Atatürk’ün
yüzyılımızın önde gelen kişileri arasında yer almasında, kuşkusuz O’nun askeri
dehası, devlet adamlığı yanında bir düşün adamı olmasının da büyük payı vardır.
Atatürk’ün hayatı boyunca neler okuduğunu, nasıl okuduğunu ancak, yakın
çevresindekilerden ve kendi anılarından öğrenebiliyoruz. 1881 yılında
Selanik’te dünyaya gelen Mustafa Kemal, okuma çağına gelince, babası Ali Rıza
Bey, “Adam olmak için okumak, öğrenmek şarttır. Başka çaresi yoktur.”1
sözleriyle, O’nu okumaya özendirmiştir. Belki de bu sözler, küçük Mustafa’da
okuma ve öğrenme merakının uyanmasında önemli bir etken olmuştur. Daha ilkokul
öğrencisi iken, kitap okumayı, sokakta oynamaya yeğlediğini mahalle arkadaşı Asaf
İlbay’ın anılarından öğreniyoruz.2
Askeri
ortaokulda öğrenimini sürdürürken, sadece ders kitaplarıyla yetinmediği, yerel
dergi ve gazeteleri de izlediği, o günlerde Selanik’te çıkan “Çocuklara Rehber”
adlı haftalık bir derginin fen ve matematik konularında açtığı yarışmaları
kazananların başında Mustafa Kemal adının görülmesinden anlaşılıyor.3 Mustafa
Kemal, Manastır Askeri Lisesi’ne devam ederken, dersleri dışında, vatan ve
özgürlük kavramlarını işleyen Namık Kemal’in eserlerini Mehmet Emin (Yurdakul)
in ve Tevfık Fikret’in şiirlerini durmadan okuyor, hatta ezberliyordu. Öte
yandan, çok iyi Fransızca bilen arkadaşı Fethi (Okyar)nin yardımıyla, Voltaire,
Rousseau, Montesqiue gibi Fransız İhtilalini hazırlayan düşünürlerin eserlerini
okuyor ve fikirleri üzerinde tartışıyorlardı.4 Mustafa Kemal, yabancı dil
bilmenin gereğini ve değerini daha o zaman anlamış olduğundan, okulda öğretilen
Fransızca ile yetinmeyip, yaz tatillerinde Selaniğe gittiğinde, “College des
Freres de la Salle”in özel kurlarına devam etmiştir. Askeri Lise’deki öğrenimi
sırasında, tarih öğretmeni, Mehmet Tevfık (Bilge)nin derslerinde, Fransız İhtilalinden,
dünyadaki başka olaylardan ve düşün hareketlerinden sözetmesi, O’nda tarihe
karşı ilgi ve sevgi uyandırmıştı.5 Bu ilgi, artarak ömrünün sonuna kadar
sürmüştür. Atatürk’ün Harp Okulu’ndaki öğrenim yılları, yurtseverlik
duygularını besleyen edebiyat ve kültür birikimini hazırlayan tarih kitapları
başta olmak üzere, öğrendiği yabancı dillerin de yardımıyla, ilgi alanındaki
başka yayınları da yakından izlediği yıllardır. Hafta sonlarında, arkadaşı Ali
Fuat (Cebesoy)la birlikte, Beyoğlu’nda Galatasaray Lisesi’nin hemen yanında
bulunan Zeuve Birahanesine gider, buraya sürekli olarak gelen yabancı
gazeteleri saatlerce okur ve bu suretle, dünyadaki olaylar ve dış basında
Osmanlı İmparatorluğu hakkında yayınlanan yazıları okurdu.6 O’nun, Harp Okulu
ve Harp Akademisi’nden sınıf arkadaşları olan, Ali Fuat Cebesoy ve Asım Gündüz
anılarında;78 öğrenciliklerinde, yönetimin yasaklamalarına karşın, özellikle,
Namık Kemal, Tevfık Fikret ve Mehmet Emin Yurdakul’un şiirlerini, geceleri
yatakhanede nasıl gizli gizli okuduklarını yazmaktadırlar. Tanınmış tarihçi
Prof. Enver Ziya Karal’ın konuya ilişkin belirlemeleri de şöyledir: “Atatürk’ün
tükenmez enerjisinin ilk aşaması, yetişme tarzında görülür. Kendi çabası ile
Fransızca öğrenmiş ve bu dilde yazılmış, askerlik eğitimi ile ilgili olduğu
kadar, siyaset, hukuk ve edebiyat üzerine yazılmış eserleri de okumuştur.
Atatürk’te okuma, öğrenme merakı hayatı boyunca sürecektir.”9
Atatürk,
Harp Akademisi’nde okuduğu yıllarda, yeni boyutlar kazandırdığı, siyasal fikir
ve düşüncelerini arkadaşlarına da aktarmak amacıyla, okulda elyazısı ile bir
gazete çıkarmaya başlar. Bu girişimleri kısa sürede okul yönetimince anlaşılır
ve bu yüzden cezalandırılırlar. Atatürk’ün ilerdeki yıllarda da kısa sürelerle
bir gazetecilik hayatı olmuştur.10 Mustafa Kemal Atatürk, 1905 yılında kurmay
yüzbaşı olarak önce, Şam’a kısa bir süre sonra, Selanik’teki 3. Ordu’ya atanır.
Burada bulunduğu sırada, General Litzmann’dan çeviriler yapmış, askerlikle
ilgili kitaplarını yazmıştır.”
1913
Ekim’inde Sofya’ya ataşemiliter olarak atanan Mustafa Kemal, resmi görevleri
dışında kalan zamanını, çeşitli konularda kitaplar okuyarak değerlendiriyordu.
Bu görevde bulunduğu sırada, arkadaşı M.Nuri (Conker) in “Zabit ve Kumandan”
adlı eserini okuyup, bir sohbet şeklinde, kendi fikirlerini, verdiği örneklerle
zenginleştirerek “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal”i yazmıştır.12 M.K. Atatürk’ün
1908-1918 yılları arasında yayınlanan mesleki küçük kitapçıkları ve çevirileri,
O’nun kendi fikirlerinden başkalarının da yararlanmasını istemiş olduğunu
göstermektedir.
1914
Mart’ında yarbaylığa yükseltilen, daha sonra, Anafartalar Komutanı olarak
Çanakkale Savaşlarına katılan Mustafa Kemal, cephede ateş altında bile
okumaktan vazgeçmemiştir. Savaşın bütün şiddetiyle sürdüğü günlerde, kendisi
ile, bir gazeteci olarak görüşmeye giden Ruşen Eşref (Ünaydın), Mustafa
Kemal’in Karargahtaki odasını anlatırken, “… Masasının üzerinde, Balzac’ın
Colonel Chabert’i, Maupassant’ın “Boule de Suif’i, Lavedan’ın “Cervir”i
duruyordu. Şüphe yok ki, Paşa, durgun dakikalarının boşluğunu edebiyatla
dolduruyor” diyordu.13 Mustafa Kemal’in yine bu günlerde, yakın arkadaşı Yzb.
Ömer Lütfü Bey’in eşine yazdığı bir mektupta, kendisine uğrayacak olan Karargah
Katibi’ne, satın alıp getirebilmesi için kitaplar önermesini rica etmektedir.14
Bu belge de, O’nun en güç koşullarda dahi okunduğunun bir başka kanıtıdır.
Mustafa
Kemal’in 16. Kolordu Komutanı olarak Doğu Anadolu’da bulunduğu sırada tuttuğu
anı defteri (7 Kasım – 25 Aralık 1916)’5 O’nun okuduğu kitapları ve okuma
tutkusunu gösteren temel kaynaklardan biridir. Buradaki kayıtlardan, o günlerde
felsefe ve Doğu sorunu konularında, örneğin, Ahmet Naim’in, Georges
Fonsgrive’den dilimize çevirdiği “Meba-di-i Felsefe”sini, Şehbenderzade Ahmet
Hilmi’nin “Allah’ı İnkar Mümkün Müdür?” adlı eserlerini okuduğunu görüyoruz.
Öte yandan, Namık Kemal’in, “Şark Meselesi”, “Tarih-i Osmani”, “Makalat-ı
Siyasiyye ve Ede-biyye”sini ve başka eserlerini okuduğu anlaşılıyor. Daha önce
okuduğunu bildiğimiz bazı eserleri de okumuş olması onları daima yanında
taşıdığını göstermektedir. O’nun okumakla ilgisini doğrudan belgeleyen bir
başka kaynak da, sağlığının bozulması nedeniyle, gittiği Karlsbad’da tuttuğu
anı defterleridir. Prof. Afetinan tarafından yayımlanan bu defterlerdeki
kayıtlardan, 30 Haziran-27 Temmuz 1918 tarihleri arasında geçen kısa süre
içinde, o dönemin sosyal cereyanlarını anlatan eserleri, Fransızca asıllarından
okuduğunu, bazı pasajlar ve notlar aldığını öğreniyoruz.16
Atatürk’ün,
Kurtuluş Savaşı yıllarında, daha çok İslam tarihi ile ilgili eserler okuduğu
dikkati çekmektedir. 1920 yılı ortalarında, İstanbul Hükûmeti’nin, Kurtuluş
Savaşı’nın engellenmesi amacıyla, ayaklandırdığı gerici asi güçlerin Ankara’ya
yaklaştığı ve çoğunluğun korku ve heyecan içinde yaşadığı günlerde, O’nun gayet
sakin olduğu ve İslam tarihi okuduğunu, o sırada Karargahında görevli olarak
bulunan Halide Edip (Adıvar), Kurtuluş Savaşı günlerini anlatan romanında,
şöyle anlatıyordu; “ …Önünde İslam tarihinin ilk sayfaları, yani demokrasiye en
yakın olan, yirmi dört seneyi ihtiva eden kısmı okuyordu. Emeviye Hükûmeti’nin
kudretli nüfuzunu tetkik ederken, belki Ankara’daki din unsurlarını nasıl elde
edeceğini düşünüyordu”.17 Prof. Afetinan da, Kurtuluş Savaşı yıllarında
Atatürk’ün bu yöndeki okumalarından bir örneği, Mareşal Fevzi Çakmak’ın
tanıklığından vermektedir, “Başkumandan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan
Muharebesi ile Büyük Taarruz arasındaki zamanda, İslam tarihi okumaktadır. Her
vesile ile rastladığı hocalara bu tarihten sualler sormakta, ve umumi efkarı
hazırlamaktadır”. 18
Atatürk,
vatanı düşman istilasından kurtardıktan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan
sonra, daha yoğun ve daha rahat bir şekilde okumaya koyulmuştur. Artık O, savaş
alanlarında kazandığı zaferlerini, kültürel, sosyal, ekonomik alanlarda yapmayı
tasarladığı reformlarla sağlam temellere oturtmak istiyordu. Bunun için de
yapacağı devrimler üzerinde, öncelikle kendisinin yeterli bilgi edinmesi
gereğine inanıyordu. Bu nedenle de, o güne kadar okuyamadığı bazı kitapları
yurt dışından getirtiyordu.19 Bunlardan önemli bulduklarını veya bilmediği bir
dilde yazılmış olanlarını en kısa zamanda Türkçeye çevirtiyordu.20 O’nun,
Cumhuriyetin ilanından sonra, hangi konularda, ne gibi eserler okuduğunu
gösteren en güvenilir kaynak eser, “Atatürk’ün Özel Kütüphanesinin katalogudur.
Bu katalog, aynı zamanda O’nun eşsiz bir kumandan ve devlet başkanı kişiliği
yanında, bir düşün ve kültür hayatının belgelerini göstermesi bakımından da çok
önemlidir. Atatürk’ün özel Kütüphanesi’nin koleksiyonları arasında en geniş yeri
tarih kitapları almaktadır. O’nda daha askeri lisede iken başlayan bu merak ve
ilgi, giderek artmıştır. Özellikle Türk ve İslam tarihi konularında, Leon
Cahun, De Guignes, Leon Caetani, Barthold, Wells vb. gibi tanınmış yabancı
yazarların olduğu kadar, Mustafa Celalettin, Aşık-paşazade, Peçevi, Hoca
Sadeddin, Ahmet Refik, Rıza Nur vb. gibi Türk yazarlarının eserlerini de
dikkatle incelemiştir. Kısacası, Atatürk’ün, o güne kadar yazılmış olan tarih
kitaplarının hemen hemen tümünü okumuş olduğunu söyliyebiliriz. O, bu engin
tarih bilgisinden, siyasal hayatının çeşitli dönemlerinde büyük ölçüde
yararlanmıştır. Konuşmalarında, tarihten verdiği örnekler, bazen milli bir
heyecan kaynağı, bazen de bilimsel bir tartışma konusu olmuştur. O’nun bu geniş
tarih bilgisi, Türk tarihini başlangıcından itibaren ortaya çıkarmayı amaç
edinen bir tarih tezine ve tarih çalışmalarına yol açmıştır. Bu çalışmaların
bilimsel yöntemlerle, sürekli olarak yapılabilmesi için de, “Türk Tarih
Kurumu”nu kurmuştur. (15.4.1931).
Atatürk’ün yoğun
okuma ve çalışma alanlarından bir diğeri de Türk dili üzerinedir. Türk dilini,
yabancı dillerden alınmış olan sözcüklerden kurtarıp arı bir Türkçeye
kavuşturmak ve dilimiz üzerine ciddi araştırmalar yapılması amacıyla da, “Türk
Dil Kurumu”nu kurmuştur. Her iki kurumun çalışmarıyla, ömrünün sonuna kadar
yakından ilgilenmiştir. O’nun önderliğinin özelliğini en iyi belirten Georges
Duhamel, “Yeni Türkiye” adlı yapıtında şöyle diyor: “…Bu eser, İngiliz,
Fransız, Rus Devrimlerinin başardıklarından büsbütün başkadır. Örneğin,
bunlardan hiçbiri dil, yazı gibi konulara el atmamıştır.”21
Atatürk,
zamanının düşün akımlarını da genel olarak izlemiştir. Örneğin, olguculuğun
temsilcisi sayılan Auguste Comte’u daha 1916 yılında, Şehbenderzade A.
Hilmi’nin, “Allahı İnkar Mümkün Müdür?” adlı eserinin bir bölümünden tanımış,
daha sonra, yazarın “Cours de Philosophic Positive”ini de okumuştur.22 Öte
yandan, akılcılığın temsilcisi sayılan Descartes’in “Discours sur la Methode”
unu da okumuştur. Durkheim’i sadece Türkiye’deki temsilcisi olarak kabul edilen
Türk düşünürü Ziya Gökalp yoluyla değil, düşünürün eserlerini asıllarından
okuyarak tanımıştır.23
Atatürk,
Büyük Fransız ihtilali’ni hazırlayan düşünürlerin eserlerini ve özellikle,
O’nun özgürlük anlayışı konusunda etkilendiği J.J. Rousseau’nun eserlerinin
tümünü okuduğunu, i Aralık 1921 de T.B.M.M. nde yaptığı bir konuşmasında
açıklamıştır.24 Yazarın, ünlü “Contrat Social” ini 1913’te yapılmış
çevirisinden dikkatle incelediği, kitabın birçok sayfalarının işaretlenmiş olmasından
anlaşılıyor.25 Çankaya Köşkü’ndeki sofra sohbetlerinde, bir akşam, Atatürk’ün
felsefe konusunda yaptığı konuşmaya tanık olan Yahya Kemal Beyatlı, bunca geniş
bilgiyi nereden edindiğini bir türlü anlayamaz. Şairin düşüncesinde oluşan bu
düğüm, ancak, Ruşen Eşref Ünaydın’la yaptığı bir konuşmadan sonra çözülür,
“O’nun engin bilgisinin bir bölümü de, Ahmet Rıza’nın “Meşveret”inden, Murad’ın
“Mizan”ından, Abdullah Cevdet’in “İçtihad”ından kaynaklanmaktadır. Çanakkale
Savaşlarından sonra, kendisiyle görüşürken, Jön Türklerin Avrupa’da çıkardığı
“Osmanlı” mecmuasının hemen tam bir koleksiyonunun elinin altında olduğunu bana
söylemişti”.26
Atatürk’ün
ilgi duyduğu konulardan bir diğeri de hukuktu. Kurduğu devletin sosyal yapısını
sağlam temellere oturtmak için hukuk kitaplarını da okuyor, ilgililerle bu
konuları tartışıyordu. Atatürk, ayrıca, sosyoloji, ekonomi ve başka alanlarda
da çok çeşitli kitaplar okumuştur.27
Atatürk,
kendi özel kütüphanesinde bulunan kitaplarla da yetinmeyip, yurt gezilerinde
gittiği yerlerdeki kütüphanelerden kitaplar alırdı. Örneğin, “Şapka Devrimi”ini
başlatmak üzere, Kastamonu’ya gittiklerinde, çeşitli kurum ve kuruluşları
ziyaretleri sırasında kentin kütüphanesini de ziyaret etmişler ve birkaç tane
kitap istemişlerdi. Olmadığını söylediklerinde, cebinden 500 lira çıkartıp
Kütüphane memuruna vermiş, bununla faydalı kitaplar alınız, kitap sayısını
çoğaltınız” demiştir.28 İstanbul’a dinlenmeye geldiği yaz aylarında, yine
çalışmalarını sürdürür, özellikle, kendi emirleriyle, Yıldız Sarayı
Kütüphanesi’nin koleksiyonlarıyla zenginleştirilen İstanbul Üniversitesi
Kütüphanesi’nden pek çok kitaplar aldırtır, incelerdi. 1932, 1935, 1937
yıllarında aldırttıkları 150 kadar kitap, “Atatürk-Kitap ve Kütüphane”29 adlı
yazımızda incelenmiş ve tanıtılmıştır. Atatürk, İstanbul’a gelirken, çoğu kez,
kendi kütüphanesinden de bazı kitapları beraberinde getirirdi. A. Dilaçar, bu
konuya ilişkin anılarında şunları yazıyor: “Yaz aylarında Atatürk’le birlikte
Ankara’dan İstanbul’a gidilirken, Kütüphane memuru ile baş sofracısı,
götürülecek kitapları, boş cephane sandıklarına yerleştirir, Muhafız Alayı
erleri de bunları arabalara taşırlardı. Kitapların cephane sandıklarına
konulması, derin bir heyecan uyandıran görkemli bir semboldü. Askeri savaş
kazanılmış, şimdi bilim savaşına girişilmişti. Bu iki savaşın Atatürk’ün
kişiliğinde birbirleriyle kaynaşmasının sembolü, işte bu sandıklardı.”30
Atatürk,
çalışma saatlerinin çoğunu kütüphanesinde geçirirdi. Yakınlarının anılarında
belirttikleri gibi, bazen kütüphanesine kapanır, geceli gündüzlü saatlerce
okurdu. Okumak O’nda tutku haline gelmiş bir gereksinimdir. Atatürk’ün kitap
sevgisine ve okuma tutkusuna ilişkin ayrıntılı bilgiyi, O’nun yakınında
bulunmanın mutluluğuna erişen Prof. Afetinan’ın anılarından öğreniyoruz. O, bu
konuda, şöyle diyor; “Atatürk’ün, bildiğime göre, bir entellektüel hayatı daima
mevcut olmuştur. Zevk için okumuş, bilgi edinmek için okumuş ve nihayet siyasi
nutuklarına ve yazılarına kaynak olması için okumuştur. Velhasıl, kitap, hangi
konuda olursa olsun, Atatürk’ün fikir hayatı için değerli bir varlık
mahiyetinde idi. Atatürk’ün hayatında iyi ve öğretici kitabın yeri daima büyük
olmuştur.”31 Çocukluğundan, yaşamının sonuna kadar, en güç koşullarda dahi
okumayı sürdüren Atatürk’ün kitap okumadaki belirgin özelliklerinden biri,
incelediği konuya ilişkin, ya da ilgisini çeken konulardaki kitapları,
bitirmeden elinden bırakmamasıdır. Atatürk’ün bu özelliğine değinen Falih Rıfkı
Atay; “Bir kitabı merak edince, koskoca bir cilt de olsa bitirmeden uyuyamaz
veya pek az uyku aralaması ile okumaya devam ederdi.”32 derken, Afetinan, “O,
herhangi bir kitaba başladığı zaman hacmi ne olursa olsun, bitirmeden elinden
bırakmamıştır. Bir insan için normal addedilen çalışma saatlerini çok aşan bir
zamana tahammülü daima olmuştur.”33 Atatürk’ün, kütüphanesindeki kitaplardan,
pek çoğunu gözden geçirdiğini belirten Uluğ İğdemir, “Atatürk, bu kitapları bir
süs olsun diye toplamamıştır, çoğunu okumuş ve kenarlarına çeşitli işaretler
koymuştur. Atatürk, çok ve çabuk okuyan, okudukları üzerinde düşünen bir
insandı.”34 Bu konuda, Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak da, anılarında şöyle
yazıyor: “Okumayı çok severdi. Genel bilgisini sürekli olarak artırmaya
çalışırdı. Zengin bir kütüphanesi vardı. Okuması da, çalışması gibiydi eline
aldığı kitabı, eğer ilginç buldu ise, bitirmeden bırakmazdı. Okuduğu
kitaplarda, ileri sürülen temel fikirlerle, güdülen hedefleri açıklık ve
isabetle tespit ve gayet iyi özetlerdi. “Bir gezi dönüşü sabahleyin trenden
iner inmez, Köşk’e çıktım. Hizmetine bakanlara, ne durumda olduğunu sorduğumda,
“iki gün, iki gecedir durmadan kitap okuyor” dediler. İzin alıp yanına
girdiğimde: “Elime bir tarih kitabı geçti. Bilmem ne zamandanberi okuyorum?”
dedi. Yorulmadınız mı, Paşam? diye sorduğumda, “Hayır, yalnız gözlerim
yaşarıyor. Onun da çaresini buldum. Birkaç metre tülbent aldırttım. İşte
gördüğün gibi, parça parça kestirdim, arasıra bunlarla gözlerimi
kuruluyorum.”33
Atatürk’ün
kitap okumada dikkati çeken bir özelliği de okuduğu kitabın önemli bulduğu
yerlerini, kendine özgü işaretlerle belirlemesi, satır altlarını, genellikle
kırmızı ve mavi renkli kalemlerle çizmesi ve sayfa kenarlarına notlar
almasıdır. Atatürk’ün okuduğu kitapların işaretli olan yerleri incelenerek,
O’nun hangi yazarların eserlerini beğendiği veya hangi düşünceleri benimsediği
konusunda bir değerlendirme yapılabilir. Fakat, böyle bir değerlendirme
yapılırken de, O’nun yaşamı boyunca okuduklarından, gözlemlerinden edindiği
bilgilerden, büyük bir seziş yeteneği ve eşsiz dehası ile kendine özgü bir
sentez yapabilen bir fikir adamı olduğu gerçeği, gözardı edilmemelidir. Kitaba
çok büyük bir değer veren, okumayı ciddi ve sürekli bir uğraş edinen Atatürk’ün
neler okuduğunu, maalesef, tam ve kesin olarak bilemiyoruz.36 O’nun kitap
sevgisine ve okuma tutkusuna ilişkin bilgileri, yazımızın başındanberi
değindiğimiz, kendi anılarından ve yakınlarının anılarından elde edebiliyoruz.
Elimizdeki
belgelere dayanarak, Atatürk’ün geniş bir kültüre sahip olduğunu
söyleyebiliriz. Atatürk, yaşamı boyunca okuduğu kitaplardan edindiği bilgiler
ışığında, eşsiz dehası ile yaptığı sentezlerle, yüzyıllarca kara cahil olarak
bırakılmış bir halktan, yeni bir Türk toplumu yaratmış, kurduğu Cumhuriyet’in
temelini de kültüre dayandırmıştır. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür”.
Dünyada bir başka benzeri bulunmayan devrimlerini yaparken de hiç
yanılmayışında, kuşkusuz, O’nun geniş kültürünün payı çok büyüktür.
1 Ali Fuat
Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk. İst. 1967. s. 4.
2
Yakınlarından Hatıralar. Asaf İlbay Anlatıyor. İst. 1955. s. 102.
3 Faik Reşit
Unat, Atatürk’ün Öğrenim Hayatı ve Yetiştiği Devrin Milli Eğitim Sistemi.
Atatürk Konferansları. I. Ankara 1964. s. 84.
4 Ömer Sami
Coşar, 10 Kasım 1971. Milliyet gazetesi eki. s. 2.
5 Prof. Dr.
Şerafettin Turan, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler,
Kitaplar. Ankara 1982, s.6.
6 Mustafa
Baydar, “Atatürk ve Fransız Devrimi”. Türk Dili Dergisi. 27 (254)11. 1972. s.
197.
7 Ali Fuat
Cebesoy, a.g.y. s. 30 vd.
8 Asım
Gündüz, Hatıralarım. Hazırlayan: İhsan Ilgar. İst. 1973. s. 15 vd.
9 Enver Ziya
Karal, “İnsan Olarak Atatürk”. Türk Dili Dergisi. (256) 1968. s. 89.
10
“Atatürk’ün Gazeteciliği”. Milliyet gazetesi. 10-13.11.1988.
11 Afetinan,
Atatürk’ün Askerliğe Dair Eserleri. Ank. 1959. s. 8-9.
12 Afetinan,
Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. 2. baskı. Ankara 1968. s. 302.
13 Ruşen
Eşref Ünaydın, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülakat. 3. baskı.
İstanbul 1954. s. 16-17.
14 Sadi
Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları. İstanbul. 1961. s. 32.
15 Şükrü
Tezer, Atatürk’ün Hatıra Defteri. Ankara. 1972. s. 62-92.
16 Afetinan,
Atatürk’ün Viyana Karlsbad Hatıraları. Atatürk Konferansları. 1969. s.20.
17 Halide
Edip Adıvar, Türkün Ateşle İmtihanı. İst. 1962. s. 146-147.
18 Afetinan,
İstiklal Savaşında Tarih Bilgisinin Rolü. Atatürk Hakkında Konferanslar, Ankara
1946. s. 15.
19 A. Niyazi
Banoğlu, “Atatürk’ün Sipariş Ettiği Bazı Kitaplar”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi. 3 (8) 1987. s. 425-426.
20 Agop Dilaçar
“Atatürk’ten Alınacak Bir Us”. Türk Dili Dergisi. 27 (254).
21 Georges
Duhamel, La Turquie Nouvelle. Paris 1954. p. 25.
22
Atatürk’ün Özel Kütüphanesi’nin Katalogu. Ankara 1973. s. 33.
23 Leman
Şenalp, Atatürk-Kitap ve Kütüphane. TKD bül. 30(1) 1981 s. 11-12.
24
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I. 1961. s. 216.
25
Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar. Deri: Gürbüz D. Tüfekçi. Ank. 1983. s. 396-398.
26 Yılmaz
Vurkaç, Atatürk ve Kitap. İst. 1985. s. 46-47.
27 Afetinan,
Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. Ank. 1968. s. 306.
28 Mehmet
Önder, Atatürk’ün Yurt Gezileri, Ank. 1975. s. 304.
29 Leman
Şenalp, Atatürk-Kitap ve Kütüphane. Türk Kütüphaneciler Derneği bül.
30(1)1981.5.3-23.
30 Agop Dilaçar,
Atatürk ve Türkçe. Ankara. 1963. s. 42.
31 Afetinan,
Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. 2. baskı. Ank. 1968. s. 305-306.
32 Rıikı
Falih Atay, Çankaya. İstanbul. 1968. s. 484.
33 Afetinan,
Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. 2. baskı Ank. 1968. s. 305-306.
34 Uluğ
İğdemir, “Atatürk’ün Günceleri”. Sümerbank Dergisi 11(53)1965. s. 39.
35 Rıza
Hasan Soyak, Atatürk’ten Hatıralar. 1. cilt. İst. 1973. s. 40.
36 Sami N.
Özerdim, Bilinmeyen Atatürk. 2. baskı İst. 1980. s. 32.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder