Mustafa Kemal Paşa, Milli Devlet kurma yolunda, 19 Mayıs 1919 tarihinde Türk Milli Mücadele Hareketini başlatmak üzere Samsun’a çıktıktan sonra, 22 Mayıs 1919 tarihli ilk resmi raporunda; Türk Milleti’nin yabancı himayesini istemeyeceğini ifade ile Milli Mücadelemizin ve Cumhuriyetimizin kuruluşuna esas olan şu cümleyi dost düşman herkese duyurmuştur. “Millet birlik olup, hakimiyet esasını ve Türklük duygusunu hedef seçmiştir.” 26 Mayıs 1919’da Havzalılar ile yaptığı sohbette ise, Mustafa Kemal Paşa: “Hiç bir zaman ümitsiz olmayacağız ve memleketimizi kurtaracağız.” diyerek, Türk Milletini iç ve dış düşmanlara karşı milli mücadeleye davet etmiştir.
Havza’dan mülki amirlere ve komutanlara göndermiş olduğu bildiriyle işgal hareketlerine ve özellikle İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesine karşı milli gösteriler yapılmasını ve bu gösterilerin Türk ve Dünya kamuoyuna telgraflarla duyrulmasını istemiştir. Bu cümleden olmak üzere; Kayseri’ye de “Ordu Müfettişi Mustafa Kemal” imzasıyla 28 Mayıs 1919 tarihli Havza çıkışlı bir telgraf gelmiştir. Kayserililer, İzmir’in işgalinin tel’in ve protesto edilmesi yolunda, milli mitingler yapılmasını isteyen Mustafa Kemal Paşa’nın bu tarihi emrine hemen uymuşlar ve miting yapmak üzere teşebbüse geçmişlerdir. Fakat, bu milli teşebbüse, zamanın Kayseri Mutasarrıfı izin vermemiş ve böylece de, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini lanetlemek üzere, ülkenin pekçok yerinde açık hava mitingleri yapılmasına rağmen Kayserililer, bu milli heyecanlardan mahrum bırakılmaya çalışılmıştır. Ancak Kayserililer, İzmir’in işgaline karşı uyanan bu milli heyecanlarını, Kiçikapı semtindeki Aynalı Gazino’da yapılan bir toplantıda ortaya koyarak, Türk Milleti’nin müşterek tepkisine katılmaktan geri kalmamışlardır1.
Milli mücadele yolunda Kuvay-ı Milliye ruhunun ilk kıvılcımı olan bu Aynalı Gazino toplantısından sonra, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’daki faaliyetlerini ve tamimlerini Kayserililer, Ahz-ı Asker Kalem Müfettişi Binbaşı Fehmi Bey aracılığıyla günü gününe öğrenmeye ve Türk Milli Mücadele Hareketi’ne gönül vermeye başlamışlardır.
Türk Milletinin İstiklalilini, yine Türk Milletinin azim ve kararının kurtarması için teşkilatlanmak üzere, Sivas’ta milli bir kongre toplanması hususunda yapılan milli davet özelliğinde olan Amasya Tamimi’ni kaleme alan Mustafa Kemal Paşa, “Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, asla ayrılık kabul etmez” hükmünü kabul eden Erzurum Kongresi’ne ve bütün milli cemiyetleri “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” ismi altında birleştiren Sivas Kongresi’ne başkanlık etmiş ve her iki Kongrede de seçilen Temsil Heyeti ile Anadolu’da milli bir devlet ve hükümet kurulacağını göstermiştir.
Mustafa Kemal Paşa Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde alınan kararlarla ortaya çıkan milli hareketin ve kuvay-ı milliye ruhunun iyi anlaşılabilmesi için Sivas’ta 14 Eylül 1919’da “İrade-i Milliye” isimli bir gazete yayınlatmıştır.
Bilindiği gibi, Mustafa Kemal Paşa tarafından yayınlanan 22 Haziran 1919 tarihli Amasya Tamimi ile her yerden üçer delegenin seçilip, Sivas’a gönderilmesi istenmişti. Mustafa Kemal Paşa’nın Amasya Genelgesi’ndeki bu delege isteği konusunda bir karar vermek için Kayseri ileri gelenlerinden 40-50 kişi, Ağustos ayında Aşcızade Mehmed Bey’in İçerişar Mahallesi’ndeki evinde toplanmışlardır. Toplantıya Katipzade Nuh Naci, Hacılarlı Zade Mustafa, Taşçızade Osman, Ağırnaslı Mustafa, Mazhar Karakaya, Yedekçizade Mehmed ve kardeşi Hüseyin, Behçetizade Tevfik, Bahçelizade Ahmed, Halaçoğlu Ahmet Hilmi, Binbaşı Fehmi Bey ve pekçok Kayserili katılmıştır. Toplantıyı Binbaşı Fehmi Bey açmış ve Ahmed Hilmi kalaç da bir konuşma yapmıştır. Toplantıda yapılan konuşmalarda Sivas Kongresi’ne delege olarak üç kişinin istendiği dile getirilmiştir. Neticede, 4-12 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi’ne katılmak üzere İmamzade Ömer Bey, Katipzade Nuh Naci Bey ve Ahmed Hilmi Kalaç seçilmişler ve fakat ertesi gün Sivas’a gidip gitmeme konusunda tereddütler meydana geldiğinden, hareket birkaç gün gecikme ile gerçekleşmiştir. Bu üç kişilik kongre heyeti, deri ve buğday tüccarı gibi yola çıkarak, gerçek maksatlarını gizlemişlerdir. Kongreye geç kaldıklarını yolda, İstanbul gazetelerine haber ulaştırmak isteyen Ruşen Eşref Ünaydın’dan öğrenmişler ve ertesi gün Sivas’a vararak Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüşlerdir. Mustafa Kemal Paşa’nın geç kalma sebebini öğrenmek istemişi üzerine, delegelerden Ahmet Hilmi Kalaç: “Kayserililerin mühim bir meselede karar verirken, her şeyi hesaplayarak, harekete geçmek karakterinde olduklarını” ifade ile konuya açıklık getirdikten sonra, Mustafa Kemal Paşa’ya hitaben: “Bundan böyle Kayseri, sizin safınızda ve emrinizde vatani vazifesini yapar” şeklinde Kayseri’nin ve Kayserililerin Milli Mücadele’de üzerlerine düşeni yapacaklarına dair söz vermiş, diğer delegelerden Nuh Naci Bey ile Ömer Bey de bu sözü onaylamışlardır. Mustafa Kemal Paşa da, ülkenin içine düştüğü kötü durumu ve bu kötü durumdan milletçe teşkilatlı bir şekilde harekete geçilmesiyle kurtuluşun mümkün olacağını Kayseri heyetine ifade etmiştir2.
Kayseri Heyeti, Sivas’ta beş gün kaldıktan sonra kongre kararlarını ve Irade-i Milliye gazetesinin bazı nüshalarını alarak Kayseri’ye dönmüşlerdir. Delegeler, Kayseri’nin ileri gelenleriyle Ahmed Paşa İlkokulu binasında bir toplantı yapmışlar; Mustafa Kemal Paşa’nın fikirleri ve Sivas Kongresi hakkında bilgi arzetmişlerdir. Ayrıca toplantıda Kongre kararları okunmuş ve Kayseri’de “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin şubesi açılmıştır. Şube merkezi olarak Cumhuriyet Meydanı’nda bugünkü saat kulesinin altı kararlaştırılmış ve Cemiyetin idare heyetine gizli oyla; Nuh Naci Yazgan, Ahmed Hilmi Kalaç, Mazhar Karakaya, Ahmed Remzi, Mustafa Ağırnaslı, Uşşaki Osman Bey ve Binbaşı Faik Selen seçilmişlerdir. Delegelerin Sivas’tan getirmiş oldukları milli mücadele hareketini dile getiren “Irade-i Milliye” gazetesi dağıtılmış ve büyük ilgi görmüştür3.
Heyet-i Temsiliye’nin Kayseri’ye Gelişi ve Mustafa Kemal Paşa’nın Kayserililere Beyannamesi:
Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa ve Heyet üyeleri, Kayseri-Kırşehir üzerinden Ankara’ya gitmek üzere, 18 Aralık 1919 Perşembe günü karlı bir havada, Sivaslılar’ın sevgi gösterileri arasında Sivas’tan hareket etmişler ve 19 Aralık 1919 Cuma günü akşamı Kayseri’ye gelmişlerdir. Kayserililer hava soğuk ve karlı olmasına rağmen; yaya, atlı, arabalı olmak üzere, Çifte Kümbedler, Kumarlı ve Kayırhan’a kadar yolun iki tarafını doldurarak, “milli bir kahramana layık” hır şekilde Mustafa Kemal Paşa ve dava arkadaşlarını karşılamışlardır. Akşam vakti kar yavaş yavaş yağarken Mustafa Kemal Paşa’nın otomobili görünmüştür. Çifte Kümbedler’de otomobilinden inerek Kayserililer’i selamlayan Mustafa Kemal Paşa yanında Rauf Bey ve diğer heyet üyeleri olduğu halde, atlı birliklerin sevgi halesi içinde yoluna devam etmiştir. Albayraklarımızla süslenmiş ve yediden yetmişe Kayseri halkının doldurduğu caddelerden, halkı selamlayarak geçen Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler ikametlerine tahsis olunan Sivas Kapısı’ndaki İmamzade Reşid Bey’in evine inmişlerdir. Mustafa Kemal Paşa’nın Heyet-i Temsiliye Reisi olarak Kayseri’ye gelişini; “Irade-i Milliye”‘ve “Adana’ya Doğru”gibi gazeteler halka duyurmuşlardır. Heyet-i Temsiliye’nin Kayseri’ye gelişini, heyet üyesi Mazhar Müfit Kansu ve Sivas Kongresi Kayseri delegesi Ahmed Hilmi Kalaç Beyler de uzun uzun anlatmışlardır. İlk misafirlik sırasında Mustafa Kemal Paşa’nın yanında ev sahibi İmamzade Reşid Bey, Faik Selen Bey, İbrahim Safa Bey bulunmuşlardır. Mustafa Kemal’in yol arkadaşları arasında ise; Rauf Orbay ve Mazhar Müfid Kansu’dan başka, Hakkı Behiç Bey, Binbaşı Hüsrev Gerede, Dr. Refik Saydam ve Yaver Cevat Abbas Beyler’in bulundukları bilinmektedir. Mustafa Kemal Paşa’nın yol arkadaşı Mazhar Müfid Kansu’nun arabası Sultan Hanı’nın üstündeki Kazıl Yokuş’ta kara saplanmıştır. Mustafa Kemal Paşa, O’nun arabasının kurtarılmasını istemiş ve bu istek hemen yerine getirilerek; araba ve yolcular Kayseri’ye getirilmişlerdir. Mazhar Müfit Bey gelinceye kadar sofraya oturmayan Mustafa Kemal ve arkadaşları geç saatlerde yemeklerini yemişler ve Hükümet erkanını ve Kayseri ileri gelenlerini kabul etmişlerdir. Mustafa Kemal Paşa, Mazhar Müfid Bey ve Hüsrev Bey, İmamzade Reşid Bey’in evinde, Rauf Bey de Nuh Naci Bey’in evinde, misafir edilmişlerdir. Ertesi gün yani 20 Aralık 1919 cumartesi sabahından itibaren Mustafa Kemal Paşa, Belediye’yi ve Hükümet’i ziyaret etmiş, Kayseri Halkı ile ve bilhassa din adamlarıyla Raşid Efendi Kütüphanesi’nde toplantı yapmıştır. Bu toplantıda; ilim adamları ile esnaf ve tüccardan ileri gelenler bulunmuştur. Öğle yemeğinden sonra, itibarlı din adamı Kızıklı Hacı Kasım Efendi’nin -hasta olduğu için- evine giden ve onun dua ve iltifatlarına mazhar olan Mustafa Kemal Paşa, bu ziyaretten çok memnun kalmıştır. Bundan sonra, ertesi gün Kayseri halkına hitaben, teşekkür ve memnuniyetlerini ifade eden ünlü beyannamesini hazırlamıştır. Böylece, 20 Aralık 1919 gününü çeşitli toplantı ve görüşmelerle tamamlayan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, Kayseri’de ikinci tarihi günü ve geceyi de aynı evlerde geçirerek, 21 Aralık 1919 Pazar sabahı saat 9’da Kayserililere bir beyanname yayınladıktan sonra Ankara’ya gitmek üzere Mucur’a hareket etmişlerdir4. Bilindiği gibi, Heyet-i Temsiliye, 27 Aralık 1919’da Türk Milli Mücadele Hareketi’nin merkezi olacak olan Ankara’ya vasıl olmuştur.
“Kayseri Ahali-i Muhteremesine,
Anadolu’nun hayat-ı iktisadiyesinde ebedi bir mevki-i bülendi olan Kayseri’nin Heyet-i Temsiliye’ye açtığı ağuş-u samimiyet ve uhuvveti o kadar har, o kadar nevazişkar oldu ki, Muhterem Kayserililere aleni bir lisan-ı minnet ve şükran ile hitab etmeye lüzum gördük. Kadın, erkek, çocuk, bütün efrad-ı milletin umumi bir galeyan ve heyacan ile izhar ettiği teveccüh ve samimiyet, Heyet-i Temsiliye’yi teşkil eden naçiz fertlerin şahısları itibariyle değil, asıl müteveccih olduğu gaye-i mukaddesse-i vahdette, bila istisna her kalbin birleşmiş ve her kuvvet ve şahsiyetin itilaf ve irtibat etmiş bulunması cihetiyle pek kıymettar ve pek ulvi mahiyettedir.
Heyet etrafında her çehrede ve her Türkten taşan tufan-ı muhabbet ve samimiyet içinde hayatını vakfetmiş olduğu mesainin amal-i milliyeye tamamen istinad ettiğini görmekle, bahtiyar ve memleketin yegane haris-i tamamiyeti ve milletin ilk ve son çare-i necat ve selameti olan bu vahdet devam ettikçe, istikbalin telafi-i menfaatına behemahal imkan bahsedeceğinden ümitvar oldu.
Bu tahassüsat ile gaye-i milliyeye daha ziyade kuvvet ve metanetle yürümek için milletin azim ve imanına istinat hissederek müteşekkir kaldı.
Anadolu’nun kalbi heyecanına bu seyahatimizin ilk merhalesinde Kayseri’de temas ettik. Bu, temasın bıraktığı hatıra-ı hürmet ve merbutiyeti ve şahsen mütehassis olduğumuz asar-ı uhuvvet ve nezaketin tevlid ettiği, hiss-i şükranı ömrümüz oldukça muhafaza edeceğiz. Gayemiz, şiddet-i merbutiyetin yüreklerimize bahsettiği hiss-i iftihar ile seyahatimize devam ederken, arkamızda da Anadolu’nun bütün teheyyücat-ı vatan-perveranesini nefsinde en güzel temsil ve tecelli ettirmiş kuvvetli, zeki, muktedir, samimi bir merkez-i faaliyet mevcut olduğunu daima düşünerek müftehir olacağız.
Bu tahassüsatı ve iftihar hislerini bize hissettirdiğinden dolayı Kayseri’nin muhterem ahalisine teşekküratımızı alenen takdim ve gayeye müteveccih mesaide daima kalben müttehid kalarak arz-ı veda ederiz”5.
Üç defa gelmiş ve incelemelerde bulunmuştur. Bu ziyaretleri şöyledir:
Atatürk, Kayseri’ye ikinci defa olmak üzere 13 Ekim 1924 tarihinde Erzurum dönüşünde gelmiş ve eşi Latife Hanım ile iki gece kalmışlardır. Bu gelişlerinde Kayseri Lisesi’ne de uğramış ve eşi Latife Hanım ile birlikte okulun hatıra defterini imzalamışlardır,
Atatürk, 20 Eylül 1928’de Kayseri’ye üçüncü defa gelişlerinde, Belediye bahçesine karatahta koydurarak, Kayserililer ile yeni yazı üzerinde görüşmeler yapmıştır. Yeni yazıyı on günde öğrendiğini söyleyen bir Kayserili vatandaşı göstererek: “Bak ismet, on günde öğrenmiş” diyerek takdir etmiştir. Bu hareketiyle O, yeni yazının kolay öğrenildiğine işaret etmiştir.
Atatürk, Kayseri’ye dördüncü defa 4 Şubat 1934’de teşrif etmiştir. Gelişinin ertesi günü şehirdeki faaliyetleri yerinde görmekten memnunluk duymuştur. Bu cümleden olmak üzere; Atatürk, Tayyare Fabrikası’nı, Talas’ı ve Kayseri Hunat Medresesi müzesini gezmiş ve ilgililerden bilgi almıştır. Hunat Hatun Türbesi kaidesi ve Camii’nin alınlığındaki Selçuklu taş işçiliğini takdir etmiştir. Müzeden çıkışında halk kendisini, fevkalede tezahüratla karşılamış ve alkışlamıştır.
Türk İstiklal Harbi’nin zaferle neticelenmesiyle başlayan yeni Türkiye’nin gelişmesinde Kayseri, örnek bir şehir olarak kalkınmış ve kalkınmaya devam etmektedir.
Sonuç olarak; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Heyet-i Temsiliye Reisi olarak Kayseri’ye gelişinden başka, Cumhurbaşkanı sıfatıyla da üç defa gelmiş ve Kayserililer O’nu çok iyi karşılamışlar, O da Kayserililer’i takdir etmişlerdir.
________________________________________
1 Kalaç, Ahmet Hilmi: Kendi Kitabım, Ankara 1960, s. 147; Ahmet Vehbi Ecer, “Milli Mücadele’de Kayseri”, Kayseri Kültür ve Sanat Haftası Tebliğleri, s. 44 ve Aynı Müellif, “Mustafa Kemal Paşa’nın Heyet-i Temsiliye Reisi olarak Kayseri’ye Gelişi” Erciyes Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 4. Kayseri 1987, s. 99.
2 Kalaç, Hilmi: a.g.e., s. 150-153; A. Vehbi Ecer, “Milli Mücadele’de Kayseri”, s. 44-45.
3 A. Hilmi Kalaç, a.g.e., s. 155; A. Vehbi Ecer, a.g. makale s. 45.
4 Ecer, A. Vehbi: “Mustafa Kemal Paşa’nın… Kayseri’ye Gelişi”, s. 99-105 ve “Milli Mücadele’de Kayseri”, s. 45-46.
5 Bu beyanname, Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Heykeli kaidesine yazılmıştır. Bakınız: Atatürk’ün Tamim ve Beyannameleri, Ankara 1964, IV, s. 139.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder