. yer; Özalp, a.g. yer.
97 Stanford
J. Shaw-Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, çev. Mehmet
Harmancı, c.II, İstanbul 1983, s.102.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder