12 Mayıs 2013 Pazar

Atatürk'ün Sahip Olduğu Okuma Aşkı



Atatürk’ün yüzyılımızın önde gelen kişileri arasında yer almasında, kuşkusuz O’nun askeri dehası, devlet adamlığı yanında bir düşün adamı olmasının da büyük payı vardır. Atatürk’ün hayatı boyunca neler okuduğunu, nasıl okuduğunu ancak, yakın çevresindekilerden ve kendi anılarından öğrenebiliyoruz. 1881 yılında Selanik’te dünyaya gelen Mustafa Kemal, okuma çağına gelince, babası Ali Rıza Bey, “Adam olmak için okumak, öğrenmek şarttır. Başka çaresi yoktur.”1 sözleriyle, O’nu okumaya özendirmiştir. Belki de bu sözler, küçük Mustafa’da okuma ve öğrenme merakının uyanmasında önemli bir etken olmuştur. Daha ilkokul öğrencisi iken, kitap okumayı, sokakta oynamaya yeğlediğini mahalle arkadaşı Asaf İlbay’ın anılarından öğreniyoruz.2

Askeri ortaokulda öğrenimini sürdürürken, sadece ders kitaplarıyla yetinmediği, yerel dergi ve gazeteleri de izlediği, o günlerde Selanik’te çıkan “Çocuklara Rehber” adlı haftalık bir derginin fen ve matematik konularında açtığı yarışmaları kazananların başında Mustafa Kemal adının görülmesinden anlaşılıyor.3 Mustafa Kemal, Manastır Askeri Lisesi’ne devam ederken, dersleri dışında, vatan ve özgürlük kavramlarını işleyen Namık Kemal’in eserlerini Mehmet Emin (Yurdakul) in ve Tevfık Fikret’in şiirlerini durmadan okuyor, hatta ezberliyordu. Öte yandan, çok iyi Fransızca bilen arkadaşı Fethi (Okyar)nin yardımıyla, Voltaire, Rousseau, Montesqiue gibi Fransız İhtilalini hazırlayan düşünürlerin eserlerini okuyor ve fikirleri üzerinde tartışıyorlardı.4 Mustafa Kemal, yabancı dil bilmenin gereğini ve değerini daha o zaman anlamış olduğundan, okulda öğretilen Fransızca ile yetinmeyip, yaz tatillerinde Selaniğe gittiğinde, “College des Freres de la Salle”in özel kurlarına devam etmiştir. Askeri Lise’deki öğrenimi sırasında, tarih öğretmeni, Mehmet Tevfık (Bilge)nin derslerinde, Fransız İhtilalinden, dünyadaki başka olaylardan ve düşün hareketlerinden sözetmesi, O’nda tarihe karşı ilgi ve sevgi uyandırmıştı.5 Bu ilgi, artarak ömrünün sonuna kadar sürmüştür. Atatürk’ün Harp Okulu’ndaki öğrenim yılları, yurtseverlik duygularını besleyen edebiyat ve kültür birikimini hazırlayan tarih kitapları başta olmak üzere, öğrendiği yabancı dillerin de yardımıyla, ilgi alanındaki başka yayınları da yakından izlediği yıllardır. Hafta sonlarında, arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy)la birlikte, Beyoğlu’nda Galatasaray Lisesi’nin hemen yanında bulunan Zeuve Birahanesine gider, buraya sürekli olarak gelen yabancı gazeteleri saatlerce okur ve bu suretle, dünyadaki olaylar ve dış basında Osmanlı İmparatorluğu hakkında yayınlanan yazıları okurdu.6 O’nun, Harp Okulu ve Harp Akademisi’nden sınıf arkadaşları olan, Ali Fuat Cebesoy ve Asım Gündüz anılarında;78 öğrenciliklerinde, yönetimin yasaklamalarına karşın, özellikle, Namık Kemal, Tevfık Fikret ve Mehmet Emin Yurdakul’un şiirlerini, geceleri yatakhanede nasıl gizli gizli okuduklarını yazmaktadırlar. Tanınmış tarihçi Prof. Enver Ziya Karal’ın konuya ilişkin belirlemeleri de şöyledir: “Atatürk’ün tükenmez enerjisinin ilk aşaması, yetişme tarzında görülür. Kendi çabası ile Fransızca öğrenmiş ve bu dilde yazılmış, askerlik eğitimi ile ilgili olduğu kadar, siyaset, hukuk ve edebiyat üzerine yazılmış eserleri de okumuştur. Atatürk’te okuma, öğrenme merakı hayatı boyunca sürecektir.”9
Atatürk, Harp Akademisi’nde okuduğu yıllarda, yeni boyutlar kazandırdığı, siyasal fikir ve düşüncelerini arkadaşlarına da aktarmak amacıyla, okulda elyazısı ile bir gazete çıkarmaya başlar. Bu girişimleri kısa sürede okul yönetimince anlaşılır ve bu yüzden cezalandırılırlar. Atatürk’ün ilerdeki yıllarda da kısa sürelerle bir gazetecilik hayatı olmuştur.10 Mustafa Kemal Atatürk, 1905 yılında kurmay yüzbaşı olarak önce, Şam’a kısa bir süre sonra, Selanik’teki 3. Ordu’ya atanır. Burada bulunduğu sırada, General Litzmann’dan çeviriler yapmış, askerlikle ilgili kitaplarını yazmıştır.”
1913 Ekim’inde Sofya’ya ataşemiliter olarak atanan Mustafa Kemal, resmi görevleri dışında kalan zamanını, çeşitli konularda kitaplar okuyarak değerlendiriyordu. Bu görevde bulunduğu sırada, arkadaşı M.Nuri (Conker) in “Zabit ve Kumandan” adlı eserini okuyup, bir sohbet şeklinde, kendi fikirlerini, verdiği örneklerle zenginleştirerek “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal”i yazmıştır.12 M.K. Atatürk’ün 1908-1918 yılları arasında yayınlanan mesleki küçük kitapçıkları ve çevirileri, O’nun kendi fikirlerinden başkalarının da yararlanmasını istemiş olduğunu göstermektedir.
1914 Mart’ında yarbaylığa yükseltilen, daha sonra, Anafartalar Komutanı olarak Çanakkale Savaşlarına katılan Mustafa Kemal, cephede ateş altında bile okumaktan vazgeçmemiştir. Savaşın bütün şiddetiyle sürdüğü günlerde, kendisi ile, bir gazeteci olarak görüşmeye giden Ruşen Eşref (Ünaydın), Mustafa Kemal’in Karargahtaki odasını anlatırken, “… Masasının üzerinde, Balzac’ın Colonel Chabert’i, Maupassant’ın “Boule de Suif’i, Lavedan’ın “Cervir”i duruyordu. Şüphe yok ki, Paşa, durgun dakikalarının boşluğunu edebiyatla dolduruyor” diyordu.13 Mustafa Kemal’in yine bu günlerde, yakın arkadaşı Yzb. Ömer Lütfü Bey’in eşine yazdığı bir mektupta, kendisine uğrayacak olan Karargah Katibi’ne, satın alıp getirebilmesi için kitaplar önermesini rica etmektedir.14 Bu belge de, O’nun en güç koşullarda dahi okunduğunun bir başka kanıtıdır.
Mustafa Kemal’in 16. Kolordu Komutanı olarak Doğu Anadolu’da bulunduğu sırada tuttuğu anı defteri (7 Kasım – 25 Aralık 1916)’5 O’nun okuduğu kitapları ve okuma tutkusunu gösteren temel kaynaklardan biridir. Buradaki kayıtlardan, o günlerde felsefe ve Doğu sorunu konularında, örneğin, Ahmet Naim’in, Georges Fonsgrive’den dilimize çevirdiği “Meba-di-i Felsefe”sini, Şehbenderzade Ahmet Hilmi’nin “Allah’ı İnkar Mümkün Müdür?” adlı eserlerini okuduğunu görüyoruz. Öte yandan, Namık Kemal’in, “Şark Meselesi”, “Tarih-i Osmani”, “Makalat-ı Siyasiyye ve Ede-biyye”sini ve başka eserlerini okuduğu anlaşılıyor. Daha önce okuduğunu bildiğimiz bazı eserleri de okumuş olması onları daima yanında taşıdığını göstermektedir. O’nun okumakla ilgisini doğrudan belgeleyen bir başka kaynak da, sağlığının bozulması nedeniyle, gittiği Karlsbad’da tuttuğu anı defterleridir. Prof. Afetinan tarafından yayımlanan bu defterlerdeki kayıtlardan, 30 Haziran-27 Temmuz 1918 tarihleri arasında geçen kısa süre içinde, o dönemin sosyal cereyanlarını anlatan eserleri, Fransızca asıllarından okuduğunu, bazı pasajlar ve notlar aldığını öğreniyoruz.16
Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı yıllarında, daha çok İslam tarihi ile ilgili eserler okuduğu dikkati çekmektedir. 1920 yılı ortalarında, İstanbul Hükûmeti’nin, Kurtuluş Savaşı’nın engellenmesi amacıyla, ayaklandırdığı gerici asi güçlerin Ankara’ya yaklaştığı ve çoğunluğun korku ve heyecan içinde yaşadığı günlerde, O’nun gayet sakin olduğu ve İslam tarihi okuduğunu, o sırada Karargahında görevli olarak bulunan Halide Edip (Adıvar), Kurtuluş Savaşı günlerini anlatan romanında, şöyle anlatıyordu; “ …Önünde İslam tarihinin ilk sayfaları, yani demokrasiye en yakın olan, yirmi dört seneyi ihtiva eden kısmı okuyordu. Emeviye Hükûmeti’nin kudretli nüfuzunu tetkik ederken, belki Ankara’daki din unsurlarını nasıl elde edeceğini düşünüyordu”.17 Prof. Afetinan da, Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk’ün bu yöndeki okumalarından bir örneği, Mareşal Fevzi Çakmak’ın tanıklığından vermektedir, “Başkumandan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi ile Büyük Taarruz arasındaki zamanda, İslam tarihi okumaktadır. Her vesile ile rastladığı hocalara bu tarihten sualler sormakta, ve umumi efkarı hazırlamaktadır”. 18
Atatürk, vatanı düşman istilasından kurtardıktan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra, daha yoğun ve daha rahat bir şekilde okumaya koyulmuştur. Artık O, savaş alanlarında kazandığı zaferlerini, kültürel, sosyal, ekonomik alanlarda yapmayı tasarladığı reformlarla sağlam temellere oturtmak istiyordu. Bunun için de yapacağı devrimler üzerinde, öncelikle kendisinin yeterli bilgi edinmesi gereğine inanıyordu. Bu nedenle de, o güne kadar okuyamadığı bazı kitapları yurt dışından getirtiyordu.19 Bunlardan önemli bulduklarını veya bilmediği bir dilde yazılmış olanlarını en kısa zamanda Türkçeye çevirtiyordu.20 O’nun, Cumhuriyetin ilanından sonra, hangi konularda, ne gibi eserler okuduğunu gösteren en güvenilir kaynak eser, “Atatürk’ün Özel Kütüphanesinin katalogudur. Bu katalog, aynı zamanda O’nun eşsiz bir kumandan ve devlet başkanı kişiliği yanında, bir düşün ve kültür hayatının belgelerini göstermesi bakımından da çok önemlidir. Atatürk’ün özel Kütüphanesi’nin koleksiyonları arasında en geniş yeri tarih kitapları almaktadır. O’nda daha askeri lisede iken başlayan bu merak ve ilgi, giderek artmıştır. Özellikle Türk ve İslam tarihi konularında, Leon Cahun, De Guignes, Leon Caetani, Barthold, Wells vb. gibi tanınmış yabancı yazarların olduğu kadar, Mustafa Celalettin, Aşık-paşazade, Peçevi, Hoca Sadeddin, Ahmet Refik, Rıza Nur vb. gibi Türk yazarlarının eserlerini de dikkatle incelemiştir. Kısacası, Atatürk’ün, o güne kadar yazılmış olan tarih kitaplarının hemen hemen tümünü okumuş olduğunu söyliyebiliriz. O, bu engin tarih bilgisinden, siyasal hayatının çeşitli dönemlerinde büyük ölçüde yararlanmıştır. Konuşmalarında, tarihten verdiği örnekler, bazen milli bir heyecan kaynağı, bazen de bilimsel bir tartışma konusu olmuştur. O’nun bu geniş tarih bilgisi, Türk tarihini başlangıcından itibaren ortaya çıkarmayı amaç edinen bir tarih tezine ve tarih çalışmalarına yol açmıştır. Bu çalışmaların bilimsel yöntemlerle, sürekli olarak yapılabilmesi için de, “Türk Tarih Kurumu”nu kurmuştur. (15.4.1931).
Atatürk’ün yoğun okuma ve çalışma alanlarından bir diğeri de Türk dili üzerinedir. Türk dilini, yabancı dillerden alınmış olan sözcüklerden kurtarıp arı bir Türkçeye kavuşturmak ve dilimiz üzerine ciddi araştırmalar yapılması amacıyla da, “Türk Dil Kurumu”nu kurmuştur. Her iki kurumun çalışmarıyla, ömrünün sonuna kadar yakından ilgilenmiştir. O’nun önderliğinin özelliğini en iyi belirten Georges Duhamel, “Yeni Türkiye” adlı yapıtında şöyle diyor: “…Bu eser, İngiliz, Fransız, Rus Devrimlerinin başardıklarından büsbütün başkadır. Örneğin, bunlardan hiçbiri dil, yazı gibi konulara el atmamıştır.”21
Atatürk, zamanının düşün akımlarını da genel olarak izlemiştir. Örneğin, olguculuğun temsilcisi sayılan Auguste Comte’u daha 1916 yılında, Şehbenderzade A. Hilmi’nin, “Allahı İnkar Mümkün Müdür?” adlı eserinin bir bölümünden tanımış, daha sonra, yazarın “Cours de Philosophic Positive”ini de okumuştur.22 Öte yandan, akılcılığın temsilcisi sayılan Descartes’in “Discours sur la Methode” unu da okumuştur. Durkheim’i sadece Türkiye’deki temsilcisi olarak kabul edilen Türk düşünürü Ziya Gökalp yoluyla değil, düşünürün eserlerini asıllarından okuyarak tanımıştır.23
Atatürk, Büyük Fransız ihtilali’ni hazırlayan düşünürlerin eserlerini ve özellikle, O’nun özgürlük anlayışı konusunda etkilendiği J.J. Rousseau’nun eserlerinin tümünü okuduğunu, i Aralık 1921 de T.B.M.M. nde yaptığı bir konuşmasında açıklamıştır.24 Yazarın, ünlü “Contrat Social” ini 1913’te yapılmış çevirisinden dikkatle incelediği, kitabın birçok sayfalarının işaretlenmiş olmasından anlaşılıyor.25 Çankaya Köşkü’ndeki sofra sohbetlerinde, bir akşam, Atatürk’ün felsefe konusunda yaptığı konuşmaya tanık olan Yahya Kemal Beyatlı, bunca geniş bilgiyi nereden edindiğini bir türlü anlayamaz. Şairin düşüncesinde oluşan bu düğüm, ancak, Ruşen Eşref Ünaydın’la yaptığı bir konuşmadan sonra çözülür, “O’nun engin bilgisinin bir bölümü de, Ahmet Rıza’nın “Meşveret”inden, Murad’ın “Mizan”ından, Abdullah Cevdet’in “İçtihad”ından kaynaklanmaktadır. Çanakkale Savaşlarından sonra, kendisiyle görüşürken, Jön Türklerin Avrupa’da çıkardığı “Osmanlı” mecmuasının hemen tam bir koleksiyonunun elinin altında olduğunu bana söylemişti”.26
Atatürk’ün ilgi duyduğu konulardan bir diğeri de hukuktu. Kurduğu devletin sosyal yapısını sağlam temellere oturtmak için hukuk kitaplarını da okuyor, ilgililerle bu konuları tartışıyordu. Atatürk, ayrıca, sosyoloji, ekonomi ve başka alanlarda da çok çeşitli kitaplar okumuştur.27
Atatürk, kendi özel kütüphanesinde bulunan kitaplarla da yetinmeyip, yurt gezilerinde gittiği yerlerdeki kütüphanelerden kitaplar alırdı. Örneğin, “Şapka Devrimi”ini başlatmak üzere, Kastamonu’ya gittiklerinde, çeşitli kurum ve kuruluşları ziyaretleri sırasında kentin kütüphanesini de ziyaret etmişler ve birkaç tane kitap istemişlerdi. Olmadığını söylediklerinde, cebinden 500 lira çıkartıp Kütüphane memuruna vermiş, bununla faydalı kitaplar alınız, kitap sayısını çoğaltınız” demiştir.28 İstanbul’a dinlenmeye geldiği yaz aylarında, yine çalışmalarını sürdürür, özellikle, kendi emirleriyle, Yıldız Sarayı Kütüphanesi’nin koleksiyonlarıyla zenginleştirilen İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nden pek çok kitaplar aldırtır, incelerdi. 1932, 1935, 1937 yıllarında aldırttıkları 150 kadar kitap, “Atatürk-Kitap ve Kütüphane”29 adlı yazımızda incelenmiş ve tanıtılmıştır. Atatürk, İstanbul’a gelirken, çoğu kez, kendi kütüphanesinden de bazı kitapları beraberinde getirirdi. A. Dilaçar, bu konuya ilişkin anılarında şunları yazıyor: “Yaz aylarında Atatürk’le birlikte Ankara’dan İstanbul’a gidilirken, Kütüphane memuru ile baş sofracısı, götürülecek kitapları, boş cephane sandıklarına yerleştirir, Muhafız Alayı erleri de bunları arabalara taşırlardı. Kitapların cephane sandıklarına konulması, derin bir heyecan uyandıran görkemli bir semboldü. Askeri savaş kazanılmış, şimdi bilim savaşına girişilmişti. Bu iki savaşın Atatürk’ün kişiliğinde birbirleriyle kaynaşmasının sembolü, işte bu sandıklardı.”30
Atatürk, çalışma saatlerinin çoğunu kütüphanesinde geçirirdi. Yakınlarının anılarında belirttikleri gibi, bazen kütüphanesine kapanır, geceli gündüzlü saatlerce okurdu. Okumak O’nda tutku haline gelmiş bir gereksinimdir. Atatürk’ün kitap sevgisine ve okuma tutkusuna ilişkin ayrıntılı bilgiyi, O’nun yakınında bulunmanın mutluluğuna erişen Prof. Afetinan’ın anılarından öğreniyoruz. O, bu konuda, şöyle diyor; “Atatürk’ün, bildiğime göre, bir entellektüel hayatı daima mevcut olmuştur. Zevk için okumuş, bilgi edinmek için okumuş ve nihayet siyasi nutuklarına ve yazılarına kaynak olması için okumuştur. Velhasıl, kitap, hangi konuda olursa olsun, Atatürk’ün fikir hayatı için değerli bir varlık mahiyetinde idi. Atatürk’ün hayatında iyi ve öğretici kitabın yeri daima büyük olmuştur.”31 Çocukluğundan, yaşamının sonuna kadar, en güç koşullarda dahi okumayı sürdüren Atatürk’ün kitap okumadaki belirgin özelliklerinden biri, incelediği konuya ilişkin, ya da ilgisini çeken konulardaki kitapları, bitirmeden elinden bırakmamasıdır. Atatürk’ün bu özelliğine değinen Falih Rıfkı Atay; “Bir kitabı merak edince, koskoca bir cilt de olsa bitirmeden uyuyamaz veya pek az uyku aralaması ile okumaya devam ederdi.”32 derken, Afetinan, “O, herhangi bir kitaba başladığı zaman hacmi ne olursa olsun, bitirmeden elinden bırakmamıştır. Bir insan için normal addedilen çalışma saatlerini çok aşan bir zamana tahammülü daima olmuştur.”33 Atatürk’ün, kütüphanesindeki kitaplardan, pek çoğunu gözden geçirdiğini belirten Uluğ İğdemir, “Atatürk, bu kitapları bir süs olsun diye toplamamıştır, çoğunu okumuş ve kenarlarına çeşitli işaretler koymuştur. Atatürk, çok ve çabuk okuyan, okudukları üzerinde düşünen bir insandı.”34 Bu konuda, Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak da, anılarında şöyle yazıyor: “Okumayı çok severdi. Genel bilgisini sürekli olarak artırmaya çalışırdı. Zengin bir kütüphanesi vardı. Okuması da, çalışması gibiydi eline aldığı kitabı, eğer ilginç buldu ise, bitirmeden bırakmazdı. Okuduğu kitaplarda, ileri sürülen temel fikirlerle, güdülen hedefleri açıklık ve isabetle tespit ve gayet iyi özetlerdi. “Bir gezi dönüşü sabahleyin trenden iner inmez, Köşk’e çıktım. Hizmetine bakanlara, ne durumda olduğunu sorduğumda, “iki gün, iki gecedir durmadan kitap okuyor” dediler. İzin alıp yanına girdiğimde: “Elime bir tarih kitabı geçti. Bilmem ne zamandanberi okuyorum?” dedi. Yorulmadınız mı, Paşam? diye sorduğumda, “Hayır, yalnız gözlerim yaşarıyor. Onun da çaresini buldum. Birkaç metre tülbent aldırttım. İşte gördüğün gibi, parça parça kestirdim, arasıra bunlarla gözlerimi kuruluyorum.”33
Atatürk’ün kitap okumada dikkati çeken bir özelliği de okuduğu kitabın önemli bulduğu yerlerini, kendine özgü işaretlerle belirlemesi, satır altlarını, genellikle kırmızı ve mavi renkli kalemlerle çizmesi ve sayfa kenarlarına notlar almasıdır. Atatürk’ün okuduğu kitapların işaretli olan yerleri incelenerek, O’nun hangi yazarların eserlerini beğendiği veya hangi düşünceleri benimsediği konusunda bir değerlendirme yapılabilir. Fakat, böyle bir değerlendirme yapılırken de, O’nun yaşamı boyunca okuduklarından, gözlemlerinden edindiği bilgilerden, büyük bir seziş yeteneği ve eşsiz dehası ile kendine özgü bir sentez yapabilen bir fikir adamı olduğu gerçeği, gözardı edilmemelidir. Kitaba çok büyük bir değer veren, okumayı ciddi ve sürekli bir uğraş edinen Atatürk’ün neler okuduğunu, maalesef, tam ve kesin olarak bilemiyoruz.36 O’nun kitap sevgisine ve okuma tutkusuna ilişkin bilgileri, yazımızın başındanberi değindiğimiz, kendi anılarından ve yakınlarının anılarından elde edebiliyoruz.
Elimizdeki belgelere dayanarak, Atatürk’ün geniş bir kültüre sahip olduğunu söyleyebiliriz. Atatürk, yaşamı boyunca okuduğu kitaplardan edindiği bilgiler ışığında, eşsiz dehası ile yaptığı sentezlerle, yüzyıllarca kara cahil olarak bırakılmış bir halktan, yeni bir Türk toplumu yaratmış, kurduğu Cumhuriyet’in temelini de kültüre dayandırmıştır. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür”. Dünyada bir başka benzeri bulunmayan devrimlerini yaparken de hiç yanılmayışında, kuşkusuz, O’nun geniş kültürünün payı çok büyüktür.

1 Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk. İst. 1967. s. 4.
2 Yakınlarından Hatıralar. Asaf İlbay Anlatıyor. İst. 1955. s. 102.
3 Faik Reşit Unat, Atatürk’ün Öğrenim Hayatı ve Yetiştiği Devrin Milli Eğitim Sistemi. Atatürk Konferansları. I. Ankara 1964. s. 84.
4 Ömer Sami Coşar, 10 Kasım 1971. Milliyet gazetesi eki. s. 2.
5 Prof. Dr. Şerafettin Turan, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar. Ankara 1982, s.6.
6 Mustafa Baydar, “Atatürk ve Fransız Devrimi”. Türk Dili Dergisi. 27 (254)11. 1972. s. 197.
7 Ali Fuat Cebesoy, a.g.y. s. 30 vd.
8 Asım Gündüz, Hatıralarım. Hazırlayan: İhsan Ilgar. İst. 1973. s. 15 vd.
9 Enver Ziya Karal, “İnsan Olarak Atatürk”. Türk Dili Dergisi. (256) 1968. s. 89.
10 “Atatürk’ün Gazeteciliği”. Milliyet gazetesi. 10-13.11.1988.
11 Afetinan, Atatürk’ün Askerliğe Dair Eserleri. Ank. 1959. s. 8-9.
12 Afetinan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. 2. baskı. Ankara 1968. s. 302.
13 Ruşen Eşref Ünaydın, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülakat. 3. baskı. İstanbul 1954. s. 16-17.
14 Sadi Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları. İstanbul. 1961. s. 32.
15 Şükrü Tezer, Atatürk’ün Hatıra Defteri. Ankara. 1972. s. 62-92.
16 Afetinan, Atatürk’ün Viyana Karlsbad Hatıraları. Atatürk Konferansları. 1969. s.20.
17 Halide Edip Adıvar, Türkün Ateşle İmtihanı. İst. 1962. s. 146-147.
18 Afetinan, İstiklal Savaşında Tarih Bilgisinin Rolü. Atatürk Hakkında Konferanslar, Ankara 1946. s. 15.
19 A. Niyazi Banoğlu, “Atatürk’ün Sipariş Ettiği Bazı Kitaplar”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 3 (8) 1987. s. 425-426.
20 Agop Dilaçar “Atatürk’ten Alınacak Bir Us”. Türk Dili Dergisi. 27 (254).
21 Georges Duhamel, La Turquie Nouvelle. Paris 1954. p. 25.
22 Atatürk’ün Özel Kütüphanesi’nin Katalogu. Ankara 1973. s. 33.
23 Leman Şenalp, Atatürk-Kitap ve Kütüphane. TKD bül. 30(1) 1981 s. 11-12.
24 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I. 1961. s. 216.
25 Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar. Deri: Gürbüz D. Tüfekçi. Ank. 1983. s. 396-398.
26 Yılmaz Vurkaç, Atatürk ve Kitap. İst. 1985. s. 46-47.
27 Afetinan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. Ank. 1968. s. 306.
28 Mehmet Önder, Atatürk’ün Yurt Gezileri, Ank. 1975. s. 304.
29 Leman Şenalp, Atatürk-Kitap ve Kütüphane. Türk Kütüphaneciler Derneği bül. 30(1)1981.5.3-23.
30 Agop Dilaçar, Atatürk ve Türkçe. Ankara. 1963. s. 42.
31 Afetinan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. 2. baskı. Ank. 1968. s. 305-306.
32 Rıikı Falih Atay, Çankaya. İstanbul. 1968. s. 484.
33 Afetinan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. 2. baskı Ank. 1968. s. 305-306.
34 Uluğ İğdemir, “Atatürk’ün Günceleri”. Sümerbank Dergisi 11(53)1965. s. 39.
35 Rıza Hasan Soyak, Atatürk’ten Hatıralar. 1. cilt. İst. 1973. s. 40.
36 Sami N. Özerdim, Bilinmeyen Atatürk. 2. baskı İst. 1980. s. 32.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder