Çanakkale’de
kazanılan zaferin Türk askeri tarihinde müstesna bir yeri vardır. Bu ayrıcalık
Çanakkale Muharebelerinin Birinci Dünya Harbi’nde cereyan eden Türk savaşları
içindeki kronolojik yerinden ve sonuçlarından ileri gelmektedir.
Türk
Ordusunun ebedi başkomutanı ulu önder Atatürk’ün Çanakkale muharebelerinde
gösterdiği askerlik ve komutanlık sanatı da bu savaşlara başka bir anlam ve
önem kazandırmıştır.
Türk Ulusu
bu savaşlarda yaklaşık 85.000 şehit vermiş, ilim ve irfan sahibi yetişkin pek
çok genç evladını kaybetmiştir. Ama devrinin en kuvvetli donanmasıyla
desteklenen düşman kuvvetlerinin Boğaz’ı geçmesine müsaade etmemiş “Çanakkale
Geçilmez” vecizesini kanıyla tarihe yazmıştır.
Biz bu
yazımızda Çanakkale’de cereyan eden savaşların çok kısa bir özetini vermeye ve
Yüce Atatürk’ün bu savaşlarda kazandığı başarıları belirtmeye çalışacağız.
2. ÇANAKKALE BOĞAZI VE STRATEJİK ÖNEMİ
Çanakkale
Boğazı Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı ile birlikte Akdeniz’i Karadeniz’e
bağlayan bir su yoludur. Uzunluğu 62 km. dir. Genişliği 1200 m. ile 7000 m.
arasında değişir. En dar yeri Çanakkale-Kilitbahir arasında 1.200 m. dir.
Çanakkale
Boğazı Akdeniz’i Karadeniz’e bağladığı gibi Asya’yı Avrupa’ya da bağlar.
Nitekim MÖ. 480’de Keyhüsrev Pars Ordusunu, MÖ. 334 İskender Ordusunu
Avrupa’dan Asya’ya Çanakkale Boğazı yoluyla geçirdiği gibi Osmanlılar da MS.
1356’da Avrupa’ya Çanakkale Boğazı üzerinden geçmişlerdir.
Bu
nedenlerle Çanakkale Boğazı Tarih boyunca stratejik önem taşımış busu yoludur.
Bugün de aynı derecede önemlidir.
3. ÇANAKKALE MUHAREBELERİNİN YAKIN TÜRK TARİHİ VE BİRİNCİ DÜNYA HARBİ’NDE CEREYAN EDEN TÜRK SAVAŞLARI İÇİNDE KRONOLOJİK YERİ
1683 Viyana
bozgunundan sonra Osmanlı Ordusu bir dizi yenilgiye uğramıştır. Arada bazı
zaferler (1711 Prut gibi) kazanılmış ise de .bilanço yenilgiden yana ağır
basar. Özellikle 1912-1913 Balkan Harbi’nde uğranılan ağır yenilgi Türk Ulusunu
kalbinden yaralamış, yasa boğmuştu.
Balkan
yenilgisinden iki yıl sonra Birinci Dünya Harbi’ne giren Türk Ordusu harbin ilk
yılında birbirini izleyen üç mağlubiyete uğradı:
BİRİNCİSİ:
Irak cephesinde İngilizler 9 Aralık 1914’te 38’nci Tümenimizi, 48 Subay 930 er
ve erbaş mevcudiyle kayıtsız şartsız esir aldılar.
İKİNCİSİ:
Başkomutan Vekili Enver Paşa, Alman Genel Karargahının etkisinde kalarak 3’ncü
Türk Ordusu ile 22 Aralık 1914’te Erzurum’dan Sarıkamış yönünde büyük bir
taarruza girişmiş, mevsimin kış, havanın çok soğuk, arazinin dağlık olması,
eratın kış teçhizatından tamamen mahrum bulunması nedeniyle bu harekat 15 Ocak
1915’te ağır bir yenilgiyle sonuçlanmış, 3’ncü Ordu 90.000 zayiat vererek geri
çekilmek zorunda kalmıştı.
ÜÇÜNCÜSÜ :
Süveyş Kanalı Alman Başkomutanlığının çok önem verdiği stratejik bir hedefti.
Çünkü İngilizler Hindistan ile irtibatlarını Süveyş yoluyla sağlıyorlardı. Bu
irtibatı kesmek için Türk Ordusunu Süveyş’e taarruza zorladılar. Bahriye Nâzın
ve 4’ncü Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın yönettiği Birinci Kanal Taarruzu 3 Şubat
1915 günü Türk Ordusunun yenilgisi ve geri çekilmesiyle sonuçlandı.
Kısacası
harbe girişimizin ilk üç ayında Türk Ordusu birbirini izleyen üç ağır yenilgiye
uğramıştı. Çanakkale’de kazanılan zafer bu felâketler zincirinden sonra Ordumuza
ve Ulusumuza yeni bir ruh, kendine güven ve moral kazandırmış, harbi 4 yıl
sürdürmemizi sağlamıştır.
4. ANLAŞMA DEVLETLERİNİN AMAÇLARI
Anlaşma
devletlerinin Çanakkale Boğazı’na taarruzdaki amaçları şöyle sıralanabilir.
a. Rusya’ya
yardım
b.
İstanbul’u işgal ederek Osmanlı İmparatorluğu’nun harpten çekilmesini sağlamak.
c. Marn
Meydan Muharebesi’nden sonra Batı Cephesinde duraksayan, siper Savaşına dönüşen
harbi yeni bir cephe açarak hareketlendirmek.
d. Rusya’nın
Karadeniz limanlarında yığılan buğday stoklarını Fransa’nın Akdeniz limanlarına
naklederek Batı Cephesindeki askerlerin beslenmesini sağlamak.
5. TAHSİS EDİLEN KUVVETLER
İşte bu
amaçlarla İngiliz Harp Kabinesi 28 Ocak 1915’te Çanakkale Boğazı’na taarruza
karar verdi ve deniz kuvveti olarak bu harekâta 13’ü İngiliz 4 Fransız toplam
17 muharebe gemisi, 1 muharebe kruvazörü, 6 muhrip, 14 mayın arama tarama
gemisi, bir uçak ana gemisi tahsis etti.
Kara kuvveti
olarak başlangıçta İngiliz deniz tümeni ile bir Fransız tümeni tahsis
edilmişti. Sonra 29’uncu İngiliz Piyade Tümeni de bu cephede görevlendirildi.
Alınan
karara göre Donanma Çanakkale Boğazı’nı zorlayarak geçecek arkadan gemilerle
getirilen iki tümen İstanbul’un işgalinde kullanılacaktı.
6. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN SAVUNMA TERTİPLERİ
Çanakkale
Boğazı’ndaki savunma tertibatımızın bel kemiğini Çanakkale Müstahkem Mevkii
teşkil ediyordu. Mart 1915 tarihinde Çanakkale Müstahkem Mevkii emrinde 27
batarya halinde teşkilatlanmış muhtelif çapta yaklaşık 200 top ve bir Mayın
Grubu vardı.
Topların çoğu
eski adi ateşli toplardı; menzilleri çok kısa idi (7-8 km.). Bir bölümü de eski
harp gemilerinden çıkarılmıştı.
Mayın
Grubu’nun emrinde İntibah Mayın Gemisiyle Giresun Mayın Depo Gemisi ve birkaç
motorbot vardı. Almanya’da mayın gemisi olarak yaptırılmış olan Nusret de 3
Eylül 1914’te Türkiye’ye gelmiş ve Çanakkale Boğazı Mayın Grubu emrine
verilmişti.
Boğaz
topçusu üç grup halinde tertiplenmişti.
BİRİNCİ GRUP
: Methal Grubu; Anadolu yakasında Kumkale, Orhaniye, Avrupa yakasında Ertuğrul,
Sedülbahir olmak üzere dört bataryadan oluşuyordu.
İKİNCİ GRUP
: Merkez Grubu Boğaz’ın her iki yakasındaki beşer tabyadan oluşuyordu.
ÜÇÜNCÜ GRUP:
Bu iki grubun arasında bulunan Ağır Obüs Grubu idi. Bunlar sık sık yer
değiştiren seyyar toplardı.
Müstahkem
Mevki Komutanlığı emrine kara kuvveti olarak 9’ncu II’nci tümenler verilmişti.
Başlangıçta her iki tümenin de karargahı Anadolu ya-kasındaydı. Gelibolu
Yarımadası’nın batı kıyılarını 9’ncu Tümen’in 26’ncı ve 27’nci Alayları
koruyacaktı.
Anlaşma devletlerinin
Boğaz’a taarruz ihtimali artınca Tekirdağ’da bulunan 19’ncu Tümen de Maydos’a
getirilmiş (25 Şubat 1915) ve Tümen Komutanı Kur. Yarbay Mustafa Kemal, 26’ncı
27’nci alaylar da emrine verilerek Maydos Grubu Komutanı olarak
görevlendirilmiştir.
Mayın Grubu
Merkez tabyaları önünde Boğaz’ın talvek hatuna dikey 10 mayın hattı döşemiş bu
on hatta 350 mayın dökmüştü.
Şubat ayında
cereyan eden muharebelerden alınan izlenimlere göre 8 Mart 1915 sabahı Nusret
Mayın Gemisi Erenköy koyuna Poyraz Lodos istikametinde 26 mayın dökmüştü. Bu
mayınların 18 Mart sabahı döküldüğü artık efsaneleşmiştir. Efsaneler
gerçeklerden daima daha kuvvetlidir. Ama ben yine de Müstahkem Mevki
Komutanlığı’nın harp ceridesinden aldığım 8 Mart tarihini söylemeden geçemedim.
7. BOĞAZ’A İLK TAARRUZ VE BUNU İZLEYEN HAREKETLER
Türkiye’nin
Karadeniz olayı (29 Ekim 1914) ile harbe girmesinin hemen akabinde İtilâf
devletlerinin birkaç muharebe gemisi 2 Kasım günü methal bataryalarını
bombardıman etmiş bundan sonra 19 Şubata kadar hiçbir hareket olmamıştı.
19 Şubat
günü 7 muharebe gemisinden oluşan bir filo methal bataryalarını bombardıman
ederek Boğaz’a taarruzu başlatmış oldu.
İlk taarruz
için bu 19 Şubat gününün seçilmiş olması tarihi bir olaya dayanıyor. 19 Şubat
1807’de bir İngiliz Filosu Kurban Bayramı olmasından yararlanarak Çanakkale
Boğazı’nı geçmiş, Kızıl Adalara kadar gelmiş, bir hafta sonra geri dönmüş,
Boğaz’dan çıkarken epeyi hırpalanmıştı. İngilizler bu tarihi günü seçmekle
herhalde filolarındaki mürettebatın moralini yükseltmek istemişlerdi.
19 Şubat
bombardımanında istenilen sonuç elde edilemediğinden harekat 25 Şubat’ta tekrar
edildi ve bu kez medhal bataryaları tamamen susturuldu. Sonra kıyıya tahrip
müfrezeleri çıkarılarak susturulan toplar teker teker tahrip edildi.
25 Şubat’tan
sonraki günlerde düşman Erenköy Koyuna kadar sokularak merkez bataryalarını
ateş altına aldı ve mayınları temizlemeye çalıştı.
8.18 MART BOĞAZ MUHAREBESİ VE SONUCU
Müttefik
Filo Komutanı Amiral De Robeck Boğaza saldıracak 16 muharebe gemisini iki gruba
ayırmıştı.
Birinci
grupta bulunan 6 İngiliz, 4 Fransız gemisi A ve B olmak üzere iki hat halinde
taarruz edecek, ikinci grupta bulunan 4 İngiliz muharebe gemisi 4 saat sonra
Boğaz’a girecek ve Fransız gemilerinin yerini alacaktı.
18 Mart 1915
günü hava açık, deniz durgundu. Saat 10.30’da gemilerin Boğaz’a girmekte
oldukları görüldü.
11.30’da
gemiler bordo nizamında yerlerini aldılar ve cehennemi bir ateş başladı. Düşman
gemileri ateş taksimi yapmışlardı. Her gemi bir tabyamızı ateş altına alıyordu.
Menzilleri müsait olmadığından bizim topçumuz susmak zorundaydı. Sadece iki
tabyamız (Derdonos ve Mesudiye) karşılık verebiliyordu.
Saatler
ilerledikçe ve gemiler yaklaştıkça topçumuzun ateşi arttı ve isabetler
kaydedildi. Gemilere önemli zayiat verdirildi. Bu arada tabii bizim
tabyalarımız da isabet aldı.
Nihayet saat
14.00’de Fransız gemilerinden Suffren ağır yaralı olarak hızla Boğaz dışına
çekilmeye başladı. İki kazmat tahrip edilmiş olan Bouvet onu izliyordu. Gaulois
başı suya gömülü, Sancağa yatmış kendi gücüyle Boğaz dışına çıkmaya
çalışmaktaydı. Bu sırada Bouvet’de iki patlama duyuldu. Mayına çarpmıştı. Koca
gemi birkaç dakikada alabora olarak 600 mürettebatıyla sulara gömüldü.
Saat
16.00’da Inflexibel muharebe kruvazörü, 16.15’de Irresistible mayına çarptı.
Saat
17.50’de Amiral De Robeck filoya çekilme emri verdi. Çekilme sırasında Ocean
muharebe gemisi mayına çarptı. Zaten topçu ateşiyle çok hırpalanmış olan gemi
boşaltılarak kaderine terk edildi ve Türk topçusu tarafından batırıldı.
Yaklaşık 7
saat süren bu cehennemi ateş muharebesi sonunda müttefik filonun 3 muharebe
gemisi (Bouvet, Irresistible, Ocean) batmış, 3 gemisi (Inflexible, Gaulois,
Suffren) uzun süre savaşamayacak kadar hasara uğramıştı.
9. 5’NCİ ORDU’NUN KURULUŞU VE LİMAN VON SANDERS’İN SAVUNMA TERTİBİ
18 Mart
Boğaz Muharebesinde ağır yenilgiye uğrayan düşmanın karaya asker çıkaracağına
kesin gözüyle bakıldığından Türk Başkomutanlığı Gelibolu’da 5’nci Ordunun
kurulmasına karar vermiş (23 Mart 1915) ve Ordu Komutanlığına Alman Generali
Liman Von Sanders’i atamıştı. (25 Mart 1915)
26 Mart günü
Gelibolu’ya gelen Liman Von Sanders emrindeki kuvvetleri üç gruba ayırdı.
BİRİNCİ
GRUP: 5’nci, 7’nci tümenler Saros bölgesinde,
İKİNCİ GRUP:
9’ncu Tümen Gelibolu Yarımadasında,
ÜÇÜNCÜ GRUP:
3’ncü ve 11’nci tümenler Boğaz’ın Anadolu yakasında,
Süvari
Tugayı: Saros Körfezi’nin Kuzey kıyılarını gözetlemekte,
19’ncu Tümen
: Bigalı Bölgesinde Ordu ihtiyatında.
10. 19’NCU TÜMEN KOMUTANI KUR.YARBAY MUSTAFA KEMAL
Birinci
Dünya Harbi başladığında Atatürk Sofya’da Ataşemiliter olarak bulunuyordu.
Türkiye fiilen harbe girince derhal Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya başvurarak
Ordu’da fiili görev almak istediğini bildirdi. Enver Paşa: “Sizin için her
zaman Ordu’da bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşeliği çok önemli olduğundan
sizi orada tutuyoruz” şeklinde cevap verdi. Buna çok üzülen Atatürk, Enver
Paşa’ya şunları yazdı:
“Vatanın
müdafaasına ait fiili vazifelerden daha mühim ve mübeccel bir vazife olamaz.
Arkadaşlarım muharebe cephelerinde ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da
Ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf zabit olmak liyakatinden mahrumsam,
kanaatiniz bu ise lütfen açık söyleyiniz.”
Bunun
üzerine Tekirdağ’da yeni kurulan 19’ncu Tümen Komutanlığı’na atandığını
bildiren teli alan Atatürk, derhal İstanbul’a geldi ve 2 Şubat 1915 günü yeni
görevine başladı. Gelibolu’da bulunan 3’ncü Kolordu Komutanı 19 Şubat
bombardımanı üzerine karargahıyla 19’ncu Tümen’in Tekirdağ’dan Maydos’a intikal
etmesini emretti. Burada emrine iki alay (26, 27) daha verilerek Maydos Grubu
Komutanlığıyla görevlendirilen Atatürk, 18 Mart Boğaz Muharebesinde harekâtı
karadan izlemekle yetindi. Sonra 5’nci Ordu kurulunca Liman Paşa’nın aldığı
yeni savunma tertibine göre bu ordunun ihtiyat tümeninin komutanı olarak
karargahıyla Bigalı bölgesine intikal etti.
11. KARAYA ASKER ÇIKARILMASI VE ARIBURNU MUHAREBELERİ
25 Nisan
1915 sabahı düşman Sedülbahir ve Arıburnu kıyılarına asker çıkarmaya başladı,
İngiliz, Fransız birlikleri Seddülbahir’e Anzak Kolordusu Arı-burnu’na
çıkıyordu. Kıyıda bulunan kuvvetler gözetleme ile görevli küçük müfrezelerden
ibaretti. Çıkan düşmana karşı koyacak güçte değildiler.
Gemi
toplarının seslerinden kıyıda bir şey olduğunu sezinleyen Atatürk, 9’ncu Tümen
Komutanı’ndan kıyıya asker çıkarıldığını, çıkan düşmana taarruz etmekte
olduğunu bir tabur ile kendisine yardım edilmesini isteyen raporu alınca derhal
57’nci Piyade Alayı çıkarma yerine hareket etti. Kocaçimen tepesine vardığında
erata istirahat vererek Conkbayırı’na gitti. Burada cepheden kaçan eratla
karşılaştı. Onları durdurdu. Alayın en öndeki bölüğünü marş marşla
Conkbayırı’na getirerek 261 rakımlı tepeden Conkbayırı’na ilerleyen düşmana
taarruz etti. Bu taarruz karşısında düşman kıyıya kadar çekilmek zorunda kaldı.
Bu Atatürk’ün Çanakkale muharebelerindeki ilk başarılı müdahalesidir.
Bu 25 Nisan
günü Atatürk, tümenine verdiği taarruz emrinde “Size ben taarruz emretmiyorum.
Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka
kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir.” diyordu. Akşama kadar çetin savaşlar
cereyan etti. 19’ncu Tümen bütün kuvvetleriyle Arıburnu cephesine angaje oldu.
Bu çetin savaşlar sırasında birliklerine verdiği emirlerin birinde Atatürk,
“Benimle
beraber burada muharebe eden bilcümle askerler katiyen bilmelidirler ki, bize
verilmiş olan bilcümle askerler katiyen bilmelidirler ki, bize verilmiş olan
namus vazifesini tamamen ifa etmeden bir adım geri gitmek yoktur. Rahat uyku
aramanın, bu rahattan yalnız bizim değil, milletimizin ebediyen mahrum
kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım,” diyordu.
Düşman
Seddülbahir ve Arıburnu cephelerinde birkaç Km. den fazla ilerleme imkânı
bulamayınca iki tümenli 9’ncu İngiliz Kolordusu’nu 6/7 Ağustos 1915 gecesi
Anafartalar bölgesine çıkardı. Ordu Komutam bu bölgede bulunan 16’ncı Kolordu
Komutanı Albay Feyzi Bey’e 7’nci ve 12’nci tümenlerle 8 Ağustos sabahı düşmana
taarruz ederek denize dökmesini emretti. Fakat Albay Feyzi bu iki tümenin 25-30
km. mesafeden geldiğini, çok yorgun olduğunu, araziyi tanımadığını ileri
sürerek taarruzu erteledi. Bunun üzerine Liman Paşa Feyzi Bey’i görevinden
alarak yerine bilgisine ve cesaretine çok güvendiği Albay Mustafa Kemal’ atadı.
9 Ağustos
1915 sabahı saat 4.10’da Anafartalar Grup Komutanlığı görevini üstlenen Atatürk
düşmana taarruz ederek kıyıdaki ilk tepeler hattına kadar geri attı. Ertesi gün
taarruza devam ederek düşmanı denize dökmeyi plânlarken birden ANZAK
Kolordusuna mensup birliklerin güney yanına saldırıya hazırlanmakta olduklarını
fark etti. 7., 12’nci tümenlerin taarruzunu durdurdu, kendisi o gece 8’nci
Tümen Karargahının bulunduğu Conkbayırı’na gitti. 10 Ağustos sabahı 8’nci Tümen
ile yaptığı karşı taarruzla Anzak birliklerini geri attı. Böylece Anafartalar
bölgesine hakim arazinin Türk birlikleri elinde kalmasını sağladı. Bunun
üzerine Akdeniz Seferi Kuvvetleri Komutanı General Hamilton, 10 Ağustos günü
akşamı artık taarruza devamın bir yaran olmayacağı düşüncesiyle bütün
cephelerde savunmaya geçilmesini emretti. Böylece Çanakkale cephesinde bir
durgunluk meydana geldi.
Bu durgunluk
sırasında Başkomutan Vekili Enver Paşa cepheyi ziyaret etti. Bütün büyük
karargâhlara uğradığı halde Anafartalar Grup Komutanlığı’na gelmedi. Bunu onur
meselesi yapan Atatürk, Ordu Komutanı’na istifasını verdi. Bu olay Atatürk’ün
kişisel onuruna ne kadar düşkün olduğunu göstermesi bakımından ilginçtir. Ama
istifa dilekçesini alan Ordu Komutanı Liman Von Sanders’in tutumu daha da
ilginçtir.
Liman Paşa
derhal Enver Paşa’ya şu mektubu yazar:
“Ekselans
Enver Paşa,
Osmanlı
İmparatorluğu Ordusu ve Donanması Başkomutan Vekili, Zatı Şahane’nin Yaver-i
Ekremi,
Ekselansınıza
Albay Mustafa Kemal Bey’in yazılı bir dilekçe ile hizmetten ayrılmasını dilemiş
olduğunu bildirmekle şeref duyarım.
Bu dilekçeyi
destekleyemem. Çünkü Mustafa Kemal Bey’i Vatanının bu büyük savaşta
hizmetlerine muhakkak surette muhtaç olduğu, çok müstesna kabiliyetli,
becerikli ve cesur bir subay olarak tanıdım ve takdir ettim.
Albay
Mustafa Kemal Bey, beş ay önceki ilk karaya çıkış hareketinden beri 19’ncu
Tümen’in başında parlak şekilde savaşmış ve İngilizlerin Anafarta kanadında son
büyük çıkarma hareketleri esnasında müşkül bir anda kumandayı üzerine almak
zorunda kalmıştır. Çünkü bu hususta görevlendirilmiş olan 16’ncı Kolordu
Komutam 7’nci ve 12’nci tümenlerle hücuma geçmesi için verilen mükerrer
emirleri yerine getirmemiştir.
Albay
Mustafa Kemal Bey, burada da görevini o kadar büyük bir cesaret ve iyi, açık
bir tertibat ile ifa etti ki, kendisine -vazifem icabı olarak- takdirimi ve
şükranımı tekrar tekrar ifade ettim.
Albay
Mustafa Kemal Bey, ayrılmak istiyor. Çünkü Ekselanslarının, İmparatorluk Ordusu
Başkomutan Vekili ve en yüksek üstünün güvenine sahip olmadığı kanısındadır. O,
bilhassa Ekselansınızın son defa burada bulundukları sırada diğer üç grup
komutanını ziyaretinizle şereflendirirken -O zaman ve halen hasta bulunmasına
rağmen- kendisini aramamış olmamızdan bunun çıktığına inanıyor.
Ben Albay
Mustafa Kemal Bey’e ziyaretin sırf zamanın darlığı yüzünden yapılmadığını ve
Ekselansınızın kendisinin hizmetlerini her halde takdir ettiklerini ifade
ettim.
Şimdilik
ilişikte sunmadığım ayrılma dilekçesini Ekselansınızın güvenini belirtmek
suretiyle reddetmek lütfunda bulunmanızı rica ediyorum.
Ekselanslarının en derin hürmetkarı
Limon Von Sanders
Bunun
üzerine Enver Paşa Atatürk’e bir geçmiş olsun teli, Atatürk de O’na teşekkür
teli çeker konu kapanır.
Bu olay Ekim
1915 sonlarında cereyan etmişti. Bundan bir ay sonra, Atatürk’ün vekil olarak
komuta ettiği 16’ncı Kolordu Komutanlığı’na bir Alman Generali (Kannengisser)
atanır.
Zaten bir
süredir genel karşı taarruz önerisinde bulunan fakat bir türlü bunu üstlerine
kabul ettiremeyen Atatürk, bir de Alman Generali emrine verilmesine çok üzülür,
tekrar istifa eder.
Bu kez de
Liman Von Sanders araya girer, istifayı reddeder, Atatürk’e bir ay hava
değişimi verilmesini sağlar. Böylece 10 Aralık 1915 günü Atatürk, İstanbul’a
gelir. Bir ay sonra, Ocak 1916 başında düşman Gelibolu Yarımadası’nı tamamen
boşaltır. Böylece Çanakkale Cephesi, Türk Ordusunun galibiyetiyle kapanmış
olur.
Gelibolu
Yarımadası’nda 8.5 ay devam eden muharebeler sadece Osmanlı başkentini
kurtarmakla kalmamış, harbin akışını değiştirmiş, dört yıl sürmesine, Rusya’da,
Çarlığın çökmesine neden olmuştur. Türk milletinin kendine güvenini arttırmış,
Atatürk’ün bu muharebelerde haklı olarak kazandığı Anafartalar Kahramanı unvanı
Türk Kurtuluş Savaşı’nda Ulusun- O’nun etrafında toplanmasını sağlamıştır.
Bu
muharebelerde yaşamlarını yitiren şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve
minnetle anıyor sözlerime, Atatürk hakkında resmi İngiliz harp tarihinden bir
alıntıyla son vermek istiyorum:
“Liman Von
Sanders’in bugün Türkiye’yi idare etmekte olan ve o zaman bir tümen
komutanlığında bulunan mukadderatın adımından olduğu kuvvet ve ilhamın yüksek
değerine paha biçmek imkânsızdır.
ANZAK
Kolordusu’nun 25 Nisan’dan ilk ihraç gününde, hedefini zapt etmeye muvaffak
olamayışının en birinci amili bu subayın vaziyete hâkim olmasıdır.
9 Ağustos’ta
kuzey mıntıka komutanlığına atanarak burada gösterdiği yüksek cesaretli
hareketler 9’ncu kolordunun ilerlemesini durdurmuştur.
24 saat
sonra Conkbayırı’nda yaptığı çok parlak bir karşı taarruz sonunda Türkler zapt
edilemez bir mevziiye yerleşmişlerdir.
Tarihte bu
tümen komutanının üç ayrı yerde vaziyete hâkim olarak yalnız bir muharebenin
gidişini değil, aynı zamanda bir seferin akıbetini ve belki bir milletin
mukadderatını etkilemesine nadiren tesadüf edilir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder