İttihat ve Terakki Partisi’nin lider kadrosunu oluşturan ilk üçü arasında yer alan Cemal Paşa, —Enver ve Talat Paşalarla beraber— 1/2 Kasım 1918 gecesi İstanbul’dan bir Alman gemisiyle gizlice ayrıldıktan sonra Sivastopol’a gelmiş, oradan da kara yoluyla Berlin’e geçmişti. Berlin’de olduğu duyulur duyulmaz, Osmanlı Hükümeti İngilizlerin baskısı ile Alman Hükûmeti’ne başvurarak Talat ve Enver Paşalarla beraber Cemal Paşa’nın da iadesini istemiş; fakat Alman Hükümeti bu isteği reddetmişti. İstanbul’da İttihat ve Terakki liderlerinin yargılanması için 26 Kasım 1918’de bir Divan-ı Harp oluşturulmuş1, bu mahkeme tarafından Cemal Paşa da 13 Temmuz 1919’da gıyaben idama mahkûm edilmişti2.
Berlin’de yaşamını sürdürme imkanı kalmayan Cemal Paşa, sahte bir pasaportla İsviçre’ye geçti ve Davos şehri civarında Klosters köyüne yerleşti. Burada Halit Baboviç kimliği ile yaşıyor; tanınmamaya özellikle dikkat ediyordu3. Klosters köyündeki yaşamı da uzun sürmedi. Cemal Paşa 1920 Mayıs başlarında Moskova’ya gitmek üzere tekrar Berlin’e geldi4. Buradan da 18 Mayıs 1920 akşamı gerçek kimliğini gizleyerek —Almanya’dan memleketlerine dönen Rus esirleri arasında— vapurla Reval’e, oradan da yine esirlerle beraber trenle Petersburg üzerinden 27 Mayıs 1920 günü Moskova’ya ulaştı. Buradan 3 Haziran 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup5 gönderdi. Bu mektubu 11 Haziran 1920’de Moskova’dan yazdığı, ancak 2 Temmuz 1920’de Bakû’den alt notu ilave ederek gönderdiği diğer bir mektup6 izledi.
Cemal Paşa, Bakû’de kısa bir süre kalarak tekrar Moskova’ya döndü ve 11 Temmuz 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup7 daha gönderdi. Ertesi günü, 12 Temmuz 1920’de Moskova’dan Taşkent’e hareket eden Cemal Paşa, buradan da 13 Ağustos 1920 tarihiyle Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup8 daha yazdı. Cemal Paşa bu mektubunda, “Daha evvelce dört-beş mektup yazdığını, ancak hiçbirine cevap alamadığını” söylüyor ve “Sizden iki satırlık bir mektuba gerçekten muhtacım. Sizin iki satırlık yazınız bana istikbaldeki hareket şeklimin tesbiti için rehber olacaktır”, diyordu.
Henüz Ankara’dan bir cevap yoktu; ama Cemal Paşa mektuplarına devam ediyordu. Taşkent’ten ayrıldığı gün, 29 Ağustos 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup9 daha yazdı. Onbeş günlük bir yolculuktan sonra Afganistan topraklarına girdiği 14 Eylül 1920 günü de Cehli Duhteran’dan diğer bir mektup10 yazdı. Bunu 29 Eylül 1920 tarihli Herat’tan yazdığı mektup “ izledi.
Bu mektuplardan 11 Haziran 1920 tarihli olup sonuna 2 Temmuz 1920 tarihiyle ilave yapılmış mektuba Mustafa Kemal Paşa, 11 Ekim 1920 tarihli bir mektupla12 cevap verdi. Aradan geçen sekiz aylık bir kesintiyi takiben Mustafa Kemal Paşa, Cemal Paşa’ya 10 Temmuz 1921 tarihli bir mektup13 yazarak, onun Afganistan’daki faaliyetlerinin Heyet-i Vekile katında takdir görmüş olduğunu bildirdi.
Cemal Paşa, 29 Temmuz 1921 tarihinde de Mustafa Kemal Paşa’ya Kabil yakınlarında Biktut köyünden bir mektup14 daha yazdı ve 1921 yılı Eylülünde Enver Paşa ile görüşmek üzere Kabil’den Buhara’ya hareket etti; fakat randevu tarihinde onu bulamayınca buradan da Taşkent üzerinden Ekim 1921’de Moskova’ya geldi. 12 Kasım 1921 tarihinde Moskova’dan Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği bir telgrafı15, 16 Kasım 1921 tarihli mektubu izledi16.
Cemal Paşa, Kasım 1921 sonlarında Moskova’dan Berlin’e, oradan da ailesinin bulunduğu Münih’e geldi. 30 Kasım 1921’de buradan Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup17 gönderdi. Münih’te iken Mustafa Kemal Paşanın 2 Ocak 1922 tarihli mektubunu18 aldı. 11 Mart19 ve 24 Mart 192220 tarihlerinde Paris’ten Mustafa Kemal Paşa’ya birer mektup daha yazdı. Bu iki mektubunu Münih’ten yazdığı 12 Nisan 1922 tarihli diğer bir mektup21 izledi.
Cemal Paşa, 2 Mayıs 1922’de Berlin’den hareketle tekrar Moskova’ya döndü. Moskova’da iken Mustafa Kemal Paşa’dan 20 Haziran 1922 tarihli bir telgraf22 aldı. 3 Temmuz 1921’de Afganistan’a gitmek üzere Moskova’dan hareket etti. 9 Temmuz 1922 günü Bakû-Tiflis yolunda trenden, Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup23 daha yazdı; ancak bu mektup Cemal Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya son mektubu idi. Zira 21 Temmuz 1922’de Tiflis’te, muhtemelen bir Ermeni kurşunuyla şehit oldu24.
Cemal Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasındaki yazışmalar, Milli Mücadele yıllarında İttihat ve Terakki liderlerinin yurt dışındaki yaşam ve faaliyetleri hakkında ayrıntılı bilgiler vermesi yanında, Mustafa Kemal Paşa’nın nasıl bir akılcı görüş ve mantık ile onların faaliyetlerini izlediğini, Anadolu hareketine karşı gelişebilecek muhtemel dış tehlikeler karşısında gereken önlemleri zamanında aldığını da bütün açıklığı ile sergilemektedir.
Bu araştırma, bir bölümü çeşitli eserlerde dağınık olarak yayımlanmış, bir bölümü ise yayımlanmaksızın arşiv dosyalarında kalmış Mustafa Kemal Paşa ile Cemal Paşa arasındaki yazışmaları —gerekli açıklamalarla— kronolojik dizi içinde biraraya getirmek, dolayısıyla konuya bütünlük kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır.
I
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 3 HAZİRAN 1920 TARİHLİ MEKTUP25
Cemal Paşa bu mektubunda Berlin’den Moskova’ya geldiğini, Sovyet yetkilisi Radek’le görüştüğünü, Sovyet Hükûmeti’nin Mustafa Kemal Paşa’nın harp malzemesi yardımı teklifine olumlu cevap verdiğini, kendisinin Hindistan ve Afganistan’da İngilizlere karşı ihtilaller düzenlemek düşüncesinin Sovyetler tarafından uygun görülerek bu görevi yürütmenin kendisine verildiğini söylemektedir.
Moskova, 3 Haziran 1920 Kardeşim Mustafa Kemal Paşa,
Talat Paşa ile sebk eden muhaberatınız26 neticesinde takarrür etmiş olduğu üzere Bolşevik Rusya Hükümeti ile Türkiye arasında bir ittifak esaslarını müzakere etmek ve Rusya’nın Türkiye’ye muavenetini temin eylemek ve alelhusus İran ve Hindistan dahilinde ihtilaller ika ederek İngilizleri son derece müşkilata uğratmak mesailini kararlaştırmak üzere Moskova’ya geldim. Almanya’dan Rusya’ya gelmek için dört aydanberi birçok vesaite müracaat etmiş ve iki defa tayyare ile uçarak ölüm tehlikeleri geçirmiştim. Nihayet Almanya’dan Rusya’ya iade olunan Rus üserası meyanına Rus esiri olarak kanşmak ve onlarla birlikte seyahat etmek mümkün olacağını düşündüm. Ve Mayısın onsekizinci Salı günü akşamı beşyüz Rus esiri meyanında Stettin’de vapura bindim. Mayısın yirmiüçüncü Pazar günü Finlandiya körfezi sahilinde kain ve Estonya ile Rusya hududu üzerinde bulunan Narva kasabasına vasıl oldum. Ertesi gün Petersburg’a muvasalat edince artık bundan sonra sevgili memleketim için kemal-i ciddiyetle çalışabilecek bir sahaya girmiş olduğumdan dolayı son derece sevindim. 27 Mayıs 1920 Perşembe günü öğle vakti Moskova’ya geldim. Doktor Bahattin Şakir27 ve Bedri Bey’ler28 de benimle beraberdirler. Buraya gelir gelmez Halil Paşa’nın29 Doktor Fuat Bey’le30 beraber bizden evvel buraya gelmiş olduklarını ve üç dört gün evvel sizin tarafınızdan bir kurye zabiti geldiğini haber aldım. Bizi de onların sakin olduğu binaya misafir ettiler. Sizden pek çok haberler aldım. Mücahedatınızda ne büyük bir azim ve iman göstermekte olduğunuzu kemal-i iftihar ile öğrendim. Zaten sizden intizar olunan hakeret de bu idi.
Mustafa Kemal! Emin ol ki memleket kurtulacak ve bu kurtuluş münhasıran kahramanlığı ve esarete karşı nefreti her türlü şüpheden azade olan Türk unsuruna senin telkin ettiğin vecd ve iman sayesinde kabil olacağı için Mustafa Kemal namı şark ve Türk mahlasları arasında en büyük bir mevkii işgal edecek! Şimdi buralarını bırakalım da işimize bakalım :
Bolşevik Rusya Hükümetine yaptığınız teklifnameyi3’ okudum. Geldiğim gün Üçüncü Enternasyonal Reisi Yoldaş Radek ile görüştüğüm zaman sizin teklifatmıza karşı Bolşevik Hükûmeti’nin bir iki güne kadar cevap vereceğini söylemişti. Cevabın bugün verilmesi mukarrerdir32. Ben de bugün tekrar Yoldaş Radek ile görüşeceğim. Daha evvel size verecekleri cevabı okuyacağım için tarafımdan vaki olacak teklifat ona göre taayyün edecektir.
Ben, Talat ve Enver Paşalarla müzakerelerimiz, Talat Paşa’nın Roma’da Edip Bey’le33 mükalemati, sizin Bolşevik Hükümetine yaptığınız ilk teklif ve kendi mütalaat-ı hususiyemden mülhem olarak Ruslara yapmak istediğim teklifatı biri açık ve diğeri hafi olmak üzere iki itilafname suretinde yazdım. İkisinin de birer suretini leffen size gönderiyorum. Bu akşam okumaklığım muhtemel olan Rus mukabil teklifi üzerine bunun metninde bazı tadilat yapmaya lüzum görürsem badehu o tadilatı da yaparım.
Hafi teklifnamede İran ihtilal harekatını idare edeceğinden bahsettiğim Türk Generali, Halil Paşa’dır. Hindistan ihtilalini idare edeceğini söylediğim Türk Generali de benim. Taşkent’e gitmek, oradan Hindistan dahilinde ihtilaller tertip etmek emeli bir senedenberi benim bütün ruh ve fikrimi işgal eden bir emeldir. Buna ahdettim. Her türlü mevanii kırarak bu emelime vasıl olmaya çalışacağım. Fakat bittabi Ruslar buna muvafakat ederlerse. Türkiyedeki arkadaşlardan bazılarını yanıma almak isteyeceğim. Sen buna muvafakat edeceksin, değil mi? Bilhassa Batum’un istirdadı sırasında fırka kumandanlığı yapmış olan Erkanıharbiye Miralayı Kazım Bey’le34 Dördüncü Ordu’da benim menzil müfettişliğimi yapmış olan ve şimdi Erzurum’da bulunan Miralay Kazım Bey’i35 almak isterim. Ve daha bazı kıymetli arkadaşları etrafıma toplamak arzu ederim. Maahaza daha şimdilik bunun vakti gelmemiş olduğundan tafsilata girişmiyorum. Şimdi sizden rica edeceğim mesele şudur :
Bu mektubumu ve melfuf itüafname müsveddelerini alır almaz şayet bu teklifata esas itibariyle muvafakat ediyorsanız bana Kazım Karabekir Paşa vasıtasıyla telgrafla Bakû’deki adrese bir şifre yazarsınız. Benim için yazacağınız telgrafın adresi şöyle olsun: “Bakû’de İhtilal Komitesi azasından Mirza Davut vasıtasıyla Taştimurof a”, Şimdiki halde ismim Taştimurofdur. Bu telgrafta “Fikirlerinize esas itibariyle muvafakat ederim. Tafsilat postadadır.” yahut: “Fikirlerinize muvafakat etmem, tafsilat postadadır.” Aynı zamanda bir kurye zabiti ile hemen Moskova’da benim namıma tahriri emirlerinizi gönderirsiniz. Şayet sizden böyle bir haber alamazsam ve Ruslar benim teklifatımı kabul ederlerse onlarla parafe edeceğim muahedenameleri sizin tasdik ve kabulünüze arz edilmek üzere hemen size göndereceğim.
Enver Paşa Moskova’ya gelmek üzere Berlin’den hareket etti ise de maatteessüf yolda bir arızaya uğradı. Bir iki haftaya kadar o arızadan kurtularak buraya gelmesi kaviyyen memuldur. İtilafnamede merkezi Moskova’da bulunacağı beyan olunan Generalden maksat Enver Paşa’dır.
Zannediyorum ki Şarkta İngilizler aleyhine yapabileceğimiz teşebbüsatın hadd-i azamisini bu teklifatım teşkil eder. Allah verse de Ruslar bu fikirlerimi kabul etseler. Suriye ve Irak ve Mısır’da sizin yapmakta olduğunuz teşebbüsat hakkında bana bir parça malûmat verirseniz teşekkür ederim.
Berlin’deki teşebbüsat hakkında Talat Paşa size tafsilatiyle malûmat verdiği için36 ben bunlardan bir şey bahsetmiyorum.
Şimdilik size yazacak başka bir şeyim kalmadı. Rüfeka-yı mesainize ayrı ayrı selamlar ve hürmetler takdim eder ve cümlemiz için Cenab-ı Hak’tan muvaffakiyetler temenni ederim. Kemal-i samimiyet ve iştiyakla gözlerinizi öperim, kardeşim.
Cemal Zeyil :
Şimdi Rusların size yazdıkları cevabı okudum. Bu cevap tamamen arzu ettiğimiz şekilde yazıldığı ve benim tarafımdan yapılacak bütün teklifatı havi olduğu için tarafımdan yapılacak teklifata dair hazırladığım müsveddeyi leffen göndermeye lüzum kalmadı. Binaenaleyh size tekliflerim şudur:
Hemen Moskova’ya bir sefir gönderiniz. Bana kalırsa sefiriniz ne kadar çabuk gelirse işleriniz o kadar çabuk görülür.
İşte kardeşim, buradaki ahval bundan ibarettir. Ruslar bana Afganistan ve Hindistan ihtilali teşebbüsatının idaresini tevdi etmeyi bugün kabul ettiler. Zannediyorum ki bir hafta, on güne kadar Taşkent’e hareket edeceğim. İran ihtilal harekatını da Halil Paşa’ya tevdi edecekler. İşlerimiz pek yolunda gidiyor. Ve bana büyük pek ümitler bahşeyliyor.
Cenab-ı Hak cümlemizin muini olsun. Gözlerinizi öperim kardeşim.
Cemal
II
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 11 HAZİRAN 1920 TARİHLİ MEKTUP37
Cemal Paşa bu mektubunu 11 Haziran 1920 tarihinde Moskova’dan yazmış, ancak beraberinde Baku’ye getirerek, buradan da 2 Temmuz 1920 tarihiyle haşiye ilave ederek göndermiştir. Cemal Paşa, bu mektubunda Afganistan ve Hindistan’da yapacağı faaliyetlerden söz etmekte, Mustafa Kemal Paşa’dan, Afganistan’da oluşturacağı genelkurmay heyeti için bazı subaylar istemektedir.
Moskova’da onbeş günlük mesaiden sonra Türkistan, Afganistan ve Hindistan dahilinde ibraz-ı faaliyet etmekliğim Rusya Hükümeti tarafından kabul olundu. Halil Paşa da İran taraflarında ibraz-ı faaliyet edecek.
Şimdilik benim planım, Afganistan Emiri’ne hilafet-i İslamiyenin ye Garp Türklerinin duçar olduğu tehlikeli inkirazı anlatmak, Mü’telif devletler elinde taksim olunmaktan Türkiye’yi kurtarmak maksadı ile Anadolu’da teşekkül eden Türkiye İhtilal Hükûmeti’nin bütün alem-i İslamın müzaheret-i maneviyesine muntazır bulunduğunu izah eylemektir. Bunun için Taşkent’e muvasalatımda Emir’den kabul edilmekliğimi rica edeceğim. Afganistan’a varmaktaki hakiki maksat Hindistan ihtilalcileri ile temas hasıl etmek ve Hindistan’da gayet büyük ve mühim ihtilal istihzarat ve teşkilatı vücuda getirmektir. Bu hareketin başında ben bulunacağım.
Ben Afganistan’a vardıktan sonra maruz kalacağım ahvale nazaran ya Türkiye Hükûmeti’nin sefiri olmak veyahut Afgan Ordusunun tensikatına memur edilmek veyahut vaziyet-i hususiyemi muhafaza etmek şıklarından birini ihtiyar eyleyeceğim. Şayet birinci şıkka karar verirsem, esasen Kabil’e bir Türk sefirinin gönderilmesini Afgan Emiri ahiren sizden rica ettiği için bu vazifeyi bana tevdi etmeyi münasip görürsünüz zannederim. Şayet bu suretin benim için muvafık olmayacağına karar verir isem o zaman size telsiz telgraf ile maruzatta bulunurum. Siz de Büyük Millet Meclisi’nin vekalet-i mahsusasını haiz bir murahhas-ı fevkaladeyi Kabil’e gönderirsiniz. Esbak Halep Valisi Bedri Bey de benimle beraber Afganistan’a geliyor. Herhalde benim verebileceğim mukarrerata intizar etmeksizin şimdiden Bedri Bey’in sefir yapılmasını tavsiye edebilirim.
İkinci bir ricam daha var. Benim emelim Afganistan ordusunun tensik ve tanzimi vazifesini Emir’den almaktır. Bunun için bittabi Erkanıharbiyeye ihtiyacım var. Benimle çalışmak üzere evvelce teklif ettiğim iki Kazım Beyden38 bazı mülahazata mebni sarfınazar ettim. Acaba Erkanıharp Binbaşısı Bosnalı Salih Bey39 Afganistan’a gelmek istemez mi? Eğer istemezse onun ahlakında, onun malûmatında diğer bir arkadaşın sizin tarafınızdan intihap edilmesini rica ederim. Eğer benim eski Erkanıharbiye Reisim Miralay Ali Fuad Beyin40 ahval-i sıhhiyesi müsait ve arzusu var ise onu da gönderebilirsiniz. Bir de eski yaverim İsmet Bey41 İstanbul’da ise her ne suretle olursa olsun kendisini Bakû’ye aşırmanızı çok istirham ederim. Mükemmel İngilizce ve Fransızca bildiği için benim çok işime yarayacaktır. Hulasa, bana göndereceğiniz zat her kim olursa olsun kendi tarafından üçü yüzbaşı, altısı mülazim olmak üzere dokuz zabit ve beher zabite de üç küçük zabit intihap etsin ve beraber getirsin. Zabitandan birisinin süvari, üçünün piyade, ikisinin topçu, birinin istihkam, birinin telsiz telgraf ve birinin de tabip olması pek muvafıktır. Şayet Yüzbaşı Çoban-oğlu Zeki Efendi gelmek isterse o da gönderilsin. Geleceklerden mülazımlara ayda beş yüz, yüzbaşılara sekiz yüz, binbaşıya bin ruble verilecek, maaşlarını altın olarak alacaklar, yiyecek ve içecekleri başkaca temin olunacak. Kendileri bu hususta hiçbir para sarf etmeyecekler. Heyetin riyasetine tayin olunacak zat, bizim talimname, kanunname ve nizamnamelerimizden beşer onar nüsha getirmelidir. Bu arkadaşların Bakû’ye kadar masarif-i rahiyyelerini siz temin edersiniz. Bakû’den sonra her bir masraf tarafımdan temin olunacaktır. Şayet ben Bakû’den hareket ettikten sonra Bakû’ye gelecek olurlarsa hatt-ı hareketleri hakkında tarafımdan bırakılmış mufassal bir talimatı orada bulacaklardır.
Benim Bakû’de bir merkez-i muhaberem vardır. O merkezin ismini ve adresini Bakû’ye muvasalat eder etmez mektubuma ilave ederim. Siz emirlerinizi Bakû’ye gönderirsiniz, oradan bana isal olunur. Şayet telsiz telgrafla emir vermek isterseniz Bakû’deki merkezime yazarsınız. Oradan Moskova vasıtasıyla bana gelir.
Cemal Paşa daha sonra Sovyetlerin İlyava adında bir Gürcü’yü Ankara’ya elçi olarak göndermekte olduklarını, Sovyetlerin de Moskova’ya Ankara Hükûmeti’ni temsil etmek üzere bir elçi gönderilmesini istediklerini kaydetmekte ve Radek’le yaptığı bir görüşmeyi anlatmaktadır. Mektubun sonunda yer alan aşağıdaki bölümün ise Cemal Paşa Bakû’ye geldikten sonra ilave olarak yazıldığı anlaşılmaktadır:
Baku Konferansı42 bence son derece haiz-i ehemmiyettir. Tarafınızdan bu konferansa Türkiye’nin en güzide cerbezeli hatiplerinden ve gayet zeki arkadaşlardan bir kaçı gönderilecek olursa Şark aleminin makam-ı riyasetini Türklerin eline almak mümkün olacaktır.
Burada cereyan eden ahvali, buradaki zevatın ahval-i nahiyesini size şifahen dahi arz ve izah etmek için Halil Paşa’nın Ankara’ya kadar seyahat etmesine lüzum gördük. Müşarünileyhin maruzatına tamamiyle iştirak ediyorum. Bizim için eşlem ve enfa’ siyaset badema yalnız Bolşeviklerle beraber çalışmaktır. Afganistan’da benim vaziyetimin kuvvetli olması sizin tarafınızdan bir vazife-i mahsusam olduğuna dair Emir’e bir mektub-u mahsus gönderilmesine vabestedir. Binaenaleyh şimdilik başka bir sefir gönderilmesine veyahut Bedri Bey’in sefir gösterilmesine lüzum olmadan Emir-i Afgan’a şu mealde bir mektup göndermenizi pek ziyade rica ederim:
“Anadolu’da içtima eden Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi’nin temsil ettiği hükümetle Afgan Emaret-i celilesi arasında münasebat-ı hasene-i dostaneyi takviye etmek ve Osmanlı milletinin hürmet ve tazimatını arz eylemek üzere Cemal Paşa fevkalade murahhas sıfatı ile nezd-i emaretpenahilerine izam kılınmıştır. Vazifesinde mazhar-ı hüsn-i muvaffakıyat olması için taraf-ı emaretpenahilerinde hükûmet-i celileri canibinden mazhar-ı himayet ve sahabet olmasını rica ederiz.”
Şu mealde bir mektup maksadı tamamiyle temine kafidir. Benim o zaman bir vazife-i resmiyem olur ve İngilizler tarafından hiçbir müşkilata maruz kalınmaksızın maksad-i asliye vusul için sarf-ı mesai edebilirim. Maiyet-ı acizaneme memuriyetini rica ettiğim zabitanın da pek süratle intihap ve izam olunmalarını yeniden istirham ederim kardeşim.
Son söz olarak size şunu arzetmek istiyorum. Türkiye’yi kurtarmak, İngilizlere en şedit darbeyi indirmek emelleri benim gıdayı ruhumdur. Bu iki emel uğrunda hiçbir fedakarlıktan çekinmeyeceğime eminsiniz. Sizi bu emellerle tahassul eden hareket-ı milliyenin reisi biliyorum. Binaenaleyh Afganistan’da, Hindistan’da ve Türkistan’da sarf etmeye başlayacağım mesai esnasında her ne arzu ederseniz emirlerinizi bütün gayretimle hüsn-i ifaya çalışacağıma emin olunuz. Hissiyatımı, efkar ve mütalaatımı Halil Paşa şifahen de arz edebilir.
Cemal
III
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 11 TEMMUZ 1920 TARİHLİ MEKTUP43
Cemal Paşa bu mektubunda Mustafa Kemal Paşa’nın —kendisiyle beraber Talat ve Enver Paşalarla ilgili olarak— Sovyet Hükûmeti’ne iletilmek üzere Ali Fuat Paşa’ya gönderdiği talimattan üzüntü duyduğunu ifade etmekte, 3 Haziran 1920 tarihindeki isteklerine temas etmektedir.
Moskova, 11 Temmuz 1920
Kardeşim Mustafa Kemal Paşa,
Kurye zabiti İbrahim Bey vasıtasıyla gönderdiğim mektuba cevaben yine mumaileyh vasıtasıyla vaki olan tebligat-ı resmiyenizi44 okudum. Bu resmi tebligatınızda benim, Talat ve Enver Paşaların Büyük Millet Meclisi namına hiçbir teşebbüsat-ı siyasiyede bulunmağa salahiyetimiz olmadığını ihtar ediyorsunuz. Benim buraya gelirken gerek Talat ve gerek Enver Paşalarla görüştüğüm sırada bana söyledikleri sözlerle sizin bu tebligat-ı resmiyeniz arasında cidden büyük bir ihtilaf var.
Talat Paşa diyordu ki: “Türkiye’ye harici muavenetler temini için her türlü teşebbüsat-ı siyasiyede bulunmağa mezunuz. Ve şu kadar ki Türkiye’nin taahhüdatını icap edecek hususat için son söz ve ita-yı emr ü karar Büyük Millet Meclisine aittir”. İşte ben buraya bu zihniyet ve bu talimat ile geldim. Şayet buraya geldiğim zaman, sizin kurye zabitinizi ve yine sizin tarafınızdan memuren geldiklerini söyliyen Halil Paşa ile Doktor Fuat Bey’i burada bulmamış olsa idim, sizin ve Büyük Millet Meclisi’nin namına hakikaten müzakerat-ı siyasiyeye girişecek ve Ruslardan alacağım cevabı size arz edecektim.
Cenab-ı Hakka binlerce teşekkür ediyorum ki buna mecbur olmadım ve sizin resmi teşebbüsünüzü görünce, Talat Paşa’nın bilvasıta tahmil ettiği vazifenin hitam bulmuş olduğunu takdir ederek sizin ve Büyük Millet Meclisi’nin namına hiç bir teşebbüs-i siyaside bulunmadım. Yoksa esasen böyle bir fikirde bulunmadığınızdan benim maruzatıma cevab-ı red verir ve beni şahsen pek hacil ve rezil bir mevkie düşürürdünüz.
Halil Paşa ile gönderdiğim ikinci mektubumda45 izah ettiğim veçhile, ben Hindistan’da ihtilalat ika etmek maksadıyla Afganistan’a gitmeye karar verdim. Bu teşebbüsüm sırf şahsi ve mesuliyeti tamamiyle şahsıma ait bir iştir. Yalnız sizden Afgan Emiri nezdine resmi bir suretle gönderilmiş olduğuma dair bir mektup rica ettim. Şayet böyle bir mektup yazmayı da Türkiye siyaset-i umumiyesinin bugünkü şekline nazaran muzır telakki ediyorsanız onu da istemem. Sizi temin ederim ki salahiyettar olmadığım sözleri söylemek, teşebbüsat-ı mahsusada bulunmak mutadım değildir. Kendi kendine salahiyetler takınanlardan olmadığımı siz pekala bilirsiniz.
Sizden bazı zabitlerin benim yanıma gönderilmesini rica etmiştim. Bu ricamım isafına bilmem razı olacak mısınız? Herhalde, sizden iki satırlık bir mektup alamamak beni teessüratın son derecelerine yükselttiğine itimat ediniz. Müşafehemizde sizi çok utandıracağımı ümit ediyorum. Haydi farzedelim ki şimdilik ayrı sahalarda çalışıyoruz. Fakat zannediyorum ki bir vakitki şahsi dostluğumuz pek samimi idi. Ve bu şahsi dostluğun zevali hakkında elimde hiç bir delil yoktur. “Kıyam-ı hesap” gününü pek uzak addetmiyorum. O günün ferdasında pak bir nasiye ile millet arasındaki mevki-i nezihi ahzettiğim zaman, artık fiili hiçbir hareket-i siyasiyede bulunmayacağımı zannediyorum. Fakat eski şahsi dostlarımla münasebatımı istirdat edince onlar arasında seni şevk ile, şetaretle arayacağıma emin olabilirsin.
Hayır, hayır! Artık bu vadide devam etmeyeceğim. Zira devam edersem dost eliyle pek ziyade cerihedar edilmiş, adeta parçalanmış olan kalbimin kan pıhtıları ortaya döküleceğini tahmin ediyorum. Artık söyliyecek bir sözüm yok. Ben yarın yani 12 Temmuz 920 pazartesi günü Taşkent’e gidiyorum. Göndereceğiniz zabitlere orada intizar edeceğim. Emirnameniz de oraya gelirse büyük bir istirahat-i kalp ile yeni saha-i mesaiye atılırım. Beni soracak kadar kendilerinde samimiyetten eser kalmış olan ihvan-ı sabıkaya lütfen selamlarımı söylersiniz. Sizi suret-i mahsusada öperek arz-ı veda ederim kardeşim.
Ahmet Cemal
IV
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 13 AĞUSTOS 1920 TARİHLİ MEKTUP46
Cemal Paşa, aşağıdaki 13 Ağustos 1920 tarihli mektubunu Taşkent’ten göndermiştir. Mektubunda Türkistan Cumhuriyeti hakkında geniş bilgiler vermekte, buradaki darülmualliminler için Türk profesörlerinin yanısıra Türkistan’da tarihi ve edebi tetkiklerde bulunmak üzere gayriresmi bir heyet-i ilmiye gönderilmesinin yararlı olacağını kaydetmekte, daha sonra Buhara Hanlığı, Afganistan Emareti hakkında da bilgiler vermekte, bölgedeki siyasi durumu anlatarak Afganistan ‘a gitmek isteğindeki amacını izah etmektedir.
Taşkent 13 Ağustos 1920
Buraya geldiğim ikibuçuk ayı mütecaviz bir zamandanberi size dört beş mektup takdim ettim47. Hiçbirinin cevabını alamadım. Gerçi bu mektuplardan hangisinin vasıl olduğunu, hangisinin henüz yollarda beklediğini bilmiyorsam da sizden iki satırlık bir mektuba cidden ve hakikaten muhtacım. Sizin iki satırlık yazınız bana istikbaldeki hatt-ı hareketimin tayini için rehber olacak.
Size buradan verebilecek havadislerim az olsa da bu havali vaziyet-i umumiyesini en doğru bir surette izah edeceği için faydalı olsa gerek.
Evvelki mektubumda da bir nebze malûmat verdiğim veçhile, Türkistan Cumhuriyeti, Rus Şûralar Cumhuriyeti Federasyonu içine dahil nim muhtar bir cumhuriyettir. Umur-u dahiliyesi, umur-u maarifi, arazi işleri, iaşe işleri mahalli Sovyetler tarafından müntehip ahali komiserlerinin tah-t-ı idaresindedir. Umur-u hariciye, bahriye, maliye ve şimendifer ile posta – telgraf ve şimendifer işleri de merkezden, yani Moskova’dan tayin olunan memurin-i mahsusa canibinden tedvir olunur. Mahalli Sovyetlerin bu işler hakkında bir hakk-ı murakabesi mevcut değildir. Yalnız altı ayda bir vuku bulan kurultaylarda bu mesail hakkında kurultaya izahat-ı resmiye ita olunur.
Türkistan umumiyetle cehl-i mutlak içinde kalmış. İnkılaptan sonra buralara kaçıp gelen esir Türk zabitanmın himmetiyle açılan birkaç mektep oldukça semereler vermeğe başlamış. Müslümanlara mahsus olmak üzere elyevm üç Darülmuallimin var. Bu Darülmualliminlerde gerek Türk zabitanından ve gerek İstanbul’da tahsil ile son zamanlarda buraya avdet eylemiş olan Türkistanlı gençlerden muallimler pek mühim ve esaslı terakkiyat-ı fikriyenin amili bulunuyorlar. Fakat bunların Darülmualliminleri için Osmanlı gençlerinin ahlak ve ilim itibariyle cidden temeyyüz etmiş olanlarından beş altı erkek ile üç dört hanıma ihtiyaç vardır, zannediyorum. Eğer bu hususta size müracaat edecek olurlarsa tarafınızdan pek güzide Türk profesörlerinin buraya gönderileceğine emin olduğumu söyledim. Pek sevinmiş gibi göründüler. Fakat yazıp yazmayacaklarını bilmiyorum.
Benim fikrimce, Hamdullah Suphi Bey’le48 görüşerek Ruşen Eşref Bey’le49 diğer bir iki zatı bir iki hanım ile beraber buralara gönderecek olursanız resmen bir talepleri vuku bulmadan dahi böyle bir izam burada fevkalade minnettarlık hasıl edecektir. Burada Tatar zabitanının taht-ı idaresinde bir de mekteb-i harbiye kuşat edilmek üzeredir. Bu mekteb-i harbiye için de sizden bir, iki erkanıharp zabiti istemelerini tavsiye ettim. Eğer müracaat edecek olurlarsa tabiye ve sevkülceyş derslerini okutmaya muktedir, yekdiğerini ruhen sever ve beyinlerinde hiçbir ihtilaf zuhuru ihtimali olmıyan genç erkanıharp zabitanımızdan iki, üç tanesinin buraya gönderilmesi pek faydalı olacaktır.
Türkistan’da tarihi, fenni, edebi tetkikatta bulunmak üzere bir gayriresmi heyet-i ilmiyenin Osmanlı Türk hükûmet-i inkılabiyesi emrine buralara gönderilmesi de pek mükemmel tesir yapacaktır. Fakat intihapta o kadar itina gösterilmelidir ki, en ufak bir su-i tefehhüme bile imkan bulunmasın. Evvela, tetkik edecekleri şive bu efendilerin cidden behre-i ilmiyeleri bulunmalı, yani hakiki mütehassıslar olmalı. Saniyen, ilim için gelecek olanlar siyasi cereyanların hiçbirisine kapılmamalı. Her ağızda şark akvamının ve alelhusus Müslüman ve Türk unsurlarının azatlığı, hürriyeti sözünden başka bir şey dolaşmamalı. Buralarda Osmanlı Türkleri hakkındaki hürmet ve muhabbet pek ziyade. Ve son harekat-ı milliye esnasında sizin gösterdiğiniz fedakarlığı, eser-i zeka ve dirayeti izah ettikçe adeta sizi mehdi telakki edecek kadar ileri gidenler var. Binaenaleyh, şimdi Türkiye buralara ilmiyle nüfuz etmeli, pek çok Osmanlı uleması buralara sık sık gelmelidir. Fakat buraya geleceklerin asabı pek kuvvetli olmalı, alışmadıkları tarz-ı idareye karşı çin-i çebin göstermemeli. Buralarda Bolşevik tarz-ı idaresinin bakası zaruri ve elzem bulunduğu hakkında pek metin kanaatler beslediğini ihsas eylemelidir.
Türkistan Cumhuriyeti’nin hududu dahilinde Fergana vilayeti denilen bir kısım var. Bu kısmın merkezi maruf Hokand şehridir. Bolşevik hükümetinin iptida-i teşekkülünde Türkistan ahalisi merkezi Hokand olmak üzere tamamiyle müstakil ve demokratik bir Cumhuriyet tesis etmişler. O zaman Türkistan’da eski Rus müstamirlerinin nafiz olduğu diğer bir cumhuriyet de Taşkent’te bulunuyormuş. Bu Cumhuriyet komünist tarzında bulunduğu için Moskova’nın da mazhar-ı muaveneti olmuş. Hokand Cumhuriyeti’ni ateş ve kan içinde boğmuş, Hokand tahrip edilmiş, pek çok Türkistanlı münevver gençler ve mutavassıt yaşlılar heder olup gitmiş. Elyevm gerçi Fergana nim muhtar Türkistan Cumhuriyeti’nin bir vilayeti ise de eski Hokand Cumhuriyeti’nin kuwe-i müsellahası Fergana dağlarına çekilmişler. Katiyen hiç kimsenin emrine tabi olmayarak Bolşeviklere karşı çete muharebelerine devam ediyorlar.
Son zamanda, bunların ahval-i nahiyesi tamamiyle tebeddül etmiş. Evvelce milli ve ısrarane bir gaye takip eden bu kütlenin rüesasından olan gençler ve münevverler ölünce, bir kısmı da kendileri tarafından öldürülünce aralarına karışan bir takım cahil ulemanın tesiriyle şimdi bunlar gayet mutaassıp Müslümancı olmuşlar. Yine kendi vatandaşlarından olan Müslümanlar içinde mektepte okuyan çocuklara varıncaya kadar bütün münevverleri bila merhamet öldürüyorlar. Geçeri gün buraya gelen bir Türk zabiti kendi mektebine devam eden bir çocuğun bu zalimler tarafından derdest edilerek diri diri toprağa gömülmek suretiyle öldürüldüğünü söylüyordu. Benim Taşkent’e geldiğimi haber almışlar, buna inanmamışlar, ve içlerinden birisi vaktiyle Hacca gittiği zaman beni İstanbul’da görmüş olduğundan suret-i mahsusada Taşkent’e gelip beni görmeğe ve şayet kendi tanıdığı Cemal Paşa isem bana inanacaklarını söylemişler. Hulasa, Türklerin en cesur ve en kahraman evlatları olan biçare Ferganalılar gerek yekdiğeri elinde ve gerek hükümet askeri elinde yok yere mahvolup gidiyorlar. Buna bir tedbir-i acil bulmak, bu biçareleri tarik-i sevaba getirmek için bazı tedabire müracaat etmek niyetindeyim. Fakat vaziyet o kadar naziktir ki, eğer müdebbirane hareket edilmeyecek olursa her teşebbüs netayic-i muzırra verebilir. Bu zavallı asi Ferganalıların müşevvikleri kimlerdir, bilir misiniz?
Buralarda bir de Buhara Hanlığı var. Bu hanlık da bizim mahut İngilizlerin eline yakasını vermiş. Ulema denilen bir sürü cahil ve sefih insanların elinde bu emaret, İslamın esareti için yuva halini almış. Bundan iki sene evvel güya bir meşruti idare ilan etmiş ve fakat üç ay sonra da münevver ve müteceddit gençlerden üç bin tanesini enva-i zulüm ve itisaf ile katliam etmişler. Şimdi Buhara gençleri yeni bir hareket-i inkılabiye için hazırlanmaktadırlar. Fakat maatteessüf başlarında kendi işini kendi görebilecek kadar ilim ve tecrübeye malik bir fert olmadığı için ne yaptıklarını bilmiyorlar. Hulasa, Buhara’da hazırlanmakta olan ahval yine Müslüman kanından pek çoğunun dökülmek üzere olduğuna hiç şüphe bırakmıyor. Maahaza, ben diyorum ki, bunlar uyuşmuş, adeta felce uğramış olan İslam cesedinden kan almak menzilesinde olduğu için mucib-i teessüf-i azim olsa da zarar yerine fayda bahşedecek hadisattandır.
Eski Hive Hanlığı şimdi Harzem Cumhuriyeti unvanını almış. Meşruti bir cumhuriyet-i müstakile. Rus Şûralar Cumhuriyeti dahilinde değil, bilkülliye müstakil. Yalnız Rus Şûralar Cumhuriyetinin Türkistan frontu, Hive gençlerinin teşkil ettiği bu yeni cumhuriyetin payidar ve esaslı bir idare tesis edebilmesi için her türlü muavenette bulunuyor. Bunu Türkistan’ın tamamiyle müstakil olmasını arzu eden Türkistan milliyetperverleri hoş görmüyorlarsa da ben buraların ulema elinde duçar olduğu felaket-i umumiyeyi müşahede ederek bu genç teşebbüslerini atiyen semerat-ı müfide verebilecek bir iş telakki ediyorum.
Civarda bulunan diğer İslam hükümetlerinden birisi de Afganistan emaretidir. Afganistan ahiren ilan-ı istiklal etmiştir. Emir-i cedit İngiliz düşmanlığı ile şöhret almıştır. Hariciye Nazırı Mahmut Tarzı Han ile Harbiye Nazırı Sipehsalar Bahadır Han dahi İngiliz düşmanlığı ile benamdırlar. Emir’in büyük biraderi ile diğer birçok nazırlar İngiliz dostlarıdırlar. Binaenaleyh, Afganistan İngiliz siyaseti ile Rus siyaseti arasında iki seneye karip zamandan beri çalkanıp duruyor. Emir-i hazırın pederi Ha-bibullah Han da malûm olduğu üzere bir buçuk iki sene mukaddem Ce-lalabad’da bir gece odasında uyurken bir şahs-ı meçhul tarafından katledilmiş. O sırada veliaht bulunan biraderi ile büyük oğlu kendisiyle beraber Celalabad’da imiş. Küçük oğlu Emanullah Han, Kabil’de bulunuyormuş. Habibullah Han’ın katli üzerine, Celalabad’da bulunan asker ve saire usulen veliaht bulunan biraderine biat etmişler. Fakat Han-ı maktulün küçük oğlu Emanullah Han, amcasıyla büyük biraderinin pederinin katlinde zimethal olduklarını ilan ederek hakk-ı verasetten mahrum olmaları lazım geleceğini ileri sürmüş ve kendi emaretini ilan etmiş. Gayet şehit te-dabir ittihaz etmek suretiyle amcasıyla büyük kardeşini tevkif ettirmiş ve amcasının hapishanede hulûl-i ecel-i mev’ud ile (!) vefatı ve kardeşinin tav’an itizal-i nefs etmesi suretiyle bilistihkak Emir olmuş. Bu hadisattan bir müddet sonra İngilizler aleyhine ilan-ı harp etmiş, Celalabad ve Kandehar cihetlerinde İngiliz ve Afgan orduları bundan bir buçuk sene mukaddem çarpışmışlar. Pek az devam eden bu muharebeyi müteakip, bir mütareke akdedilmiş. İngilizler Afganistan’ın istiklal-i kamilini tasdik etmişler ve, harice sefir göndermeğe ve ecnebi bir devletin heyet-i sefaretini kabul etmeğe salahiyettar olduğunu kabul etmişler. Onu müteakip Afgan Emin, General Veli Mehmet Han isminde bir zatı “Vezir-i muhtar” unvanıyla Afganistan’ı Avrupa’da temsil etmek vazifesiyle tavzif etmiş. Bu zat Moskova’ya gelmiş, Sovyet Cumhuriyeti ile Afganistan arasında münasebat-ı hasene-i hemcivari tesisine ait müzakerata girişmiş. Bir taraftan da Ruslar Kabil’e bir heyet-i sefaret izam etmişler. Rusya ve Afganistan emaretleri arasında bir muahede akdetmek için tevessül olunan müzakerat şimdiye kadar bir netice-i katiyeye iktiran etmemiş. Sebep olarak, rivayete müsteniden hikaye ediyorlar ki, Afganistan hükümeti Rusya ile muahede akd için Çar hükümetinin elli altmış sene evvel Afgan arazisinden zaptettiği Kuşka noktasının ve hatta Türkistan’ın en mühim merakizinden olan Merv vilayetinin Afganistan’a iade ve ihlakını talep etmiş. Kuşka, Mavera-i Bahr-i Hazer şimendiferinin Herat’a doğru mühteha noktasını teşkil eder. Ruslar bu nokta ile Merv vilayetini Afganistan’a iade etmek emelinde değillerdir. Aynı zamanda Ruslar da Kabil’de Hint ihtilalcilerinin serbest olarak Hint ihtilaliyle iştigal etmelerini ve bunların Rusya himayesinde bulunmasını teklif etmişler. Afgan Emiri de bunu kabul etmemiş. Hatta Hint ihtilalcilerinden olup Rus sefaretiyle beraber Kabil’e gitmiş olan Mevlevi Aburrab Efendi ile rüfekasını bundan iki ay evvel Kabil’den def-i leyyin ile tardetmiş. Aburrab Efendi’yi zatıalileri de tanıyacaksınız. Harb-i Umumi esnasında İstanbul’da çok bulundu. Rauf Bey’le50 beraber Afgan’a gitmek üzere İran’a gitti. Uzun müddet Rauf Bey’le çalıştı. Sonra, harbin sonuna kadar ordumuzla Bağdatta bulundu. İhtiyar ihtilalci şimdi Taşkent’tedir.
Hulasa, Ruslarla bir muahede akdedememiş olan Afgan Emiri, ingilizlerin vaki olan teklifi üzerine onlarla bir müzakere-i sulhiye müzakeresine başlamış. Bunun için Hariciye Nazırı Mahmut Tarzı Bey’i Hindistan hükümeti ile müzakere etmek üzere oraya göndermiş. Bundan birçok rivayetler baş gösterdi. Fakat bu rivayetleri nakletmezden evvel Afgan Emiri hakkında Rus memurin-ı siyasiye ve aliyesinin ne fikirde olduklarını izah edeyim.
Afgan Emiri İttihad-ı İslam gayesini takip ediyormuş. Bundan maksadı Türkistan’ı, Buhara’yı, Hıyve’yi, Bülûcistan’ı ilhak suretiyle büyük bir Asya İmparatorluğu vücude getirmek imiş. Bunun için ilk merhale olmak üzere İngilizlere karşı ilan-ı harp edip istiklalini tasdik ettirmiş. Bilahare Ruslarla münasebat-ı haseneye girişmiş. Bundaki maksadı da Buhara ve Fergana ve Türkistan’da kendi memurin-i hafiye ve resmiyesi vasıtasıyla istediği istihzaratı yapmak ve günün birinde bir hareket-i umumiyeye tevessül etmek imiş. İngilizler Emir’in bu temayülatını görünce, bunun gayrikabil-i icra olduğunu kendileri de yakınen bilmekle beraber Emir’i bu yeni yolda teşcie başlamışlar. Bu sayede Türkistan dahilinde Bolşeviklere daimi bir düşmanlık cerayanı idame etmek, Hindistan ihtilali ile iştigal etmek isteyen Hintli, Rus, bilhassa Türk ihtilalcilerinin Afganistan’da yerleşebilmelerine mani olmak mümkün olacağını anlamışlar. Ruslar Buharadan, Türkistan’dan Fergana’dan ve alelhusus Afganistan’dan emin olmayınca bittabi Hindistan ihtilali işiyle de, Türkistan merkezi olan Aşkabad üzerinden Meşhed istikametine yapılacak olan İran istihlası işiyle de kafi derecede meşgul olamazlar ve İngilizlerin korktuğu bu iki teşebbüs akim kalır. Ama Afgan Emiri’nin bu teşebbüsü yüzünden Buharalı, Türkistanlı, Ferganalı ve Afganlı birçok Türk ve Müslümanın kanı dökülecek ve Müslüman yurtlan harap olacakmış; burası İngilizlerin umurunda mı? Onca matlûp Hindistan ve İran lokmalarının vikayesi ve binnetice Osmanlı Türkiyesinin mahv-ı küllisidir. Bu hasıl olsun da isterse şark dünyası ateş ve kana boğulsun.
Ben, Afgan Emiri’nin şahsen kendisine isnat olunan fikr-i istilacûyanesini ispat edecek delaile malik değilim. Fakat vüzerasından bazılarının muttali olduğum efal ve harekatı Afganistan’ın Buhara Emiri’ne ve Fergana asilerine bilfiil yardım ettiği hakkında kanaatbahş oldu. Bizim Şark padişahlarının ahval-i ruhiyesi ise tarihte pek malûmdur. Azıcık kendilerinde eser-i zeka ve cesaret bulundu mu, calis-i serir-i şehriyari olur olmaz ilk düşündükleri şey “tertib-i asakir ve feth-i memalik” kaziyesidir. Memleketin imarına, umur-u idare-i dahiliyenin ıslahına, halkın irfanen yükselmesine müteallik mesai kendileri için meçhul olduğundan onlar yegane düşüncelerini bu kaziyeye hasrederler. Hariçten ufak bir teşvik gördüler mi, artık iş çığrından çıkar. Binaenaleyh, Afgan Emir-i cedidinin de bu meşum kaide-i külliyeye yakasını kaptırmış olduğunu zannedebiliriz.
Afgan Hariciye Nazırı’nın beray-ı müzakere Hindistan’a gitmiş olmasından tevellüt eden rivayat-ı muhtelifeye gelince: Güya İngilizlerle Afganlılar arasında bir itilaf-ı tam husule gelmiş. Afganlılar Rusların aleyhinde hareketi esas itibariyle kabul etmişler. Türkistan-ı Rûsinin ve Türkmenistan’ın doğrudan doğruya ve Buhara ile Hıyve’nin himaye suretiyle Afganistan’a iltihakından teşekkül edecek büyük bir Asyayı Vusta imparatorluğunun, Osmanlı Hanedanının artık kabiliyet-i tahammülünden mahrum kaldığı hilafet-i İslamiye ile de takviye edilmesi halinde kesbedeceği cazibedar haşmet ve azameti İngilizler Afgan Emiri’ne uzaktan uzağa temaşa ettiriyorlarmış.
Son günlerde müzakerat-ı sulhiyenin bir netice-i katiyeye iktiran edemeyerek Hariciye Nazırının Kabil’e avdet ettiği söyleniyorsa da bunun da bir vesile-i zahireden ibaret olduğu iddia olunuyor. Zira Hariciye Nazırı’nın avdetini müteakip İngilizler Afgan Emiri’ne bir talepname gönderiyorlar. Rusların Aşkabad ve Kuşka cihetlerindeki istihzaratına mukabele etmek üzere Afganistan dahilindeki Herat’a bir İngiliz kuvve-i askeriyesi ikame etmek müsaadesini istiyorlar. Şimdiye kadar Afganistan cevab-ı muvafakat vermiyor. Fakat herhalde cevab-ı red vereceği hakkındaki ümitler de kuvvetli değil diyorlar. Ve yine diyorlar ki, şayet genç Buharalıların Buhara dahilinde yapmak istedikleri esaslı inkılaba, Rus kırmızı ordusu muaveuet edecek olursa, Afganistan ordusu da Buhara’ya yardım edecektir. Herat’a ingiliz kuwe-i askeriyesinin izamından maksad-ı hakiki de indel’iktiza Buhara’ya bilfiil muavenet imkanını bulmaktır.
Geçende Buhara Emiri Meşhed’e bir heyet-i sefaret göndermiş. Orada İngilizlerle konuşmuşlar. Ruslar tarafından kendisine bir tecavüz vukubulduğu halde İngilizlerin yardım edip etmeyeceğini sormuş. Manen ve maddeten yardım edeceklerini, top, tüfek, cephane hatta tanklar ve tayyare göndereceklerini söylemişler. Ve avdet eden Buhara heyet-i seferiyesiyle bir kaç İngiliz zabiti Buhara’ya gelmiş. Benim gördüğüme ve anladığıma göre, İngiltere şarkta pek esaslı istihzaratta bulunuyor. Hedef ettiği gaye şu: Afgan Emiri’ni daima eli altında bulundurmak, onu şarkta İslam emaretlerinin hamisi gibi kullanarak onun etrafında Buhara Emiri’ni ve Türkistan milliyetperverleriyle Fergana ihtilalcilerini toplamak. Zaten İran kendi işgal-i askerisi altında bulunduğundan bu sayede her gûna teşebbüsat-ı ihtilalperveraneyi Hint hudutlarından uzak bulundurmak.
Benim gayem ise tamamiyle bunun zıddı. Biran evvel Afganistan’a gitmek, Afgan Emiri’ne böyle bir fikir ve mütalaanın cinayetkar safhalarını güzelce tasvir etmek. Ve onu şark siyasi istihlasınm yegane çaresi olan İngiliz düşmanlığına sevk ve imale eylemek ve bu sayede Hindistan hudutlarında Hindistan ihtilalleri için bir yuva, bir keminkah hazırlamak. Bakalım hangimiz muvaffak olacağız.
Şimdi Afgan Emiri’ne benim hakkımda bir tebligat ifa etmenizi rica edişimin sebep ve illeti tezahür etti zannediyorum. Siz elyevm Afganistan’a ve Türkistan’a başka birisini gönderemez misiniz? Benim buralarda bulunuşum son derecelerde hüsn-i tesir icra ettiği için esasen göndermeğe de hacet yok. Fakat sizinle benim aramdaki rabıta-i maneviyeyi izhar edecek ufak bir işaret, vaziyeti son derecelerde takviye eder.
Cemal
V
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 29 AĞUSTOS 1920 TARİHLİ MEKTUP51
Cemal Paşa aşağıdaki mektubu Taşkent’ten Afganistan’a hareket tarihi olan 29 Ağustos 1920 günü yazmıştır. Mektubunda Afganistan ve Hindistan ‘daki siyasi gelişmelere temas etmektedir.
Taşkent, 29 Ağustos 1920 Kardeşim Mustafa Kemal Paşa,
Bugün esir zabitan arasından intihap ettiğim ondört zabit ve dokuz Türk neferi ve bir hayli Türkiskanh vatanperver bulunduğu halde Afganistan’a müteveccihen hareket ediyorum. Son aldığım malûmata göre Afganistan ile İngilizler arasında sulh muahede-i katiyesi imza olunmuştur.
Bu muahede mucibince “Rusya ile İngiltere arasında bir mücadele-i müstakbelede Afganistan’ın bitaraf kalacağı temin olunmuştur” iddiasında bulunuyorlar. İngilizler Meşhed ve Şiraz taraflarında ufak tefek kuvvetler tahşit ediyorlar. Mevcut malûmata göre İngilizlerin İran dahilinde onbeş bin kadar kuvveti var. Bu kuvvetle İngilizler “Merv” üzerine bir darbe-i acile indirmek istiyorlar iddiasında bulunuyorlarsa da ben böyle bir hareketi biraz budalalık telakki ederim. Herhalde benim en ziyade düşündüğüm şey, Afgan Emiri’ni her ne suretle olursa olsun ikna ederek Hindistan ihtilali ile Kabil’de gayet şedit ve seri bir surette iştigal edebilmektir. Son malûmata nazaran Hindistan’da mevcut büyük siyasi fırkalar içinden üçüncü bir siyasi fırka çıkmış, Ve bu son fırka, diğer iki evvelki fırkalara —ki bunlardan birisi Müslim Layek’tir— yalnız vesait-i kanuniye ile istihsal-i maksattan ibaret olan programını miskinane telakki ederek Hint makasıd-ı siyasiyesinin istihsali için vesait-i ihtilaliyeye de müracaat iktiza edeceğini ilan etmiş ve hatta az çok işe de başlamış. Elyevm Hindistan’da büyük bir grev var. Ve bu grev vesilesiyle polisten ve grevcilerden ölenler var. Hatta İngilizler Hindistan’da birçok şurişler bulunduğunu iaşe etmek suretiyle güya Hindistan’a götüreceklermiş iddiasında bulunarak İran’ın ötesinde berisinde bulunan kuvvetlerini Meşhed’e ve Şiraz’a topluyorlar fikri, Rus Başkumandanlığında kuvvetle hükümfermadır. Görüyorsunuz ki Afgan seyahatim pek mühim ve nazik bir zamana tesadüf ediyor. İnşallah muvaffak olurum. Size leffen bir fotoğraf takdim ediyorum. Mütekabilen sizden de bir fotoğraf isterim. Suret-i mahsusada gözlerinizi öperim kardeşim.
Cemal
Buralarda kalan bazı esir zabitan İstanbul’da ve Türkiye’nin başka taraflarında kalan ailelerine taraf-ı alinizden malûmat verilmesini ve mümkün olursa muavenet edilmesini rica ediyorlar. İsimlerini havi listeyi takdim ettim. Bir de bir zavallı Türk, Konya taraflarındaki kardeşine bir mektup göndermek istemiş. Onu da bana getirdi. Size gönderiyorum. Mümkün ise delalet buyurunuz.
VI
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 14 EYLÜL 1920 TARİHLİ MEKTUP52
Cemal Paşa aşağıdaki mektubu Afganistan topraklarına girdiği 14 Eylül 1920
günü Cehli Duhteran’dan yazmıştır. Bu mektubunda, önceki mektuplarındaki subay isteğini yinelemekte, bu hususta Afgan Emiri’nin de Mustafa Kemal Paşaya özel mektup yazdığını bildirmektedir.
Afganistan’da
Cehli Duhteran’dan
14 Eylül 1920
Kardeşim Mustafa Kemal Paşa,
Bundan evvelki mektuplarımda arz ettiğim veçhile elhamdülillah işte bugün Afganistan’a geçmeye muvaffak oldum. İlk merhalemiz olan Cehli Duhteran’da bir seneden beri Afganistan’da hizmet etmekde bulunan Osmanlı zabitanından erkanıharbiye Binbaşısı Ziya ve Rıfat Beylere tesadüf ettim. Bu zatlar size iltihak etmek üzere memlekete geliyorlar. Ziya Bey’in yedinde size hitaben Afgan Emiri’nin bir mektub-u mahsusası vardır. O mektupta Emir Hazretleri sizden Afganistan için bir Osmanlı zabitan heyeti gönderilmesini rica ediyor. Bu ricayı kabul etmenizi pek ziyade muvafık telakki ederim. En muktedir erkanıharbiye ümeramızdan bir zatın riyaseti altında yirmibeş zabitten mürekkep bir heyet gönderecek olursanız pek isabet edersiniz. Fikr-i acizaneme göre bu heyet vasıtasıyla Afganistan’da mükemmel bir ordu vücuda getirsek müstakbelen buralarda icrasını tasmim ettiğim harekat için fevkalade bir vasıta elde etmiş oluruz. Heyetin maaşatı ve bütün masarifi Emir tarafından tediye edileceği tabii ise de her türlü ihtimale karşı bunlara on bin altın para da verirseniz pek ala olur. Bundan evvelki mektuplarımda pek çok izahat verdim. Afganistan ahvali hakkında Ziya Bey’den izahat alacağınız için bu mektubumu kısa keseceğim. Şarkta yapmak istediğim işlerde muvaffak olabilirsem İngiliz dostlarımızın başına bela olacağıma ve sizin yükünüzü tahfif edebileceğime eminim.
Her gün zuhur eden ahval, istikbal için ümidimi tezyid ediyor.
Çalışmak sizden ve bizden, muvaffakiyet Allah’tan. Bütün arkadaşların gözlerini öperim. Bedri Bey ellerinizi öpüyor.
Kemal-i hasret ve iştiyak ile gözlerinizi öperim, kardeşim.
Cemal
VII
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 29 EYLÜL 1920 TARİHLİ MEKTUP53
Cemal Paşa, 29 Eylül 1920 tarihli aşağıdaki mektubu Herat’tan göndermiştir. Mektupta, 75 günden beri Herat’ta bulunduğunu, yakında Kabil’e hareket edeceğini bildirmekte, Hindistan ve Afganistan’daki siyasi olaylardan söz etmektedir.
Herat, 29 Eylül 1920 Kardeşim Mustafa Kemal Paşa,
İslamın necm-i talihi Şarktan zuhur etmek üzeredir, zannediyorum. Taşkent’ten ve Kuşka’dan gönderdiğim mektuplar vasıl olmuşlarsa anlamışsınızdır ki ben Afganistan’a dahil oldum. Onbeş günden beri Herat’ta bulunuyorum. Buranın adeti veçhile, Kabil’e hareket için Emir Hazretlerinden mezuniyet talep olundu. Üç gün evvel mezuniyet geldi. Emir Hazretleri ziyaretimden pek ziyade memnun olmuşlar ve Hariciye Nazırı vasıtasıyla kendilerinin mihman-ı hassı olarak Kabil’e gelebileceğimi cevaben bildirmişlerdir.
Hariciye Nazırı’nın mektubunun bir suretini aynen ve leffen takdim ediyorum. Mektubumun geldiği posta ile vasıl olan Aman-ı Afgan gazetesi de benim Afganistan’a vürudum haberini fevkalade manidar bir lisan ile ilan ediyordu. Gazetenin buna ait fıkrasının tercümesini de takdim ediyorum. Fıkra gazetenin en başına yazılmış ve karilerin celb-i nazar-ı dikkati için işaret-i mahsus konulmuştu. Mevlevi Bereketüllah Efendi’nin benimle beraber gelmekte olduğunun ilavesi pek manidardır. Bununla İngilizlere anlatmak isteniliyor ki benim Afganistan’a seyahatim münhasıran İngilizlere Hindistan’da bir darbe indirmek maksadına müptenidir. Ve yine aynı gazetenin diğer bir makalesini size gönderiyorum. Yalnız, bunun mukaddematını size izah etmeliyim ki bu makalenin ehemmiyeti tezahür etsin.
Hindistan’da “Cemiyet-i Hilafet” namı altında bir cemiyet teşekkül etmiş ve bu cemiyet İngilizlerin makam-ı hilafet hakkında reva gördükleri muamele-i imhakaraneye mani olmak fikrini kendisine şiar edinmiştir. Cemiyetin reisi meşhur mevlevi Mehmet Ali bu maksatla Avrupa’ya gitmiş ve sulh konferasında ve Londra’da gayet şedit teşebbübatta bulunmuştur. İngilizler bu teşebbüsata ehemmiyet vermiyorlar. Fakat Hintliler bu fikirde musırren sebat ediyorlar. Bu maksat için Mecusi Hindûler de İslam Hintlilere va’d-ı muavenet etmişler ve cümlesi müttehiden hareket ediyorlar.
Cemiyet suver-i muhtelife ile çalışıyor. Bundan dört ay mukaddem bu cemiyete dahil olan Hint uleması eğer İngilizler hilafet-i İslamiye hukukuna riayet etmezlerse Hind Müslümanlarının memalik-i İslamiyeye hicret ve orada İngilizler aleyhine ilan-ı cihada mecbur olduklarına dair bir fetva vermişler. Bunun üzerine, şimdiye kadar takriben yüz bin Hint muhacirini Afganistan’a gelmiş. Evvelleri bu muhacirinden ne suretle istifade edilmesi lazım geleceği kestirilememiş. En son okuduğum Aman-ı Afgan gazetesinden tercüme ettiğim talimatnameye göre, bu mesele ahsen surette hal edilmiş. Hint muhacirlerinden taburlar teşkili, Hintlilerden zabitan yetiştirilmesi vesaire gibi nikat-ı mühimme ki benim en ziyade arzu ettiğim şeylerdi.
Tercümesini gönderdiğim talimatname mucibince bunlar elyevm kabili icra mesail sırasına geçmişlerdir. Bizim İstanbul hükûmet-i melûnesinin sulhnameyi54 imza ettiğini kemal-i istikrah ve lanetle okudum. Fakat bunu neşreden gazete aynı zamanda Hindistan’daki hilafet heyetinin de bir beyannamesini neşrediyor. Beyanname diyor ki: “İmzayı eden İstanbul hükümeti İngilizler tarafından satın alınmış ve onlar tarafından intihap ve tayin olunmuş eşhastan mürekkeptir. Padişah da İngilizlerin elinde adeta esir halindedir. Binaenaleyh bu imza kerhen ve cebren alınmış bir imza olması itibariyle biz onu gayrivaki addederiz. Ve Türkiye hükümetiyle İtilafiyun arasında musalaha olmamış kabul ederiz. Biz Türkiye hükümetinin bütün hukuku kendisine iade oluncaya kadar mücahede ve mücadelemizde devam edeceğiz”.
İran’dan aldığımız malûmata göre, Meşhed’de bulunan İngilizler Meşhed’i tahliye etmektedirler. Oradan nerelere gitmekte olduklarına dair deveran eden rivayat muhteliftir. Bazılar Tahran’a sevk olunduklarından, bazılar Bağdat taraflarına gönderildiklerinden bahsediyorlar. Herhalde, kıtaat-ı Irakiyede Araplarla İngilizler arasında gayet şedit müsademat cereyan ediyor. Gazetelerden istinbat ettiğime göre, müsadematın merkez-i cereyanı Hille ve Necef kazalarıyla Müntefık sancağı taraflarıdır.
Hatta, İrak’taki Makamat-ı mübarekenin mesdut olduğu, züvvar kabul edilmediği rivayetleri bile var. İşte bütün bu havadisler biraraya toplanırsa Emir-i Afgan Amanullah Han Hazretlerinin gayet cesur ve müteşebbis bir Müslüman olduğu da nazar-ı dikkate alınırsa ve benim Afganistan’a vürudumun böyle pek bahir bir tantana ile ilan edilmesi düşünülürse Şarkta halas-ı İslam için bana pek büyük faydalar temin edecek teşebbüsatın pek karip olduğuna hükmetmek lazım gelir.
Bütün bu teşebbüsatın müntic-i muvaffakiyet olması için gerek Afganistan’ın gerek Türkiye’nin Rus Şûralar Cumhuriyeti ile fevkalade hüsn-i münasebat idame etmeleri lazım geleceği fikr-i esasisi Emir-i Afgan Hazretlerine kabul ettirebildiğim gün İngilizler darbelerin en zehirlisini, en müessirini cangahlarına yemeğe başlıyacaklardır. Fakat herhalde Bolşevik hükümetinin de münasebetsiz su-i zanlardan sarf-ı nazar etmesi ve daha doğrusu Şark milletlerini taht-ı esarette tutmak lazım geleceğine kanaat getirmiş olan eski milliyetperver Rusların Bolşevikler arasında icra etmekte oldukları su-i telkinata suret-i katiyede nihayet verilmek ve Afganistan’a silah ve paraca muavenet-i mahsusada bulunmak elzemdir. İşte benim bugünkü mesaimin iki ma’tuf-ı ileyhi.
Dün buraya Moskova’dan bir telgraf geldi. Telgraf Moskova Afganistan Konsolosluğundan. Konsolos diyor ki : “Türk murahhası Azmi Bey beş refiki ile beraber Kuşka tarikiyle Kabil’e gelmek üzere Moskova’dan hareket etmiştir. Kendisinin müreffehen seyahatinin teminini rica ederim.”
Bu Azmi Bey kimdir? Nereden gönderiliyor? Vazifesi nedir? Anlaşılmıyor. Ben zannediyorum ki Beyrut vali-i sabıkı Azmi Bey olsa gerek. Fakat acaba sizin tarafınızdan mı geliyor, yoksa benim buraya geldiğimi haber alarak bana iltihak etmek üzere kendi teşebbüs-i şahsisi ile mi geliyor? Buraları anlaşılamıyor. Türkiye’de buralara gönderilebilecek üç Azmi Bey var. Beyrut valisi Azmi Beyden maadası böyle uzun seyahati deruhte edebilecek halde olmasa gerek. Herhalde vatandan en taze havadisleri almağa muvaffak olacağım için her kim olursa olsunlar benim için pek büyük meserretle istikbal olunacaklardır.
Şimdilik yazacak başka havadisim yok. Münih’te adreslerini atiye yazdığım ailem var. Ara sıra onların ne halde bulunduklarını sordurmak lütfunda bulunursanız babaları uzağa gitmiş ise de babalarının dostları tarafından unutulmayacaklarını takdir ederek sevinirler.
Bedri ile beraber suret-i mahsusada gözlerinizden öperim kardeşim.
Bütün ihvana selam ve muvaffakiyetler temenni ederim. Gazetelerin verdikleri havadislere nazaran, başlıca iki cephe üzerinde Yunanlılarla mücadele ediyormuşsunuz. Birisi Ali Fuat Paşa55 kumandasıyla Bursa cephesi ve diğeri Nurettin Paşa56 kumandasıyla İzmir cephesi. Ve yine gazeteler evvelce Bursa Yunanlılar eline sukut etmiş iken ahiren istirdat olunduğunu söylüyorlar. Şu Yunanlılara mükemmel bir dayak atacak olursan artık meseleye hallolunmuş nazarıyla bakmak mümkün olacaktır. Allah yardımcın olsun. Baki dua.
Ahmet Cemal
VIII
MUSTAFA KEMAL PAŞA’DAN CEMAL PAŞA’YA 11 EKİM 1920 TARİHLİ MEKTUP57
Bu mektup Mustafa Kemal Paşa ‘nın, Cemal Paşa ‘ya ilk mektubudur. Mektubunda Cemal Paşa’nın Asya’daki faaliyetlerine teşekkür etmekte beraber, onun subay isteğinin, anavatanın savunmasının her şeyden önce gelmesi ve İstanbul’dan Ankara’ya gelen subayların ihtiyacı ancak karşılayabilmeleri sebebiyle mümkün olamayacağını ifade etmekte, Afganistan ve Hindistan ‘daki faaliyetlerin de Ankara’nın bilgisi ve talimatı içinde seyretmesi gereğini vurgulamakta, daha sonra Sovyet Rusya ile Moskova’da parafe edilen ve henüz Ankara Hükumeti’nce inceleme safhasında bulunan dostluk antlaşmasından söz etmektedir.
Kardeşim,
11 Haziran 36 tarihli ve Halil Paşa vedaatiyle Moskova’dan irsal ve Bakû’de 2 Temmuz tarihi ile tahşiye buyrulan mufassal mektubunuz, mesafenin bu’diyetine munzam olan noksan vesait hasebiyle pek geç alındı. Taşkent’e kadar seyahatinize saik olan aynı maksat ile muahharen Moskova’ya muvasalat eden Enver Paşa’dan dahi bu sırada bir mektup58 ahzolundu. Müşarünileyhe yazılan cevapnamede59 beyan edildiği veçhile gerek zatıalinizin gerek Enver Paşa’nın Türkistan ve Afganistan ve Hindistan dahilinde düşman-ı azamimiz olan İngiltere’nin şevket ve satvetini rahnedar etmek ümniyesiyle icra-yi faaliyete karar vermiş ve devam ve sebat edildiği takdirde er geç netayiç-i meşkure vermesi inayet-i Hak’tan memul bulunan bu karar-ı fedakaranenin derhal icraatına teşebbüs eylemiş olmanız keyfiyeti cidden şayan-ı takdir ve şükrandır.
Bu pek mühim ve büyük teşebbüste hedef-i asli ingilizleri Hindistan’da vurmak olmasına göre Türkistan ve bilhassa Afganistan’da iken maksada kafi kuva-yi askeriye vücuda getirmek için evvelemirde pek ciddi teşkilat-ı milliye ihdası lüzumunu ben de takdir eder ve bu hususta buraca mümkünül-icra olan muavenetin ifasını bittabi ez-can ü dil arzu eylerim. Ancak dört taraftan düşmanla muhat olan asıl ana vatanın emr-i müdafaaasına her şeyden evvel takayyüd ve ihtimam etmek lüzumu bedi-hi ve hadisat-ı malûme üzerine İstanbul’dan buraya gelebilen zabitanın adedi ise ihtiyaca ancak kafi olduğundan şimdilik o babtaki arzu-yi aliyelerinin ishafına maatteessüf imkan-i maddi görülememiştir. Mukaddema yaverliğinizde bulunmuş ve geçenlerde Ankara’ya gelmiş olan İsmet Bey60 şu mektubumu hamilen nezd-i devletlerine izam edilmiştir. Ahval ve vaziyet-i hazıramızla takip etmekte olduğumuz makasıda ve buna vusul için muvafık gördüğümüz turuk ve mesaile dair mumaileyhten, istenilen malûmat ve izahat alınabileceği cihetle burada tatvil-i kelama hacet görülmedi. Yalnız her iki tarafın maksat ve gayesi vatan-ı muazzezi düştüğü girive-i inkırazdan tahlis ile beraber mevlûdat-ı asriyeden olan esasat-ı cedide dairesinde ihya etmek olduğundan müşterek olan bu zemin-i mücahedede pek ziyade dikkat ve itina ile nazardan dur tutulmaması ahem ve labüd bir nokta-i asliye vardır ki, o da garp emparyalizminden tahlis-i giriban için çalışırken başka mahiyette ve makus bir istikamette diğer bir beliyye-ye teslim-i inan etmemektir. Malûm-i alileri olduğu üzere mahvımızı emel edinmiş olan İngiltere’nin bütün alem-i İslama şamil bir esaret-i umumiye tesisi emrindeki teşebbüsat-ı hainanesine mukavemet ve muhalefet edebilecek yegane hükûmet-i İslamiye, Türkiye Devleti olduğu içindir ki bütün garp emperyalizm ve kapitalizminin en müthiş taarruzatı Anadolu üzerine tevcih edilmiş bulunuyor. Fıkdan derecesindeki noksan vesaitle beraber şimdiye değin bu taarruzata muvaffakiyetle mukabele eden Ankara hükümeti bu musaraanın uzun müddet devamı halinde husulü hariç ez-imkan olmayan bazı avakıbı teemmül ederek şarkta bir nokta-i istinad temini lüzumuna kanaat getirmiş ve bunun için Bolşevik hükümetiyle bir itilaf aktine teşebbüs eylemiştir. Netice-i hayriyesinin ankarib tecelli edeceği memul-i kavi bulunuyor. Ancak böyle bir itilaf ve muhadenetin ebediyen istihlas ve istiklal-i memleket gayesini temin emrinde payidar netayiç verebilmesi taraf-ı diğerin bazı avamil-i dahiliye ve tesirat-ı hariciye tahtında olarak bilahare tebdil-i fikir ve karar edememesine mütevakkıf ve bu da haiz-i hilafet olmak hasebiyle bütün alem-i İslam üzerinde mutena haiz-i nüfuz olan Türkiye Devletinin bu asırdide şeref ve nüfuzunu hemırkı bulunsun bulunmasın bilcümle şark akvam-ı İslamiyesi üzerinde muhafaza ve idame edebilmesine menuttur. Binaenaleyh Türkistan ve Afganistan’da tebarüz eden harekat-ı milliyeyi bir takım teşkilat-ı mahsusaya raptetmek suretiyle tevhid ve hedef-i asliye tevcih emrinde Rusya Sovyet Cumhuriyeti’ nin maddi ve manevi muavenet ve müzaheretinden azami derecede istifade etmekle beraber İslam şark inkılabını ihdas ve idare hususunda Türkiye’ye teveccüh eden vazife-i mahsusa-i tarihiyeyi de elden kaçırmamak iktiza eder. Şu halde Ankara hükûmet-i milliyesiyle oralarda tesis edilecek merkez-i icraat arasında daimi bir münasebet tesisi ve malûmat ve talimat teaitisi lüzumu muhtaç-ı izah değildir. Anadolu’da vaziyet-i dahiliye kesb-i resanet etmekte olduğu gibi zamanın müsaadesine inzimam eden mesai semeresi olarak cephe vaziyetimiz de inşallah ahd-i karibte bais-i neşat-ı kulûb olacak hadisata mazhar olabilecektir. Bundan mukaddem Bakû’ye mümessil gönderilmişti. Azerbaycan Cumhuriyeti tarafından buraya bir heyet-i daime-i sefaretin izam edileceği hakkındaki haberlerin tahakkuku üzerine mümessillik takviye edilmek suretiyle sefarete tahvil edileceği gibi şarkta iktiza eden diğer mevaki-i mühimmeye de birer memur-i resmi izam edilmek üzeredir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin Moskova’da bulunan heyet-i murahhasasının Rusya Sovyetler Cumhuriyetiyle akd-i itilaf veya ittifak için 4-5 aydan beri icra etmekte olduğu müzakerat müspet neticeye müncer olmuş ve tanzim ve tarafeyn murahhasları tarafından murafık-ı tasvip ve tasdikine taliken imza edilmiş mevadı havi itilafname layihasını Yusuf Kemal Bey bugün buraya getirmiştir61. Müşarünileyhten alınacak izahat-ı şifahiye üzerine buraca icra edilecek tetkikat neticesinde itilafname-i katinin inşallah bir aya kadar suret-i katiyede imza ve tatbikine şimdiden bir emr-i muhakkak nazarıyla bakılabilir.
Milletlerin kardeşliği prensibine ve memleketeyn menafi-i mütekabilesini müemmen hakiki ve samimi bir dostluk esasına müsteniden aktedilip hudud-ı milliyesinde müstakil Türkiye Devletiyle Sovyet Rusya Cumhuriyeti’nin yekdiğerini muvacehe-i alemde resmen ve mütekabilen tasdiki ve Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin kabul etmeyeceği herhangi bir senet-i devletin Rusya Cumhuriyeti tarafından dahi katiyen adem-i kabulü ve memleketeyn arasında ber-mukteza-yi muhadenet turuk-ı münakale ve muvasalanın bilatehir ve bilamezahim tesis ve idamesi ve her iki taraf tebasının yekdiğeri memleketinde aynı hukuk ve vezaiften mütekabilen istifade ve mükellefiyeti ve Boğazlarda umuma şamil serbesti-i münakalatın Türkiye hakimiyet-i mutlakasına ve payitaht olan İstanbul’un emniyet-i hariciyesine asla iras-ı halel etmeyecek surette Karadeniz’e mücavir devletler murahhaslarından mürekkep bir konferansta takarrürü gibi pek mühim ve kıymetli diğer esasatı şamil bulunacak olan böyle bir muhadenet ahitnamesinin akd ve ilanı keyfiyetinin, içinde bulunduğumuz şerait-i umumiye-i aleme nazaran Avrupa’da pek müthiş bir tesir ika edeceği ve şark İslam aleminde de büyük ümitlerle müterafık in’ikasat tevlit eyleyeceği şimdiden tahmin edilebilir. Avrupa’ya ait bu tesirat-ı muhakkakadan memleketin hayrına olarak azami derecede istifade hususunda Büyük Millet Meclisi hükümetinin pek müteyakkin ve faal bulunacağı ve zat-ı alileri tarafından da o havalide bu hadise-i mesudeden yüksek mertebede istih-sal-i menafiye sarf-ı gayret ve mesai edileceği mütekabilen ve kaviyen mec-zum ve vatan uğrundaki bu mücahede-i mukaddesede cümlemizin muvaffakiyat-ı tammesi eltaf-ı İlahiye’den herhalde memuldur kardeşim.
Mustafa Kemal
IX
MUSTAFA KEMAL PAŞA’DAN CEMAL PAŞA’YA 10 TEMMUZ 1921 TARİHLİ MEKTUP
Cemal Paşa’nın, Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı 16 Kasım 1921 tarihli mektubundan62 öğrendiğimize göre Mustafa Kemal Pasa, kendisine 10 Temmuz 1921 tarihli bir mektup göndermiş, bu mektupta “çalışmalarının Heyet-i Vekile katında takdir görmüş olduğunu” bildirmiştir. Söz konusu mektup metni bugüne kadar hiçbir eserde yayımlanmadığı için içeriği hakkında bütünüyle bir bilgimiz yoktur.
X
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 29 TEMMUZ 1921 TARİHLİ MEKTUP63
Cemal Paşa’nın, Mustafa Kemal Paşa’ya Herat’tan yazdığı 29 Eylül 1920 tarihli mektubu 10 aylık bir aradan sonra Kabil yakınlarında Biktut köyünden yazdığı 29 Temmuz 1921 tarihli mektup izlemektedir. Bu uzun süre içinde Cemal Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya mektup yazıp yazmadığı hakkında bir bilgimiz yoktur.
Cemal Paşa aşağıdaki 29 temmuz 1921 tarihli mektubunda, Mustafa Kemal Paşa’mn Anadolu’daki başarılarını kutlamakta, kendisinin Afganistan’daki çalışmalarını anlatmakta, bazı yazışma suretlerini ekte gönderdiğini belirterek, Afganistan’a subay isteğini yinelemekte, yakında Enver Paşa’nın isteği ile kendisiyle görüşmek üzere Buhara’ya bir yolculuk yapacağını söylemektedir.
Kabil, Biktut kariyesinden, 29 Temuz 1921
Ben size bu mektubu yazdığım sıralarda, siz kim bilir hangi dağ tepesindeki çadırınızda masanızın üzerine açtığınız haritalarınızın üzerinde, muharebe hatlarından gelen raporların tetkiki ile muhtelif kollara yazılacak tarif münderecatı ile ne hararetle meşgulsünüzdür? ilahi bir nurun kalbinizde husule getirdiği rûşeni ile milletin ruhundaki abide-i hamaseti aydınlattınız. Şimdi bütün zindeliği ile ayağa kalkmış milletin başına geçtiniz. Dünyaya harikalar gösteriyorsunuz. Allah yolunuzu açık, kılıcınızı keskin etsin. Benden sizlere, maiyetinizde, Türklüğün, Müslümanlığın hayrı için can veren kahramanlara kardeşçe binlerce selamlar ve hürmetler!
Benim buralara gelmekteki gayelerimin ne olduğunu bundan evvelki mektuplarımda bir dereceye kadar anlatmıştım. Başımıza son Yunan belasını çıkarmış olan İngilizlerin başına bir Hindistan belası açmak ve bu sayede belki bütün dünyaya biraz rahat nefes aldıracak bir hadise-i uzmanın müsebbibi olmak! İşte benim gayem budur. Sizin dahilde sarfettiğiniz mesaiyi harici mesai ile teshil ve takviye eylemek.
Bu hususta ne gibi teşebbüsatta bulunduğumu nazarınızda, gayet vazıh bir surette göstermek için size leffen bazı evrak ve muhaberat suretleri takdim ediyorum. Bunlardan birden …. kadar numara tahtındadır. Eğer her birini boş zamanınızda gayet dikkat ve itina ile okuyacak olursanız bir senelik mesaimin hulasasını elde etmiş olursunuz. Binaenaleyh, bu mektubumda onların münderecatından başka bahsetmeye lüzum görmüyorum. Fakat, bu verdiğim malûmat ve gönderdiğim evrak fevkalade mahrem ve yalnız sizin şahsınız ile lüzum görürseniz Hariciye Nazırı’nıza ve Erkanı-harbiye Reisinize ve yine lüzum görürseniz Refet Bey’e aittir. Sizler okuduktan sonra bunların kaffesini bizzat kendi elinizle ihrak etmenizi pek ziyade rica ederim. Zira üzerinde benden başkalarına ait olan esrar vardır.
…. numaralı vesikadan anlayacağınıza göre, benim Kabil’e gelmekliğimden en büyük fayda Afganistan’ı İngilizlere kaptırmamak ve Afgan-Rus muahedesini tasdik ettirmek olmuştur. Bizim mücadelatımız nokta-i nazarından bu en büyük bir faydadır. Bundan başka Afgan ordusunun ve devair-i muhtelifesinin Türk erbab-ı ihtisası vasıtasıyla tensik ve ıslah olunması kararını da istihsal ettim ki bu sayede Hindistan’ın can alacak bir noktasında elli altmış Türk zabitinin talim ve terbiye ettiği bir Afgan ordusu vücude gelmiş ve Afganistan yine Türk erbab-ı ihtisasının tensik ve tanzim eylediği bir idare-i muntazamaya malik bulunmuş olacaktır. Afganistan ile Türkiye arasında atiyen yapılacak bir muahede-i muhadenet bittabi İngilizleri çok düşündürecek ve Türkiye’yi kimsesiz bir öksüz çocuk telakki etmesine mani olacaktır.
Afganistan ordusunda Türk zabitanının istihdamına ve hangi işler için ne kadar Türk zabiti lazım geldiğine ve saireye dair Emir Hazretlerinin imzalarıyla tevsik olunan fermanları ve cetvelleri Hariciye Nazırı, Büyük Millet Meclisi Hariciye Vekili namına yazdığı bir mektup ile ve bu mektubumu size getirecek olan kurye ile Ankara’ya göndermiştir. Ben onların Türkiye’ye bir suretini leffen size gönderiyorum. Bu listeye dahil olan Türk zabitlerinden bir kısmı elyevm burada mevcuttur. Yeniden gelecek olan Türk zabitlerinin adedi yirmidörttür. Bunların şerait-i istihdamiyesini mübeyyin olan müsvedde dahi merbuttur.
Evvela sizden şunu rica edeceğim ki bu zabitler fevkalade hüsn-i intihap edilsinler. Ben bir kaç arizamda sizden rica etmiştim ki bu heyeti mümkünse Bosnalı Salih Bey’in riyaseti altında gönderiniz. Fakat İsmet Bey’in64 verdiği malûmata nazaran Salih Bey65 Erkanıharbiye-i Umumiye Harekat Şubesi Müdüriyetini ifa ediyormuş. Binaenaleyh infıkaki caiz değilmiş. O halde Behiç Bey66, yahut Tiflis sefiri Kazım Bey67 yahut Enver Paşa’nın eniştesi diğer Kazım Bey68 ve yahut Leyman Paşa’nın eski harbiye reisi Kazım Paşa69 ve eğer Malta’dan tahliye edilmiş ve Anadolu’ya gelmişse Ali İhsan Paşa’dan70 birini heyet-i tensikiye riyaseti ve erkanıharbiye-i umumiye ve harbiye devairi riyaseti ile göndermenizi münasip gibi telakki ederim. Diğer zabitanın intihabında meslekte malûmat-ı nazariye ve tecrübe-i ameliye, ahlakta bittecrübe sabit olmuş metanet ve safiyet, işret etmekten temami-i takva, son derece faaliyet ve arkadaşlarıyla hüsn-i muaşeret noktaları nazardan dûn tutulmamalıdır. Bütün teşebbüsat-ı umumiyemizde mazhar-i muvaffakiyet olmaklığımız için de bu zabitanın kaffesi reisleri vasıtasıyla doğrudan doğruya benim direktifim dahilinde hareket etmek lüzumuna dair taraf-ı alilerinden emr-i sarih ve kati almalıdırlar. Bittabi ben bu hususu gayet “indirect” istimal edeceğim ve yalnız reis-i heyet ile temasta bulunacağım ve tensikata ve vezaif-i umumiyeye taalluk eden hususat için hiçbir müdahalede bulunmayacağım. Fakat bunların Kabil’de etrafıma toplanmış olmaları teşebbüsatımız için fevkalade faydalar temin edecektir. Bu hususta Süreyya Bey71 size şifahi birçok izahat verecektir.
Elyevm burada bulunan ve Emir Hazretlerinin son fermanları mucibince heyet-i tensikiye-i Osmaniye meyanına ithal edilmiş olan Türk zabitanının esamisini mübeyyin bir pusula da işbu mektubuma leff edilmiştir. Zabitan ile maliye ve jandarma ve polis müşavir ve muavinlerinin Ankara’dan buraya kadar olan harcırahları ile üçer aylık maaşatı miktarına baliğ olan beş bin yediyüzyirmi İngiliz lirasının Ankara’daki Afgan Sefiri tarafından size teslim olunacağını Hariciye Nazırı mektubunda bildirmiştir. Bu parayı aldığınız halde derakap icabının ifa edileceğine hiç şüphe etmiyorum.
Maliye Müşavirliğine tayin edilecek zat işinin cidden ehli olmalıdır. Gerek zabitan ve gerek diğer erbab-ı ihtisas kendi mesleklerinin icabettirdiği bütün kanun ve nizamname ve talimatnameleri ve bütün cetvel vesaire suretlerini hamilen gelmelidirler. Burada hiçbir şey bulmanın imkanı yoktur.
Zabitandan arzu edenler haremleriyle birlikte de gelebilirler. Fakat en ziyade haremleri tahsil görmüş olanların gelmesine müsaade edilmesi burada Türk kadınlığının irfan yüksekliğine numune teşkil etmek nokta-i nazarından faydalı olur.
Bundan evvel gönderdiğim bir kurye ile size bir iki fotoğraf gönderdiğimi tahattur ediyorum. Süreyya Bey vasıtasıyla da size bir kaç fotoğraf daha takdim ediyorum. Sizin bana oradaki hayatınızı musavvir bazı fotoğrafları göndereceğinize eminim. Binaenaleyh onları kemal-i ısrar ile bekliyorum.
Buraya gönderdiğiniz mümessil Abdurrahman Bey’e72 hiçbir para vermediğiniz için buraca pek sıkıntı içindedir. Ankara’nın mümessili sıkıntı çekmemek mecburiyetinde olduğu için kendisine ayda iki bin Kabil rublesi verilmesini ve onun mukabilinde Ankara hükümeti tarafından An-kara’daki Rus Sefirine Osmanlı parası verilmesini buradaki Rus Sefirinden rica ettim. Muvafakat etti. Eğer siz de muvafakat ederseniz işi o suretle idare edeceğiz. İki bin ruble altın olarak seksen Osmanlı lirası eder. Bir mümessilin bundan daha az para ile yaşamasına buraca imkan yoktur. Herhalde sizin muvafakatiniz gelinceye kadar ben kendisini şöyle böyle idare etmeğe çalışacağım.
Abdurrahman Bey iyi bir adam ise de herhalde afganiyüla olması Anadolu ruhunu temsil edebilmesine mani oluyor, zannediyorum. Benim kanaatimce bu pek ziyade haiz-i ehemmiyet olan Kabil noktasına yeni Türklük ruhuna son derecelerde vakıf birinin gönderilmesi pek münasip olur. Ben sizin hiddet etmiyeceğinize emin olsam yine eskiden olduğu gibi Bedri Bey’i tavsiye edeceğim. Bedri Bey, Emiri’n son derecelerde muhabbetini celbetmiştir ve gayet zeki, fedakar bir arkadaştır. Böyle arkadaşları iş başına geçirmek pek faydalı olacağı kanaatindeyim. Abdurrahman Bey’i de onun maiyetine müsteşar veya müşavir namıyla tayin edersiniz, olur biter. Herhalde bu maruzatımın gayet mahrem tutulmasını ve Abdurrahman Bey’in kulağına isal edecek bir kimseye serrişte verilmemesini rica ederim. İstemem ki uzak yerlerde bu arkadaşla bozuşmuş olalım. Süreyya Bey bu hususta size izahat verebilir.
Şurası da bizim için şart-ı azamdır ki bundan sonra laakal ayda veya bir buçuk ayda bir sizden behemehal bir mektup almalıyım. Bu mektubu siz Bakû’deki Memduh Şevket Bey’e73 gönderirsiniz. O da Taşkent’teki yüzbaşı Haydar Şevki Efendi’ye gönderir. Oradan da bana gelir. Haydar Şevki Efendi’nin Taşkent mümessiliğini resmen tasdik ederseniz o da isabet olur.
Artık size yazacak bir şeyim kalmadı. Burada Afganistan için yazdığım ve kabul ettiğim nizamnamelerden birkaç tanesini hatıra olarak size takdim ediyorum. Kariben askeri ve mülki ceza kanunnameleri de tabedilmiş olacaktır. Ben yalnız başıma bu kadarcık yapabildim ve bugün Afganistan’a bir hükümet şekli verdim. Fakat bunların tatbik ve ıslahı birçok arkadaşın burada bulunmasına ma’kuddur. O lütfü da siz yapacaksınız.
Bütün arkadaşların gözlerini öperim. Buradaki zabitan ellerinizi öperler. Enver Paşa’dan aldığım bir telgraf74 mucibince kendisiyle görüşmek üzere kariben Rusya’ya bir seyahat yapacağım. Eylül nihayetinde Buhara’da bulunacağım. Eğer o zamana kadar bu mektubunu alır da Taşkent’teki Haydar Şevki Efendi vasıtasıyla bana gönderilmek üzere bir mektup irsal ederseniz müteşekkir kahrım.
Baki seni hasretle öper ve muvaffakiyetini Allah’ın büyüklüğünden temenni ve niyaz ederim, kardeşim.
Kardeşin Ahmet Cemal
XI
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 12 KASIM 1921 TARİHLİ TELGRAF75
Cemal Paşa’nın aşağıdaki telgrafı, Mustafa Kemal Paşa’ya 12 Kasım 1921 günü Moskova’dan gönderilmiştir. Telgrafta Enver ve Halil Paşaların Anadolu’ya geçme girişimini öğrendiğini ve bu eyleme mani olmak için bütün gücüyle çalışacağını, yakında Almanya’ya hareket edeceğini bildirmektedir.
Büyük Millet Meclisi Hükümeti Reisi ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine,
Mülazim Süreyya Bey’le takdim ettiğim mektuplardan ahval-i umumiye malûm-ı samileri olmuştur. Ahiren Moskova’ya muvasalatımda Enver ve Halil Paşaların Anadolu’da teşebbüs etmekte oldukları hususata vakıf oldum76. Bu teşebbüsata nihayet verdirmek için bütün mevcudiyetimle çalışıyorum. Pek yakın bir zamanda nail-i maksat olabileceğime itimadım kavidir. Neticeyi birkaç güne kadar gideceğim Almanya’dan arzederim. Afganistan hakkındaki teşebbüsatım pek muvaffakiyetli neticelenmiştir. Almanya’da pek kısa bir müddet kaldıktan sonra tekrar Afganistan’a avdet edeceğim. Evamir-i devletlerinizi Fethi Bey’in77 bildiği Münih’teki adresime iş’ar buyurursanız müteşekkir olurum. Afganistan için istediğim zabitanı bizzat intihap etmek emelindeyim. Süreyya Bey’in bu iş için serian İstanbul’a izamını rica ederim. Muvaffakıyet-i ahirenizden78 dolayı bütün ruhumla arz-ı tebrikat ederim.
Ahmet Cemal
XII
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 16 KASIM 1921 TARİHLİ MEKTUP79
Cemal Paşa’mn aşağıdaki mektubu, Mustafa Kemal Paşa’ya, 5 hafta kaldığı Moskova’dan Almanya’ya hareket etmekte olduğu günlerde 16 Kasım 1927 tarihinde yazılmıştır. Mektupta Mustafa Kemal Paşa’nın gönderdiği 10 Temmuz 1927 tarihli mektubu aldığını ve “faaliyetlerinin Vekiller Heyeti’nce takdir görmüş olduğunu “ öğrenmekten cesaretlendiğini, Enver Paşa’nın Buhara’daki faaliyetlerine mani olmak için olanca gücüyle çalışacağını kaydetmektedir.
Kardeşim Mustafa Kemal Paşa,
10 Temmuz tarihli mektubunuzu kemal-i sürurla okudum. Mesai-i acizanemin Heyet-i Vekile nezdinde şayeste-i takdir görülmüş olması mesai-i müstakbelem için bana pek büyük bir cüret ve kanaat bahşetti. İtimat edebilirsiniz ki Vusta-yi Asya İslam muhitinde pek karip bir atide şayan-ı takdir ve hürmet teyakkuz-ı umumi husule gelecek ve Anadolu’nun vücuda getireceği azametli saltanat-ı milliyenin kıymettar peykleri halinde dünkü düşmanlarını mecbur-i tazim ve tekrim edeceklerdir. Refakatimde benimle beraber çalışan arkadaşlar hakkında lütuf ve inayetinize bilhassa arz-ı şükran eylerim. Uzatmış olmamak için gayret kısa bir cümle ile şunu söyliyeyim ki, 10 Temmuz tarihli mektubunuzla beni hakikaten pek müteşekkir bıraktınız. İşte şimdi kalbimde ati-i teşebbüsatım hakkında büyük bir cüret hissediyorum.
Moskova’ya gelmek üzere olduğumu ve geldiğimi şimdiye kadar almış olacağınız müteaddit mektuplarım ve tebligatlarımla anlamışsınızdır. İşte bu mektubumu da Moskova’dan hareket etmek üzere olduğum sırada yazıyorum. Moskova’da tam beş hafta kaldım. Bu müddet zarfında neler yapmış ve nelere teşebbüs etmiş ve muvaffak olmuş bulunduğuma dair Afgan Emiri Hazretlerine yazdığım mufassal bir mektup pek güzel izah eder. O mektubun bir suretini leffen size takdim ediyorum. Ruslara karşı ne suretle istimal-i lisan etmekte olduğumu da gene bir suretini takdim ettiğim memorandum pek güzel izah eder.
Enver Paşa’nın teşebbüsat-ı ahiresi hakkındaki mütalaatım da kendisine son yazdığım mektupla Emir’e yazdığım mektuptan anlaşılıyor. Eğer hakikaten Enver Paşa’yı Buhara’dan geri alamazsam bütün bir buçuk senelik mesaimi mahvetmiş olacağım. Buna muvaffak olmak için olanca şiddetimle çalışıyorum.
Halil, Küçük Talat ve elhasıl bütün Enver teşebbüsatının erkanını Kafkasya’dan uzaklaştırmak üzereyim. İşte bu sayede siz, sizi rahatsız eden ve işleri ihlal etmesi kaviyyen melhuz olan bir teşebbüsten kurtulmuş olacaksınız. Buhara teşebbüsünün alacağı son şekilden sizi ancak Berlin’de haberdar edebilirim. Bu arizam size ne zaman vasıl olacaktır, bilemiyorum. Binaenaleyh bunun cevabını doğruca Moskova’ya yazarsanız müteşekkir kahnm. İstediğim mütehassıslarla zabitanm miktar ve esamisi hakkında Süreyya Bey’den malûmat-ı lazıme almış olacaksınız. Bunları lütfederseniz işlerim kesb-i suhulet etmiş olur. Fethi’nin ve diğer rüfekanın hürmetle gözlerinden öperim kardeşim.
Ahmet Cemal
XIII
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 30 KASIM 1921 TARİHLİ MEKTUP80
Cemal Paşa’nın, aşağıdaki 30 Kasım 1921 tarihli mektubu, Münih’ten yazılmıştır. Cemal Paşa bu mektubunda, Berlin’de kısa süre kaldıktan sonra ailesinin bulunduğu Münih’e geldiğini bildirmekte, özellikle Enver Paşa’nın son girişimini şiddetle kınamaktadır. Enver Paşa’nın Buhara’da giriştiği faaliyetin gerek Anadolu gerekse islam ülkeleri için zararlarını dile getirmekte, onun oluşturduğu “İslam ihtilal Cemiyetleri İttihatı” adlı örgütün lağvedilmesi için Enver Paşa’nın Moskova ve Berlin’deki çalışma arkadaşlarına ihtarda bulunduğunu söylemektedir. Ayrıca Enver Paşa’nın girişlerinin kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığını kaydetmekte, bu sebeple Ankara Hükümeti tarafından da durumun halka açıklanmasını istemektedir.
Münih, 30 Teşrinisani 1921 Kardeşim Mustafa Kemal Paşa,
Moskova’dan Ali Fuat Paşa vasıtasıyla takdim ettiğim mufassal mektubu81 yazdıktan sonra İsmet Bey’le birlikte Almanya’ya geldik. Münih’e muvasalatımda ailemi ve çocuklarımı hamdolsun afiyette buldum. Seyahatimiz pek büyük suhuletle cereyan etti. Sizi şahsıma ait tafsilat ile meşgul etmekten ise doğrudan doğruya maksada gireceğim.
Bence bugünün tn- mühim meselesi Enver’in son teşebbüsatıdır. Bu mecnunu Anadolu’da sizin başınıza bela olmaktan meneden talihe müteşekkir olduğum halde onu müteakip teşebbüs ettiği işten dolayı son derecelerde müteheyyicim. Anadolu’ya ve size karşı artık hiçbir şey yapamayacağını tamamiyle anladıktan sonra mutlaka bir iş yapmak ve her ne suretle olursa olsun kendisinden bahsettirmek cinnetini izhar eden bu zat bu sefer de Rusya hükümeti aleyhine Buhara ve Türkistan ve Fergana’da bir ihtilal çıkarmak fikrine düşmüş ve hemen işe başlamıştır.
Bunun neticesinde gerek memleket için ve gerek şark muhit-i İslamı için en ufak bir fayda ve en ehemmiyetsiz bir muvaffakiyet ümidi mevcut bulunsa idi hiç de telaş etmezdim. Fakat bir taraftan belki yüzbinlerce Müslüman ve Türkün daha mahv ve helak edilmesini ve bir taraftan da benim Afganistan ve Türkistan ve Buhara’da teşebbüs ettiğim işlerin dûçar-ı akamet olmasını mucip olmaktan başka bir netice vermeyecek olan bu son teşebbüsten de bu mecnunu sarfınazar ettirmek benim için bir vazife halini kesbetti. Ve daha Moskova’da iken kendisine gayet şedit ve tevbihamiz bir mektup yazdım. Ve daha sair bazı teşebbüslerde bulundum.
Bu defa Münih’e gelir gelmez Rusya Hariciye Komiseri Çiçerin’e bir mektup yazarak Enver’in son teşebbüsü hakkındaki nokta-i nazarımı kendisine izah ettim. Mektubun Türkçe bir suretini aynen leff ediyorum. Benim korktuğum şey Rusların, Enver dolayısiyle benim hakkımda da şüpheye düşerek Afganistan’ın Rusya tarikiyle Anadolu ile temasta bulunmasına mani olmaları ve Anadolu’dan ve İstanbul’dan Afganistan’a celbedeceğimiz zabitan ile sair erbab-ı ihtisasın Rusya tarikiyle mürurlarına müsaade etmemeleri ve Afganistan’a vermeği taahhüt ettiklerini bundan evvelki mektubumda arzettiğim malzeme-i harbiyeyi vermekten imtina eylemeleridir. Çiçerin’e yazdığım mektuptan maksat budur. Bakalım bu son hezeyanların tesirat-ı muzırresini izaleye muvaffak olabilecek miyim.
Enver’in bir fikr-i mahsus ile teşkil ettiği “İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı” namındaki teşkilatın bilkülliye lağvedilmesini ve artık böyle delice teşebbüsattan vazgeçmelerini Enver’in Moskova ve Berlin’deki rüfekasına ihtar ettim. Ve badema böyle benim bilgim olmayan teşebbüsat için benim ismimi kullanmağa mezun olmadıklarını ve benim kendileriyle hiçbir münasebet-i şahsiyem olmadığını kendilerine söyledim. Zannediyorum ki müteşebbislerini hacil etmekten başka bir fayda temin etmemiş olan bu iş de böylece nihayet bulmuştur.
Yalnız, buraya gelmiş olan son İstanbul gazetelerinde Enver’in Batum’daki teşebbüsatına benim de iştirak ettiğim hakkındaki havadisi görünce pek ziyade müteessir oldum. Eğer benim Enver’in Batum ve Anadolu teşebbüsatıyla hiçbir alakam olmadığına dair Büyük Meclis Hükümeti erkanından birinin bir gazete muhbirine enterviyöv tarzında bir ifadesini neşrettirecek olursanız benim namusumu ikmal etmiş olursunuz. Afganistan’daki hidematımın sizce müstahsen ve menafi-i dahiliye ile mütevafık olduğuna dair Anadolu’da münteşir gazetelerden birinin menba-ı meçhul bir havadis veya fıkra neşretmesi de teşebbüsatımdaki muvaffakiyetim için pek müfit olabilir.
Mülazim Süreyya Bey ile takdim ettiğim mufassal mektup ile melfufatını şimdiye kadar mütalaa buyurmuş olacaksınız. Afganistan için istediğim zabitan ile erbab-ı ihtisası evamir ve talimatınız dairesinde intihap ve Afganistan’a sevk etmek üzere kariben nezdinize sizin de haiz-i itimad-ı fevkaladeniz olan İsmet Bey’i daha mufassal bir mektubumu hamilen izam edeceğim. O zamana kadar Afganistan’a hiç kimsenin gönderilmemesini rica ederim.
Berlin’de bulunduğum sırada, Amerika’nın Associated Press vekili Mr. Weygand ile görüştüm. İngiltere Hariciye Nezareti’nin 7 Eylül tarihiyle Rusya hükümetine verdiği notanın benim hakkımdaki fıkaratına cevaben yazdığım bazı şeyleri mumaileyh vasıtasıyla neşrettirdim. Bu sırada bana dedi ki: “Bundan bir ay evvel, Yunan Kralı Konstantin ‘Türk – Yunan Mücadelesi’ unvanı altında bizim matbuatımız vasıtasıyla ve bizzat kendi imzasıyla mufassal ve tamamen Türklerin aleyhinde bir makale neşretmişti. Ben isterdim ki aynı matbuat Mustafa Kemal Paşa’nın Kral Konstantin’e cevaben bizzat kendi imzası tahtında yazacağı bir makaleyi de neşretsin. Fakat maatteessüf bu hususta birçok vasıtalara müracaat ettiğim halde şimdiye kadar hiçbir şey elde edemedim”.
Bu zatın fikrini pek ziyade musib telakki ederim. Herhalde Kostantin’in makalesini şimdiye kadar okumuşsunuzdur. Ona tarafınızdan yazılacak mufassal cevabı Roma veya Berlin’deki sefiriniz vasıtasıyla Berlin’de Otel Adlon’da sakin Mr. Weygand’a isal ettirecek olursanız, Amerika’nın laakal ondört onbeş mühim gazete ve rövüsiyle neşredilmesini temin eylemiş bulunursunuz.
Bu meseleye pek ziyade ehemmiyet vermenizi ve bilhassa Berlin’deki Mr. Weygand ile istihbarat vesaitinizin teması kaybetmemesini rica ederim.
Ben iki ay kadar Almanya’da kalacağım. Müteakiben Moskova’ya avdet edeceğim. Eğer bu müddet zarfında zire derç edeceğim adrese iki satırlık bir cevabınızı alırsam son derecelerde sevineceğim. Zira sizinle nokta-i nazar ihtilafımız olmadığını gösteren bir mektubunuz benim teşebbüsatımda daha metin ve cüretkar olmaklığımı intaç ediyor.
Fethi’nin ve Raufun benim için gözlerini öpünüz. Rauf un aleyhimde söylenen bazı alçakça iftiralara karşı merdane ve metinane sebk eden müdafaatını haber aldım. Kendisine karşı ebediyen müteşekkir olacağım. Ben atiyen namusumu ancak sizin gibi, Fethi ve Rauf vesaire gibi beni cidden tanıyan ve seven arkadaşlarımın muavenetleriyle ikmal edebileceğim. Aleyhimde söylenen şeylerin kamilen bir iftiradan ve suizandan başka bir şey olmadığını ispat edecek delail-i maddiyeye malik olmakla beraber herhalde bunların kuvvetli deliller olduklarını ispat için arkadaş muavenetine muhtaç olacağım. Ben bugün içinizde yok yere ve bigayrihakkın namusuna leke sürülmüş bir arkadaşınızım. Beni yükseltmek, namusumu iade ettirmek için kati muavenetlerinize muhtacım. Ve bu muavenete sizden bihakkın intizar ediyorum. Eğer irae edeceğim delail-i maddiye sizin temin-i kanaatinize kafi gelirse siz de o zaman mukteza-yı uhuvveti icra edersiniz.
Maahaza, ben mücadelat-ı umumiyenin nihayetine kadar sabretmek isterim. Sizin de mazhar-ı takdiriniz olan teşebbüsat-ı hariciyemde kemal-i metanetle devam ederim. Şayet bu teşebbüsatım sırasında ölürsem benim ikmal-i namusuma medar olacak vesaik-i maddiye ve tahririyeyi haremim size tevdi edecektir. Ve İsmet Bey de bu vesikaların nerelerde saklı olduğunu bilir. İşte o zaman evlatlarımın namussuz bir isim taşımamaları için benim ikmal-i namusuma ait teşebbüsatı sizlerden beklerim.
Başka yazacak şimdilik bir şeyim yok. Hasretle gözlerinizi öperim kardeşim.
Ahmet Cemal
Adresim :
Madame Cemal Pacha Müseumstr. 1
München
Mektubun zarfı haremim namına olacak ve derûnu bittabi bana ait bulunacaktır.
XIV
MUSTAFA KEMAL PAŞA’DAN CEMAL PAŞA’YA a OCAK 1922 TARİHLİ MEKTUP82
Mustafa Kemal Paşa, aşağıdaki 2 Ocak 1922 tarihli mektubu Cemal Paşa’nın General Frunze ile gönderdiği mektuba cevap olarak yazmıştır. Mektupta Cemal Paşa ‘nın, Enver Paşa ‘nın girişimleriyle ilgili görüş ve öğütlerini uygun bulmadığını söylemekte ve kendisinden bu hususta kesin tutum ve davranış istemektedir. Cemal Paşa’ya da faaliyetlerinde isabet için Ankara’nın bilgi ve direktifi içinde çalışması gereğini hatırlatmaktadır.
Ankara, 2 Kanunusani 338 (1922) Kardeşim Cemal Paşa,
Süreyya Bey’le gönderdiğiniz mektup ve melfufatı83 aldım. Gerek bunların ve gerek ötedenberi göndermiş olduğunuz raporların muhteviyatı gerek beni ve gerek sair rüfekayı vaziyet ve mesainizden çok memnun bıraktı. Sizi mesainizde muvaffak etmek ve vaziyetinizi tarsim etmek için pek müsait bir zemin hazırladı. Afganistan işlerimizi tanzim için münasip kararlar alındı. Bu mukarrerat cümlesinden olmak üzere Fahri Paşa’yı84 sefir tayin ettik. Fakat Ukrayna Ordusu Başkumandanı Kamarad Frunze ile gönderdiğiniz mektup85 muhteviyatı, oradaki mütalaat ve nesayih bizi sukut-ı hayale uğrattı, müteessir ve iğbirara şevketti. Bu mütalaattaki isabetsizliği ve bu tarz-ı telakkinin sizi de ne kadar mutazarrır edebileceği hakkında Fethi Bey’in yazdığı mektup86 kafi izahatı havidir.
Eğer Münih’ten gönderdiğiniz 30 Teşrinisani 921 tarihli mektubunuzu almamış olsaydım, sizinle muhabere ve münasebette bulunmakta biz-zarur içtinap edecektim. Paşam, Türkiye’de tahmin edemeyeceğiniz derecede bir inkılap olmuştur. Bütün manasıyla bir halk hükümeti teşekkül etmiştir. Teşrii ve icrai salahiyetleri kendinde cemeden Türkiye Büyük Millet Meclisi bilcümle umur-u devlete bizzat vazıülyeddir. Hiçbirimiz bu Meclis’in tasvibine mazhar olamayacak icraatta bulunamayız. Şüphesiz bu şayan-ı takdir ve iftihar bir haldir. Şunun veya bunun bazû kuvvetiyle ve zorbalıkla vaziyete hakim olmasına ihtimal yoktur. Akıl ve feraset ve ilm ü iktidar ancam roleur87 olabilir. Bu evsafın başında da millet ve Millet Meclisinin bütün mana-yı şamille emniyet ve itimadına ve itibarına mazhar olmak şartı vardır. Binaenaleyh sen şöyle veya böyle hareket edersen Enver memlekete girer gibi tehditlerin manası yoktur. Ancak bu mahiyet ve zihniyet, gülünç telakki edilmekten başka bir tesire malik olamaz.
Size arkadaşça yapabileceğim nesayih şunlardır:
Evvela: Türkiye halkının idare ve akide şekillerinde inayet-i Hak ile, husule gelmiş olan inkılabın mahiyetini ehemmiyetle tetkik ediniz. Bu hususta tenevvür için her türlü vesait ve vesaile müracaat faydalıdır. Bu takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Reisinin ve Heyet-i Vekile namındaki Türkiye İcra Heyeti’nin ve bunların millete karşı olan vaziyet ve salahiyetlerini anlayacaksınız.
Saniyen: Memleket ve millet nazarında iade-i mevki ve itibar için sakin ve mütevekkil ve herhalde acelesiz müspet ve maddi mesai sarfetmek zarureti vardır. Bu mesainin çok büyük olmasından ziyade hüsnüniyete ve cidden menafi-i millete makrun ve müteveccih olduğu kanaatini verecek mahiyette olması haiz-i ehemmiyettir. Bu takdirde sizi seven dostlarınız sizin için çalışmak zeminine malik olabilirler. Aksi takdirde isminizi yadetmekten bile içtinap edebilirler.
Salisen: Ef’al ve harekatınızda isabet için behemehal Ankara’nın sık sık talimat ve nesayihine ihtiyaç zaruridir. Kardeşçe nasihatlerimiz hem hakkınızdaki muhabbet ve uhuvvet-i kadimenin ve hem de memleketin vaziyet ve icabat-ı hakikiyesine tevafuku itibariyle herhalde şuradan ve buradan alabileceğiniz tesirlerle kıymetini kaybetmekten mahfuz bulundurulmalıdır. Gayri bu mektuba açık ve kat’i kanaatinizi ve mütebeddil kararınızı bildirir cevaba intizar edeceğim. Bizim kararlarımızın gayet kat’i ve tarz-ı hareketimizin gayrimütebeddil olduğunu ve hiçbir tesire tabi bulunamıyacağını takdir ederseniz.
Enver’in sözü ile hareketin ve hatta herhangi noktada onunla teşrik-i mesainin mûcib-i nikbet ve vahamet olduğunda hala tereddüde mahal yoktur. Sizin mazide de en büyük hatanız, agleb-i ihtimal, vicdanınıza muhalif olarak onların içinde kalıp kendi inisiyativinizi terk etmiş olmanızdır.
Bu samimi nasihatlerimi dinler ve harekatınızı ona tevfik ederseniz, zamanın lehinizde çalışacağından emin olabilirsiniz.
Buradaki dostlarınız, bir gün, sizi memlekette ve sine-i millette mevki ve itibar sahibi görmekten ne kadar mesut olacaklarını ve bunun için her fırsattan lehinizde istifadeden geri durmayacaklarını emniyetle kabul ediniz.
Frunze yoldaşla bilmünasebe sizin ve Enver’in hakkında görüştük. Ona yalnız sizin için söylenmesi icap eden tarzda mütalaatta bulundum. Öteden beri Rus sefirlerine aynı tarzda beyanatta bulunduğum gibi Fuat Paşa’ya da hakkınızdaki iş’aratım88 bu yoldadır.
Fethi ve Rauf vesair arkadaşlarla beraber tahassürle gözlerinizden öperiz kardeşim paşam.
İsmet Bey’in89 vüruduna intizar olunacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan Mustafa Kemal
Hamiş olarak:
Bu mektubum şahsınıza aittir. Kısa bir mektup da melfuftur.
Zarf içindeki söz konusu mektup da sudur:
Ankara, 2 Kanunusani, 338 (1922)
Cemal Paşa Hazretlerine Muhterem Paşam,
Afganistan’da ifa eylediğiniz hidemat pek mühim ve menafi-i millet ve memleketimiz için nafidir. Dürüst harekatınızla Ruslarla olan dostluğumuzun dahi samimiyetini tezyit edebilirsiniz.
Harekat ve mesainizde bir takım serserilere kapılmadığınızı ve kapılmayacağınızı teyit eden malûmata memnuniyetle muttali bulunuyoruz.
Bundan sonra dahi Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin nokta-i nazarı ve hükümetimizle Rus hükümeti arasında mevcut ve her gün mütezayid dostluğun icabatı dairesinde hareket etmek hususundaki karar ve kanaatinizin isabetini takdir ederim. Mesai ve gayretinizin millet nazarında görünür ve takdir olunur asar-ı fi’liyyesine mazhariyetinizi kemal-i samimiyetle Allah’tan tazarru ederek gözlerinden öperim paşam.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan Mustafa Kemal
XV
CEMAL PAŞADAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 11 MART 1920 TARİHLİ MEKTUP90
Cemal Paşa’nın aşağıdaki 11 Mart 1922 tarihli mektubu Paris’ten yazılmış ve o günlerde Ankara Hükümeti adına Paris’te temaslarda bulunan Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey tarafından telgrafla Mustafa Kemal Paşa’ya iletilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
1 — Süreyya ile gönderdiğiniz mektubu91 aldım. Bütün icraat ve teşebbüsatımda efkar ve mütalaatınıza tamamiyle iştirak ederim. Enver’in
son zamanlardaki efali onunla aramızdaki münasebatı bilkülliye katetmiştir. Süreyya ile gönderdiğim mufassal mektuplarla Feyzi Bey’in getirdiği
mektubumdaki mütalaatımda tamamiyle sabit kademim. Bütün hariçteki
teşebbüsatımda Ankara’dan mülhem olmayı ve her teşkilatımı Ankara’ya
bağlamayı ötedenberi esas meslek ittihaz ettiğim gibi atiyen de ruhen ve
cismen Ankara’ya merbut olarak çalışacağımı beyan ederim.
2 — İsviçre’nin en sahib-i nüfuz askerlerinden Miralay Fonjala eğer
sizin taraflardan bir davet-i resmiye alırsa Ankara’ya gelip Türk ordusunun harekatını takip ve İsviçre efkarıumumiyesine bildireceğini vaadetti.
Bu zatın İsviçre’de bahusus gençlik aleminde pek büyük nüfuzu vardır.
Yunanlıların elindeki Miralay Fayler’e karşı kullanabileceğiniz pek mühim
bir vasıta olur. Yusuf Kemal Beyefendi’ye92 bu hususu arzettim. Münasip
telakki buyurursanız kendisinin Ankara Hükümeti namına resmen davet
edilmesi hususunun müşarünileyhe iblağını rica ederim.
İsviçre’de efkarıumumiyeyi lehimize tahvil için bundan büyük bir fırsat elinize geçemez. Yunanlılar Fayler’e yüz bin İsviçre frangı harcırah verdiler. Fonjala’nın harcırahını siz de ona göre tahdit edersiniz. Herhalde elli bin İsviçre frangından aşağı olamaz.
3 — Paris seyahatimin ne suretle husule geldiğini bir ay sonra nezdinize hareket edecek olan İsmet Bey’le göndereceğim mufassal mektupta arzederim.
Ahmet Cemal
XVI
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 24 MART 1922 TARİHLİ MEKTUP93
Cemal Paşa, aşağıdaki 24 Mart 1922 tarihli mektubu Paris ‘ten yazmış, muhtemelen Ankara’ya dönmek üzere 25 Mart 1922’de Paris’ten ayrılan Yusuf Kemal Bey aracılığıyla Mustafa Kemal Paşaya göndermiştir. Mektupta geçen, “Yusuf Kemal Bey, buraların ahvalini size tafsilat-ı kamiliyesiyle arz eder” ifadesi bu hususu düşündürmektedir.
24 Mart 1922 Kardeşim Paşam,
Süreyya Bey’le gönderdiğiniz mektubu94 aldım. Münderecatı beni son derecelerde düşündürdü. Ben hiçbir dakika sizi tehdit etmeği hatır ve hayalime getirmedim. Evvela, ne siz ne de ben tehdit ile kanaatlerini, düşüncelerini değiştirecek insanlardan değiliz. Kamarad Frunze ile gönderdiğim mektupta Enver’e dair dermeyan ettiğim mütalaat münhasıran telifıbeyn gayesine mübteni idi. Eğer istediğim gibi teşrih-i mesele edemeyerek sizi hiç istemediğim halde gücendirmiş, kalbinizi incitmiş isem bundan cidden müteessir olacağım.
Enver evvela benim malûmatım haricinde Anadolu’da bir hareket-i mahsusada bulunmak emelini beslemiş. Bilahare birçok taraflardan aldığı vesaya neticesi olarak bu fikrinden vazgeçmiş. Ve benimle mülakat etmek üzere Buhara’ya gitmiş. Orada beni bulamayınca o muhitte ahmakça iş görmeğe çalışan bazı contre-revolutionnaire’lerle teşrik-i mesai etmiş ve Ruslar aleyhine Türkistan’da ve Buhara’da ve Hive’de bazı teşebbüslerde bulunmuş. Ben maatteessüf kendisine pek uzak bulunduğum için, yazdığım birçok mektuplara rağmen, bunlara mani olamadım.
Nihayet, son zamanda aldığım malûmata göre Afganistan’a iltica etmiş. Fakat bu hareketleri ile benim Rusya’da başladığım işleri gayet büyük tehlikelere ilka etti. İşte bundan dolayı ben kendisini itham ediyorum ve bütün dostlarıma karşı bu hareketinden dolayı kendisini muahezeden geri durmuyorum. Bu defa Afganistan’a avdetimde, Almanya’ya geçip orada ailesi nezdinde sakin bir hayat geçirmeğe başlaması lüzumuna kendisini iknaa çalışacağım. Eğer buna muvaffak olursam tarik-i mesaimizden en büyük tehlikeyi kaldırmış olacağız.
Kanaatlerimi arkadaş hatırı için tebdil etmekte bulunduğuma dair mektubunuzda beyan ettiğiniz fikri kabul edemem. Ben kanaatlerimi arkadaş hatırı için tebdil etmem. Ancak, müttehiden iş görmek menfaat-i vatan icabatından olduğuna kanaat hasıl ettiğim zamanlarda, kendi kanaatlerimde sabit kalmak şartıyla, arkadaşlarımı yalnız bırakıp onlardan ayrılmayı münasip görmem. Harb-i Umumi esnasında hakkımda yapılan binlerce iftiralara karşı ses çıkarmamış olmaklığım, hatta kendimi müdafaayı bile, harbin nihayetine tehir etmekliğim münhasıran bu fikirden ileri gelmişti. Sizi temin ederim ki, Enver gerek Anadolu’nun zararını ve gerek Rusya ile Anadolu arasındaki münasebatın bozulmasını icap ettirecek hareketlerde bulunmak istedikçe ona karşı kemal-i şiddetle mümanaat ederek onunla katiyen teşrik-i mesai etmeyeceğim. Yalnız teşrik-i mesai etmeyeceğim değil, son teşebbüsatıyla artık onun için şu beş on sene zarfında faydalı iş görebilmek imkanını tasavvur edemediğimden her işi terk ile ailesinin nezdine gelip sakin bir hayat geçirmesini temine çalışacağım. Tekrar ederim, size Kamarad Frunze ile yazdığım mektuptaki mütalaatın sai-ki Enver’i zararlı olabilecek harekattan menetmek maksadı idi. Hiçbir zaman sizi tehdit etmeği hatır ve hayalime bile getirmedim. Aramızdaki samimiyet ve rabıta-i uhuvveti ben o kadar metin ve gayrikabil-i zeval tasvir etmiştim ki, size fikirlerimi gayet sarih ve açık bir lisan ile bildirmeğe salahiyetim vardır, zannettim.
Fethi’nin yazdığı mektubu93 henüz okumadım; zira Fethi’nin bana mektup yazdığını bilmediğim için Paris’te bulunduğum sırada Münih’e gelmiş olan Süreyya Bey’e yazdığım mektupla sizin mektubunuzu göndermesini yazmıştım. O da yalnız sizin mektubunuzu göndermiş ve Fethi Bey’in mektubunu göndermekten çekinmiş. İki üç güne kadar Münih’e avdetimde onu da okur, ona da cevap yazarım.
Fakat hulasaten ve sarahaten şunu tekrar edeyim ki, siz sulh-i milliyi istihsal edinceye kadar bütün kudret ve mevcudiyetimle sizinle beraber çalışacağım. Sizin mevkiinizi zafa uğratacak her teşebbüsü telin edeceğim. Bütün teşebbüsat-ı hariciyemde sizden mülhem olarak her teşkilatımı sizin bir şubeniz addedeceğim. Hulasa, sulh imza edilinceye kadar sizden ayrılmayacağım. Sulhun imzasını müteakip memlekete gelerek evvela kendimi temizliyeceğim, yani eski arkadaşlarım sayesinde şahsıma sürülen lekeleri kökünden tathire çalışacağım ve mesai esnasında sizden de azami muavenet talep edeceğim. Ondan sonra sizinle uzun uzadıya görüşerek siyasi kanaatlerimle siyasi kanaatleriniz arasında tevafuk-ı tam görürsek sizinle beraber sonuna kadar çalışacağım. Eğer kanaatlerimizde ihtilaf görürsek yine hayatımın sonuna kadar size dost kalmak şartıyla bir suret-i tesviye bulacağım. İşte azizim hiç tebeddül etmesi imkanı olmayan bir hatt-ı hareket. Bundan sonra size her ne yazarsam, her ne söylersem saiki hep sizin muvaffakiyetinizi temin emeli olduğuna itimat ediniz. On gün evvel size buradan bir telgraf yazmıştım96. İsviçreli Miralay Fonjala’nın Ankara’ya davet edilmesini teklif etmiştim. Bu teklifi yine tekrar ederim. Bu adama vereceğiniz elli bin frank ile gazetelere sarfedeceğiniz bir milyon franklıktan ziyade fayda temin edeceksiniz. Rica ederim, bunu ihmal etmeyiniz. Burada herkes bizi lazımı gibi propaganda yapmamakla itham ediyor. Propagandanın en doğru şekli eşhas-ı malûma ve marufenin imzalarından istifade etmek ile temin olunur.
Mütareke teklifine, sulh şeraitine vesaireye dair mütalaatımı söylemekten hazer ediyorum. Bu yalnız sizin işinizdir. Her taraftan yüzbinlerce ukala size mutlak birçok şeyler söyleyecekler. Bunlara bir de ben ilave olmayayım. Yusuf Kemal Bey buraların ahvalini size tafsilat-ı kamilesiyle arzeder. Cenab-ı Hak muvaffakiyet ihsan etsin.
Benim Paris’e gelişim evvela mevki-i iktidarda bulunduğu sırada mösyö Briand97 tarafından izhar edildi. Pasaportu vize ettiler, ben de buraya geldim. Poincare98 ve Peretti” ile sebk eden mükalematımızı aynen leffediyorum. Okuduktan sonra, rica ederim, yakınız. Dün de Briand ile görüştüm. Türkiye için en hayırhah fikir besliyen adam şimdilik Briand’dır. Hepsi vusta Asya’daki ve Afganistan’daki teşebbüsatımızı gayet akılane telakki ediyorlar ve beni bu işte teşci ediyorlar. Bugün Poincare’den bir yevmi mülakat tesbit etmesini rica ettim. Bittabi burada üç haftadan beri kalışım onun tarafından izhar olunan arzuya müpteni idi. Eğer Pazartesi günü yani üç gün sonra kendisini görebilirsem Salı günü Paris’i terk ile Münih’e gideceğim ve oradan doğruca Moskova’ya azim olacağım. İsmet Bey’i birlikte Moskova’ya götüreceğim. Oradaki ahvali görüp Enver’in son teşebbüsü hakkında bir şüpheyi davet etmemiş olduğuna kanaat getirirsem o zaman Afganistan için istediğim şeyleri size arzetmek ve onları sizden alıp bana göndermek üzere İsmet Bey’i Moskova’dan Ankara’ya göndereceğim.
Bir de, şöyle bir fikir daha besliyorum. Acaba Fethi Bey o zaman Kars’a veya Tiflis’e veya Bakû’ye gelse. Ben de oraya gelsem ve kendisiyle görüşsem, yazı ile ifadesi mümkün olmayan birçok şeyleri şifahen görüşerek halletsek ve tamamiyle anlaşsak, muvafık olmaz mı? Herhalde bu, sizin bileceğiniz iştir.
Şimdilik anlatacak, arzedecek bir şeyim kalmadı. Fethi ve Rauf Bey’lerin ve diğer arkadaşların hürmetle gözlerini öperim. Bana vereceğiniz bir talimat varsa, doğruca Moskova’ya yazmanızı çok rica ederim. Eğer Moskova’ya suret-i mahsusada bir kurye ile bu mektubun cevabını isal edersiniz ben Moskova’ya gelir gelmez orada hazır bulurum.
Son söz: Bütün ruhumla ve cismimle sizinle beraber çalışmaktan başka bir fikrim yok!
Baki suret-i mahsusada gözlerinizi öperim kardeşim.
Cemal
XVII
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 12 NİSAN 1922 TARİHLİ MEKTUP l00
Cemal Paşa, aşağıdaki 12 Nisan 1922 tarihli mektubu Münih ‘ten yazmıştır. Mektubunda Enver Paşa ile artık hiçbir şekilde işbirliği yapmayacağını ve onunla ilgisini tamamen kestiğini söylemektedir. Tine mektubunda Mustafa Kemal Paşa’dan, faaliyetlerinin Ankara Hükümetince tasvip gördüğüne dair Sovyet Hariciyesine bir yazı, keza Enver Paşa’nın hareketinin İslam alemi için zararlı olduğuna dair de Afgan Emiri’ne bir mektup yazmasını istemekte, evvelce önerdiği Miralay Fonjala’nın İsviçre’den Ankara’ya daveti hususunu yinelemektedir.
Münih, 12 Nisan 1922 Aziz kardeşim Mustafa Kemal Paşa,
Münih’e beş gün evvel avdet ettim. Fethi Bey’in mufassal mektubunu ve Süreyya Bey’le gönderdiğiniz gazetelerle Büyük Millet Meclisi’nin Kavanin Mecmuasını kemal-i dikkat ve ehemmiyetle okudum ve beş günden beri bunlar üzerinde derin derin düşündüm. Mektubunuzun münderecatını bir kere daha gözden geçirdim. İşte size cevabım bu tetkikattan sonra verdiğim kararları ihtiva edecektir:
Evvela, Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu101 istikbal-i memleket için atılmış olan adımların en hayırlısı addediyorum. “Heyet-i Vekile’nin vazife ve salahiyetlerine dair olan Kanun”un esna-yi müzakeresinde Meclis’e karşı verdiğiniz izahat-ı müfıdeyi pek derin bir hiss-i hürmetle okudum ve takdir ettim. Maahaza Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu henüz pek çok tafsilata arz-ı ihtiyaç eden bir kanun olmak üzere telakki ediyorum. Mesela Meclis azasının tarz-ı intihabı zekredilme-miş; kaç binde bir Türk’ün bir aza intihabına hakkı olacağı zikredilmemiş. Aynı durum vilayet ve kaza ve nevahi meclisleri hakkında da mevcut. Sekizinci maddede beyan olunan ve vekillerin suret-i intihabına dair olan kanun da henüz yapılmamış. Halifenin Meclise karşı mevkii ne olacak? Bundan da bahis yok! Hulasa esasatını tamamiyle tasvip ettiğim Teşkilat-ı Esasiye Kanununuzu pek noksan buluyorum. Acaba bunu ne vakit ve ne şekilde ikmal etmek istiyorsunuz?
Saniyen, memleket ve millet nazarında iade-i mevki ve itibar için sakin ve mütevekkil ve acelesiz bir halde çalışmak lazım geleceğine dair olan mütalaatınıza tamamiyle iştirak ederim. Üç seneden beri sebkeden mesaimin tarz ve mahiyeti zannediyorum ki bu ihtarınıza tamamiyle tevafuk etmektedir. Bundan sonra da şimdiye kadar mazhar-ı tasvibiniz olan dairede sakin ve mütevekkil ve hüsnüniyete ve milletin menafiine hadim bir surette çalışacağıma itimat etmenizi rica ederim.
Salisen, efal ve harekatımda isabet için behemehal Ankara’nın sık sık talimat ve nesayihine muhtaç olduğuma itimadım vardır. Fakat siz de beni habersiz bırakmaktan tevakki etmelisiniz. Zira memleketten pek uzak yerlerde çalışmaya mecbur olduğum için sizinle temasım eğer uzun müddet duçar-ı intıka olursa bittabi ben de nasıl bir hatt-ı hareket ihtiyacına mecbur olduğumu tayinde mütereddit kalırım. Bu sebeple laakal ayda bir defa sizden mufassal mektuplar almalıyım.
Afganistan’a Fahri Paşa’yı sefir olarak göndermiş olduğunuzdan dolayı bilhassa arz-ı şükran ederim. Artık bir parça masraftan çekinmeyerek laakal ayda bir defa Kabil’e kadar bir kurye göndermenizi istirham edeceğim. Kurye zabitinizin ta Kabil’e kadar gelmesine lüzum yoktur. Ankara ile Tiflis arasında bir irtibat tertip edilirse, Tuapse’den Bakû’ye gönderilir; Baku ile Buhara arasında da sevkedilir. Buhara ile Kabil arasındaki kurye son merhaleyi icra eder. İşte bu sayede ben de sizden her ay talimat-ı lazımeyi alarak memleketle alakama bir halel getirmiş olmam.
Mektubunuzun bir fıkrasında, mektubunuza açık ve kat’i kanaatimi ve gayrimütebeddil kararımı bildirmemi istiyorsunuz. İşte ben de bu mektubumla açık ve kat’i kanaatimi ve gayrimütebeddil kararımı arz ediyorum: Enver’in iki sene zarfında irtikap ettiği iki azim ve gayrikabil-i af hata, bundan sonra onunla hiçbir noktada teşrik-i mesai etmekliğime imkan bırakmamıştır. Bundan sonra benimle Enver arasında iş ve güç birliği görmek ihtimali yoktur.
Sizinle olan mesai şirketini balada arz ettiğim esasat dairesinde akdetmişimdir. Cenab-ı Hak bizi netice-i mesudeye irsal etsin.
Beni bir gün memlekette ve sine-i millette görmek hususunda izhar ettiğiniz arzu ile, bilseniz yaralı kalbime ne kadar merhemsaz oldunuz. Size çok, pek çok teşekkür ederim kardeşim.
Şimdi sizden bazı ricalarda bulunacağım:
1 — Zannediyorum ki Enver’in son zamanlarda şarki Buhara’da ve
Fergana’daki teşebbüsatı Sovyet Hükûmeti’nin pek ziyade vesvesesini mucip olmuştur. Ankara’daki Rus Sefiri ve Moskova’daki Ali Fuat Paşa vasıtasıyla Rusya Hariciye Nezareti’ne, “Cemal Paşa’nın Afganistan’da ve Hindistan hudutlarındaki teşebbüsat ve icraatı Ankara’ca tamamiyle tasvip edilmekte ve bu icraatın teshili için Ankara’ca her bir muavenet yapılmaktadır. Cemal Paşa tamamen Ankara ile müttehit ve müttefik olarak bu teşebbüsatta bulunmaktadır. Binaenaleyh Sovyet Hükûmeti’nin Cemal Paşa hakkında azami itimat ve emniyet izhar etmesi ve her türlü teslihat göstermesi makasıd-ı müşterekemizin istihsali için elzemdir.” tarzında doğrudan doğruya sizin namınıza bir tebligatta bulunulursa pek ziyade faydayı intaç etmiş olur.
2 — Yine zannediyorum ki Enver, Afganistan’a girdikten sonra veya girmezden evvel Afgan Emiri’ni Ruslar aleyhine teşvike başlamış ve bu hususta hayli muvaffak olmuş. Halbuki ben bunu pek ziyade muzır telakki ediyorum. Binaenaleyh gayet seri bir kurye vasıtasıyla Afgan Emiri’ne tarafınızdan bir mektub-u mahsus gönderilmesini rica ederim. Bu mektupta, Enver’in Sovyet Rusya aleyhindeki teşebbüsat-ı ahiresini alem-i İslamın selamet ve saadeti namına pek muzır telakki ettiğinizi ve Ruslara karşı ihtiyar edilecek en akılane siyaset-i İslamiyenin Cemal Paşa tarafından öteden beri hak-i pay-ı Emiranelerine arz ve iblağ olunan siyaset-i devlet olduğunu ve sizin bana tamamiyle itimat etmiş olup sefirinize benimle hüsn-i münasebette bulunması için direktif verdiğinizi derhatır ederseniz, Emir’i hatalı bir siyaset takibinden kurtarmış oluruz. Bu sayede Enver’in o havalide hiçbir kıymet ve ehemmiyeti kalmaz.
Eğer bu iki ricamı kabul edecek olursanız, Moskova’da Ali Fuat Paşa’ya yazacağınız bir şifre ile keyfiyeti bana tebşir ediniz ki, ben de Ruslara karşı daha büyük bir cüret ve metanetle icra-yi faaliyet edeyim.
Afganistan’a gönderilmesini rica ettiğim zabitan ile mütehassıslar hakkında Moskova’dan İsmet Bey vasıtasıyla takdim edeceğim mektupta izahat-ı kafiye vereceğim. Paris’ten takdim ettiğim ariza ile telgrafnamede isviçreli Miralay Fonjala’yı Ankara’ya davet etmenizi arz etmiştim. Bu mektubumda da bu lüzumdan kemal-i ehemmiyetle bahsedeceğim. Bu fikrimi muhibbe-i sadıkamız Madam Gaulis’e102 de açmış idim. Mumaileyha bunun musip bir şey olduğunu beyan eyledi. Hakikaten Miralay Fonjala pek ziyade sahib-i nüfuz bir zattır ve bizim hakkımızda efkar-ı hayr-hane beslemektedir. Bu bapta zerre kadar tereddüt buyurmamanızı ve kendisine 50.000 İsviçre frangı harcırah vermenizi çok rica ederim. Münih’e geldiğim zaman bu fikrimi Servet-i Fünun sahibi Ahmet İhsan Bey’e103 açmıştım. Eğer Ankara’ca tasvip olunur ve yalnız masarif-i rahiyyesi temin edilirse kendisinin Miralay Fonjala’ya mihmandarlık vazifesi yapmak üzere onunla beraber Ankara’ya gelmeye hazır ve amade olduğunu bildirdi. Ahmet İhsan Bey, Fonjala’ya telkin etmek istediğiniz efkar ve mütalaatı telkin için en münasip vasıtadır, zannediyorum. Eğer kabul olunursa, evamirinizi iblağ edebilmeniz için gerek Fonjala’nın ve gerek Ahmet İhsan Bey’in adreslerini zirde yazıyorum.
Madam Gaulis, size arz olunmak üzere bana bir şey söyledi: “Paris’te bir propaganda merkezi tesis için Matbuat Müdüriyeti’niz tarafından bir Fransız gazetecisine müracaat olunmuş. Bu hususta galiba iki üç milyon frank kadar bir para tahsis edilecekmiş.”
Madam Gaulis, bu tarz-ı mesaiyi tasvip etmiyor ve gazetelere böyle “sübvansiyon” vermektense, işte böyle Miralay Fonjala gibi Fransız ayan ve mebusanından, ulema ve füzelasından bazı zevatın masarif-i rahiyyeleri temin edilmek suretiyle Ankara’ya davet edilmelerini ve onlar vasıtasıyla propaganda yaptırılmasını münasip görüyor. Ben zannediyorum ki, Madam Gaulis bu hususta kendisine müracaat edilmemiş olmasından dolayı biraz müteessirdir. Herhalde Fransız efkar-ı umumiyesinde mühim bir mevki elde etmiş olan bu kadın ile Ankara’nın daha ziyade meşgul olmasını pek mühim telakki ederim.
Benim Poincare’den Afganistan için talep ettiğim hususat meyanında müşterek dostumuz Georges Reymond’un104 Asya-i Vusta ve Afganistan’a bir seyahat yapması noktası da vardı. Bu nokta kabul edildi. Zannediyorum ki yakında Reymond’un Mersin ve Adana tarikiyle Ankara’ya gelmesine müsaade edilmesine dair de bir istirhamname alacaksınız. Reymond’u sizin de pek sevdiğinizi bildiğim için onun Ankara üzerinden seyahatini tasvip edeceğinizi ümit ederek kendisine bu tariki tavsiye ettim. Reymond’un Kafkasya’dan ve Türkistan’dan geçerek bana mülaki olmasına müsaade edilmesini Moskova’ya gittiğim zaman Rusya Hükûmeti’nden rica edeceğim ve alacağım seyahat vesikalarını İsmet Bey yediyle Ankara’ya göndereceğim. Fakat şayet İsmet Bey gecikecek olursa siz oradaki Rus Sefıri’nden lüzumu olan vesikaları istihsal buyurunuz. Bir zabit vasıtasıyla kendisini Tiflis ve Baku üzerinden Afganistan’a izam edersiniz.
Paris’ten gönderdiğim mektubun hatimesinde Fethi Bey’in105 mümkünse Kars’a veya Tiflis’e kadar bizzat gelmesini ve orada benimle şifahen görüşmesini rica etmiştim. Yine bu lüzum her gün daha ziyade nazarımda tebarüz ediyor. Herhalde sizlerden birisiyle şifahi bir mülakata eşedd-i ihtiyaç hissediyorum.
Mektubumu Fethi Bey’in haremi ile gönderiyorum. Zannediyorum ki azami olarak kırk gün sonra bu mektubum yedinize vasıl olacaktır. Ben de o sırada Moskova’da bulunacağım. İşte o zaman bana vasıl olacak bir telgrafınız beni son derecelerde sevindirecektir.
Kemal-i iştiyak ile gözlerinizi öperek bütün teşebbüsatınızda mazhar-ı muvaffakıyat-ı İlahiye olmanızı temenni ederim kardeşim.
Cemal
İsmet ve Süreyya ve Nusret Beyler106 ellerinizi öperler.
Size Moskova’dan alınan bir fotoğrafımı takdim ediyorum. Süreyya ile gönderdiğiniz fotoğrafa çok teşekkür ederim.
XVIII
MUSTAFA KEMAL PAŞA’DAN CEMAL PAŞA’YA 20 HAZİRAN 1922 TARİHLİ TELGRAFl07
Mustafa Kemal Paşa’nın, aşağıdaki 20 Haziran 1922 tarihli telgrafı, Cemal Pasa ‘ya iletilmek üzere Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey tarafından Moskova Elçiliği’ne gönderilmiştir.
Ankara, 20.6.338 (1922)
Arzu ettiğiniz, Rus sefiri vasıtasıyla Moskova’ya iblağ edilmiştir108. Afganistan’a ait hususat hakkında zaten Fahri Paşa’ya talimat verilmiştir.
Başkumandan Mustafa Kemal
XIX
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 9 TEMMUZ 1922 TARİHLİ MEKTUP IO9
Cemal Pasa, aşağıdaki 9 Temmuz 1922 tarihli mektubunu Bakû-Tiflis yolunda trenden yamış, Ankara’ya gelmekte olan yaveri İsmet Bey aracılığıyla Mustafa Kemal Paşa ‘ya göndermiştir. Mektupta Enver Paşa’nın Buhara’daki faaliyetlerinin zararlarını ve sonunda başarısızlığa uğrayacağını kaydetmekte, bu faaliyetlerin Mustafa Kemal Paşa tarafından da açıkça kınanmasını istemektedir. Mektubun sonlarında İran’daki siyasi durumdan söz etmekte, buraya bir sefaret heyeti gönderilmesini önermektedir.
Yine mektuptan anlaşıldığına göre Cemal Paşa, Afganistan’a dönmeden evvel Mustafa Kemal Paşa’dan, Kars veya Trabzon’da gerçekleşmesini istediği bir makina görüşmesi haberini beklemek üzere bir süre Tiflis’te kalmayı planlamıştır. Ancak kendisinin, bu mektubundan onbir gün sonra 21 Temmuz 1922’de yaverleri Süreyya ve Nusret Beylerle beraber Tiflis ‘te şehit edildiğini görüyoruz.
Bakû-Tiflis yolunda trenden 9 Temmuz 1922 Pazartesi
Sevgili kardeşim Mustafa Kemal Paşa,
Bu mektubumu Tiflis’te yazacaktım. Fakat bize dediler ki, bu trenin Batum’a muvasalatında İnebolu’yu tutan bir İtalyan postası varmış, onu kaçırırsak onbeş gün daha icap edermiş. Bizim ise artık kaybedilecek zamanımız kalmadığı için İsmet’in Tiflis’te kalmayarak doğruca Batum’a geçmesini ve oradan ilk vapurla İnebolu’ya ulaşmasını tensip ettim ve binaenaleyh bu mektubumu da sallana sallana trende yazmaya mecbur oldum. Sizin asker gözleriniz böyle yazılar okumaya elbet alışıktır. Şimdi iki gözüm, vusta Asya için daha doğrusu bütün Müslüman Asyası için bugünün en mühim meselesi Enver’in Buhara’da teşebbüs ettiği iştir. Enver avantüriye’lerin yapabilecekleri en son işini de yaptı. Kendisini Buhara Emiri ilan etti. Ve buna bir şekl-i meşruti vermek için sabık Buhara Emiri de Enver namına terk-i saltanat etti, Buhara uleması emaretin meşruiyeti hakkında fetvalar istar ettiler. Binaenaleyh şimdi bizim Enver Buhara Emiri namı altında Buhara Hükûmet-i Cumhuriyesi aleyhine harp ediyor. Sovyet Rusya Hükümeti de Buhara Cumhuriyet Hükûmeti’nin müttefiki sıfatıyla ordusuyla o hükümete yardım ettiğinden bittabi onlarla Enver arasında muharebe ilan edilmiş bulunuyor. Vusta Asya’daki İslam alemi ile Rusya’daki İslam alemi Enver’in bu teşebbüsü üzerine büyük bir intibaha uğradılar. Herkes Enver’in bu hareketinde haklı olduğunu teslim ediyor. Maahaza bunun vakitsiz olduğunu söyleyenler de az değil! Ben bu mektubumu pek mufassal yazmak ve bu taarruz ve mesaili gayet esaslı surette teşrih etmek isterdim. Fakat trende bu kadar mühim bir meseleyi tetkike matuf uzun yazılar yazmak kabil olmayacak zannediyorum.
Enver teşebbüs ettiği bu hareketle Ruslara karşı da, Asya alem-i İslamına karşı da ilan etti ki, Ruslar Müslümanların azadisi ve serbestisi için birçok şeyler vaat ettikleri halde bunların hiçbirini yapmadılar ve Müslümanlar için asla duruma başka çare kalmadı. Ve binaenaleyh onların başına geçti ve Ruslarla hoş geçinmek hakkındaki karar-ı kat’isine, kendi öz vatanının Ruslardan ümit ettiği menafi-i maddiye ve maneviyeye rağmen Sovyet Rusya aleyhine mücadeleye karar verdi. İşte şimdi Enver, vusta Asya’da ve Afganistan’da böyle bir şahsiyet olmak üzere kabul olunuyor ve tebcil ediliyor. Bu sözlerimi mübalağaya veyahut bir maksad-ı hususa hamletmeyiniz; hakikat ayniyle böyledir ve böyle zamanlarda en salim kararlar verebilmek için hakikatları aynen ortaya koymak şarttır. Adi şakilere, Çakırcalı Efe gibi basbayağı yol kesicilere velayet isnat edecek zihniyette bulunan kitle-i avam, Enver Paşa gibi mücahidin-i İslamiyenin sergerdesi telakki edilen bir zatın, darat ve haşmeti terk ederek dağların müşkül ve öldürücü hayatına razı olduğunu görür de onun hakkında neler tasavvur etmez?
Acaba Enver bu hareketinde muvaffak olabilecek mi? Bence hayır, bin kere hayır! Enver katiyen muvaffak olamaz ve Enver’in teşebbüs ettiği hareket ne kadar çok mukavemet ederse neticede duçar olacağı harabi o kadar şedit olacaktır. Enver’in bu teşebbüsünü, o halde biz nasıl karşılamalıyız? Onu hiç gayrivaki gibi telakki ederek meskût geçiştirelim mi? Takbih ettiğimizi alenen söyleyelim mi? Bir parça ümid-i muvaffakiyet varsa hiç olmazsa azıcık ve mesela manen teşvik edelim mi? Eğer Rusya Sovyet Cumhuriyeti’nden Anadolu için fevaid-i maddiye istihsali emelinde isek bittabi Enver hareketini sükût ile geçiştiremeyiz. Taraftar veya aleyhtar olduğumuzu ihzar etmek mecburiyetindeyiz. Bunu yalnız Rusya Hükûmeti’ne karşı ağızdan kulağa tarzında söylemek de kifayet etmez. Behemehal alenen bir şey söylemek lazım. Zira bugün Rusya’da umumileştirilmek istenilen fikir, “Bu hareket Enver-Sovyet Rusya ihtilafı değil, Rus-Türk asırdide mücadelesinin yeniden başlamasıdır”, fikridir. Bizim yalnız resmi zevat lisanından arşivlerde kalacak surette sebk edecek takbihatımız “tazıya tut, tavşana kaç” kabilinden telakki olunuyor. Hatta Çe-ka’nın en mühim rüesasından biri olan Peters, bana bilatereddüt demişti ki: “Buhara’da ve Türkistan’daki efkarıumumiye, bu Buhara işinin sizin tarafınızdan mahirane bir surette ihzar edildiği ve Enver Paşa’nın icra memuru olarak gönderildiği zeminindedir. Ve sizin Türkistan ve Buhara Müslüman alemindeki takdir-i maneviniz Enver Paşa’nınkinden çok yüksektir. Binaenaleyh sizin tarafınızdan Enver Paşa’nın teşebbüs-i ahirinin alenen takbih edilmemesi filhakika sizin de Enver Paşa harekatında müşarik olduğunuz hakkında bizde bir şüphe tevlit edebilir.” İşte bu mükaleme üzerine idi ki ben de İsmet Bey vasıtasıyla size gönderdiğim enterviyöv’ü, İsvestia gazetesiyle neşrettirmeye mecbur olmuştum. Ruslar enterviyöv’ü benim yazdığım gibi neşretmediler; fakat fikr-i umumi yine odur.
Fakat iş bununla bitmez. Biz Enver’e karşı gayet sarih ve kati mevkiimizi tayin etmeli ve onun hareketini tasvip edip etmediğimizi açıkça söylemeliyiz. Afgan Emiri’ne yazdığım mektubun bir suretini size gönderiyorum.
“Enver Paşa bir hata-i azim-i siyasi irtikap etmiştir. Ona yapılacak muavenetlerden hiçbir netice ve muvaffakiyet çıkmaz. Enver behemehal mağlup olacaktır. Mağlubiyeti ne kadar şedit bir mukavemet zuhura gelirse alem-i İslam için zarar o kadar büyük olacaktır. Binaenaleyh, Enver’e yardım etmek bir hata-i azimin temadisini istemek demektir”, dedim. Ve bunda sizin de benimle hemfikir olduğunuzu ilave etmekten tereddüt etmedim. Ben eminim ki siz suret-i katiyede benim fikrimdesiniz; fakat yine eminim ki Anadolu’da da nafehimler, Enver hareketinde bir ulviyet tasavvur edeceklerdir. İşte onları tenvir etmek ve Anadolu’nun Enver hareketi hakkındaki kanaat-ı mantıkasını bütün cihana ilan etmek, zannediyorum ki vusta Asya İslam aleminin müdir-i vicdanı olması için iki seneden beri pek çok emekler ve himmetler sarf ettiğim Anadolu Büyük Millet Meclisi Reis-i alisi için bir vazifedir. Enver bu son harekatı neticesinde hiç şüphe yok ki menzilesine inecektir. Fakat siz bütün alem-i İslamın minnettarane ve istirhamkarane nazarlarının initafgahı olan Gazi Mustafa Kemal Paşa, bu zavallı Müslümanlara Enver’in şimdiki teşebbüsatında fenalıklarını şimdiden söylemek, onları merhametsizce cezalara duçar olabilecekleri çılgınca teşebbüslerden tevakkiye davet etmek mecburiyetindesiniz. O zaman ne olur? Vusta Asya milletlerinin halas mücahedesini takip etmekte bulunan benim gibi arkadaşlarınız daha büyük bir kuvvet-i kalp ile mücahedelerinde devam edebilirler. Ve o alemi, Ankara’nın layenfek bir peyki haline getirmeye sai bulunurlar. En mühimi de Rusya Sovyet Cumhuriyeti, Ankara’nın ve onun sayesinde bütün alem-i İslamın kendisine hakikaten dost olduğunu görerek Anadolu’ya yapacağı muavenetleri mer-tebe-i azamiye irsal eder.
Bu seferki hareketimden bir gün evvel Karahan110 nezdine beray-ı vedaya gitmiştim. Onlar, benim sizinle ya şifahen veya telli telgraf vasıtasıyla görüşmek üzere Türkiye’ye gitmek üzere olduğumu bildikleri için bana aynen şu sözleri söyledi: “Cemal Paşa, rica ederim Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine benim tarafımdan Rusya Hariciye Komiserliği namına iblağ ediniz ki Ali Fuat Paşa hadisesi111 haddizatında elim bir hadise olmakla beraber Ankara Hükümeti ile Rus Sovyet Cumhuriyeti arasındaki dostluğa en ufak bir zarar iras edebilecek mahiyetten pek uzaktır. Her ne cereyan ederse etsin, bizimle Ankara Hükümeti arasında hiçbir suretle haleldar olmayacak samimi bir dostluk paydar olacaktır. Buna Mustafa Kemal Paşa Hazretleri emin olsunlar. Zatıaliniz, Ankara Hükümeti ile aramızdaki dostluğun en mühim amillerinden biri olduğunuz için size çok müteşekkiriz ve ümit ederiz ki, Asya İslam alemi ile Rus Sovyet Cumhuriyeti arasındaki münasebat-ı dostanenin takviyesine matuf olan mesainizde kemakan devam edeceksiniz.”
Hakikaten o gün Karahan’ın mükalematında bir tahavvül vardı. İki aydan beri birkaç defa gördüğüm Karahan’da büyük bir tahavvül görüyordum. Aynı tahavvül Şark-ı Karib Umuru Müdürü olan Postortofta da görülüyordu. O gün Karahan’ı görmüş olan Moskova Sefareti Başkatibi Aziz Bey de Karahan’ın ifadatında Türkiye hakkında büyük bir tahavvül fikri olduğunu hissetmiş. Şimdi bundan bir netice çıkarsa sizin, Enver Paşa’nın son teşebbüsü hakkında ittihaz edeceğiniz, vaziyetin resmen ve alenen ilanından başka bir şey olamaz. İşte o zaman bir büyük fayda hasıl olacak ki siz Rusya’dan bir çok paralar, silahlar, malzeme talep ve istihsal edebileceksiniz. Ve bu sayede bu senenin sonbaharı nihayetinde Yunanlılara bir hareket-i taarruziye icrasına muvaffak olacaksınız.
Aman kardeşim! Garp’tan gelecek vaatlerin hiçbirine itimat etmeyiniz. Size ancak Rusya’dan muavenet-i maddiye gelebilir. Yunanlıları uzun müddet Eskişehir-Ankara hattında tutmak da caiz değil. Bunun için muhtaç olduğunuz vesaiti Ruslardan isteyiniz. Eğer Moskova’da sizin ve Rusların itimad-ı katisini kazanmış bir sefiriniz bulunursa112 Ruslardan sizin için pek az bir zamanda mühim şeyler istihsal etmek mümkün olur.
Mektubumda hiçbir intizam kalmadığını görüyorum. Fakat heyet-i umumiyesi düşüncelerimi size iblağ edebilir.
Ben şimdi de biraz İran’dan bahsedeceğim. İran bugünün vaziyetine nazaran bizim pek büyük bir ehemmiyetle ayağımızı basacağımız bir mevkidir. Orada İngiliz nüfuzu sallanıyor, Rus nüfuzu, Çeka’sı giremiyor. Yerliler bir şeye muktedir değiller. O halde işte Ankara Büyük Millet Meclisi Hükümetinin kuvvet ve kudretle yerleşebileceği bir Müslüman memleketi daha. Rica ederim İran’a pek mühim bir sefir gönderiniz ve ona mühimce bir miktarda para da veriniz. Moskova’daki sefiriniz vasıtasıyla Rusya Hükümeti ile anlaşarak İran’da müşterek bir plan takibi suretiyle İngiliz nüfuzunu tard ve def edebileceğinizi ve İran’ı müdahalat-ı hariciyeden siyanet edecek veçhile tensik ve islah edebileceğinizi söyleyiniz. Ve onlardan da alacağınız vesaitle sefirinize terfik edeceğiniz ataşeler ve mütehassıslar vasıtasıyla İran’ı Afganistan gibi tensik ve islah ediniz. Bunlar kabil-i icradır ve pek çok mesaiye müftekar değildir. Yalnız pek güzel bir sefir intihap ediniz ve ona salahiyet-i vasia veriniz. Afganistan, İran ve Baku sefirleriniz arasında pek samimi rabıta temin ediniz. Onları bizzat şahsınızla idare ediniz, direktiflerinizi siz veriniz. Pek yakın bir zamanda öyle bir kitle husule gelir ki…
Şimdi söylediklerimi hulasa edeyim:
1 — Evvela sizinle makina başında görüşmeye behemehal muhtacım.
Binaenaleyh beni ya Kars’a veya Trabzon’a sizin davet etmenizi isterim. Bu benim Afganistan’da, Vusta Asya’da ve Moskova’da mevkiimi fevkalade takviye edecektir.
2 — Enver’in harekatı hakkındaki kanaatinizi mübeyyin Afgan Emiri’ne benim vasıtamla bir mektup gönderiniz. Mektubu İsmet Bey’e veriniz, bana getirsin.
3 — Moskova’ya gayet faal, zeki ve Rusların tamamiyle itimadını haiz birisini sefir gönderiniz. Ruslarla aramızda en ufak bir emare-i ihtilaf gözükmemeli. Bu aralık Ruslardan çok şey koparmak mümkündür.
4 — İran’a bir mükemmel heyet-i sefaret gönderiniz. Bol malzeme-i
nakdiye şarttır.
5 — Enver’in harekat-ı ahiresini tevbih eder tarzda muayyen beyanat ta bulununuz.
Ben böyle düşünüyorum. Eğer sizin başka mütalaanız varsa Kars’ta makina başında görüştüğümüz zaman uzun uzadıya yazarsınız. Mütalaalarımı başkaca yazarım ve ortaya bir hakikat çıkarırız.
Artık yazacak bir şeyim kalmadı. Arkadaşlarınızın gözlerinden öperim. İsmet’in Ankara’ya muvasalatının ertesi günü Muhtar Bey113 vasıtasıyla göndereceğiniz telgrafa büyük bir sabırsızlıkla intizar edeceğimi arz ederek gözlerinizi öperim kardeşim!
Cemal
Nezaretim zamanında Bahriye Seryaveri olan Nusret Bey de beraberimdedir. Gerek o ve gerek Süreyya ellerinizi öperler. Nusret de eğer Anadolu Büyük Millet Meclisi ordusu kadrosuna tayin edilirse müteşekkir olurum, kardeşim!
İsmet Bey’in memuriyeti hakkında yapılan haksızlığın halledileceğine hiç şüphe etmiyorum.
SONUÇ
Milli Mücadele yılları boyunca Mustafa Kemal Paşa ile Cemal Paşa arasındaki yazışmalar nedeniyle şu hususu belirtmeliyiz ki, İttihat ve Terakki’nin lider kadrosu içinde Anadolu hareketine ve Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğine en sıcak bakan kişi, Cemal Paşa’dır. Enver Paşa’nın Anadolu’ya geçmek ve tekrar söz sahibi olmak için her an fırsat kollamasına karşın onda böyle bir arzu ve ihtiras yoktur. O, Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasını istiyor, bu zaferden sonra memlekete dönerek Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde çalışmayı içtenlikle arzuluyordu. Mektuplarındaki samimi ifadeler bu hususu vurgulamaktadır. Onun bu duygularına karşın Mustafa Kemal Paşa da mektuplarında Cemal Paşa’ya karşı daha samimi ve daha arkadaşça bir ifade kullanmıştır. Ancak şu noktayı da belirtmek gerekir ki, İttihat ve Terakki liderlerinin yurt dışındaki serüvenci ve hayalci siyasetlerine karşın Mustafa Kemal Paşa, daima temkinli ve akılcı hareket ederek ve onlara hiçbir zaman dışarda Ankara Hükümeti adına yetki vermeyerek, Anadolu harekatını Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden aldığı kuvvetle, milli siyaset ve milli istekler doğrultusunda amacına götürmüştür. Atatürk’ün Milli Mücadele liderliği ve devlet kuruculuğu esasen onun bu büyük niteliklerinden kaynaklanmaktadır.
1 Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, TTK Yayını, 1970, s. 7.
2 İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, IV. cilt, İstanbul 1973, s. 461.
3 Feridun Kandemir, Cemal Paşa’nın Son Günleri, Yedigün Mecmuası, 1934, sayı: 73. s. 17.
4 Cemal Paşa’nın Moskova’ya gitmek üzere Berlin’e gelişinden itibaren yurt dışında geçirdiği döneme ait araştırmamızda yer alan kronolojik bilgiler, kendi mektuplarındaki bilgi ve tarihlerden yararlanılarak belirlenmiştir.
5 Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, Türkiye Yayınevi, 1969, s. 744-746; Kazım Karabekir, İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Erkanı, Menteş Kitabevi, 1967, s. 10-13.
6 Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, İstanbul 1955, s. 49-50; Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, s. 798-800.
7 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 28-29. I. 1945. Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 57.
8 Türk Tarih Kurumu Enver Paşa Arşivi, Fihrist: 1295; Hüseyin Cahit yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 29.1.1945-1.21945; Kazım Karabekir, İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat Terakki Erkanı, s. 70-76.
9 Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Arşivi, Dosya: 109-A, Fihrist: 8/1-2.
10 Kazım Karabekir, İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Erkanı, s.81.
11 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 1-2.2.1945.
12 Türk Tarih Kurumu Enver Paşa Arşivi, Fihrist: 1296; Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 57-58.
13 Cemal Paşa’nın 16 Kasım 1921 tarihli mektubunda söz konusu edilen Mustafa Kemal Paşa’ya ait bu mektup hiçbir eserde yayımlanmadığı gibi arşivlerde de bulunamamıştır.
14 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin, 2-3.2.1945.
15 Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Arşivi, Dosya: 109-A, Fihrist: 13/ 1-2; Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 280-281.
16 Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 282-283.
17 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin, 4.2.1945.
18 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin ig-20.12.1944.
19 Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Arşivi, Dosya: 109-A, Fihrist: 15/ 1; Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 5.2.1945; Bilal N.Şimşir, Atatürk İle Yazışmalar I (1920-1923), Kültür Bakanlığı Yayını 1981, s. 179-180.
20 Hüseyi Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, 5-7.2.1945.
21 Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Arşivi, Dosya: 109-A, Fihrist: 17/ 1-3-
22 Bilal N.Şimşir, Atatürk İle Yazışmalar I (1920-1923), s. 224.
23 Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Arşivi, Dosya: 109, Fihrist: 22/1 10.
24 Gotthart Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronoloji, s. 186.
25 Kazım Karabekir, İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Erkanı, s.10-13.
26 Talat Paşa’nın Berlin’den Mustafa Kemal Paşa’ya 22 Aralık 1919 tarihli mektubu ve Mustafa Kemal Paşa’nın 20 Şubat 1920 tarihli cevabı (Bk. İlhan Tekeli-Selim İlkin, Kurtuluş Savaşı’nda Talat Paşa ile Mustafa Kemal’in Mektuplaşmaları, TTK Belleten, sayı:174, s. 301-345.
27 İttihat ve Terakki Partisi’nin Önde gelen isimlerinden Bahattin Şakir (1878-1922).
28 Halep’te valilik, İstanbul’da Polis Müdürlüğü yapmış olan Bedri Bey.
20 Enver Paşa’nın amcası Halil Kut (1881-1957).
30 Dr. Fuat Sabit Bey. 1920 Mayısında Erzurum’dan Bakû’ye gönderilmiş, kısa bir süre Moskova ve Bakû’de irtibat memurluğu yapmışsa da daha sonra görevine son verilmiştir.
31 Mustafa Kemal Paşa, Sovyet Rusya Hükûmeti’ne yazdığı 26 Nisan 1920 tarihli mektupla Anadolu hareketi için harp gereçleri yardımı isteğinde bulunmuştu.
32 Mustafa Kemal Paşa’nın 26 Nisan 1920 tarihli mektubuna Sovyet Hükümeti adına Dışişleri Komiseri Çiçerin, 3 Haziran 1920’de olumlu cevap vermişti.
33 Edip Servet Tör( 1880-1960).
34 Kazım Özalp (1882-1968).
35 Kazım Dirik (1881-1941).
36 Talat Paşa’nın Berlin’den Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı 22 Aralık 1919 tarihli mektubu olsa gerektir.
37 Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, s. 798-800; Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 49-50.
38 Kazım Özalp ve Kazım Dirik.
39 Salih Omurtak(1889-1954).
40 AH Fuat Erden (1883-1957).
41 Cemal Paşa’nın I. Dünya Harbi’nde yaverliğini yapmış olan İsmet Bey.
42 1 Eylül 1920 tarihinde Bakû’de toplanan Doğu Milletleri Kurultayı (Bu kurultaya Ankara Hükümeti adına Dr. İbrahim Tali Öngören müşahit olarak katılmıştır).
43 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 28-29.1.1945
44 Söz konusu resmi bildiri, Mustafa Kemal Pasa’nın, Sovyet Hükûmeti’ne iletilmek üzere Kazım Karabekir’e gönderdiği 20 Haziran 1920 tarihli telgraftır. Mustafa Kemal Paşa bu telgrafında şöyle demektedir: “Talat, Cemal, Enver Paşaların Büyük Millet Meclisi namına hiçbir teşebbüs-i siyasiye girişmeye salahiyetleri olmadığının ve bizim ile hiçbir muhabere ve münasebetleri bulunmadığının kendilerine tebliği Heyet-i Vekile karan iktizasındandır” (Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, sayı: 55, vesika: 1262).
45 Cemal Paşa’nın 11 Haziran 1920’de yazdığı ve 2 Temmuz 1920’de alt notu ilave ederek gönderdiği mektup.
46 Türk Tarih Kurumu Enver Paşa Arşivi, Fihrist: 1295; Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 29.1.1945-1.2.1945.
47 Cemal Paşa’nın 3 Haziran 1920, 11 Haziran 1920 (2 Temmuz 1920 tarihiyle dip notu ilaveli), 11 Temmuz 1920 tarihli mektupları.
48 Hamdullah Suphi Tanrıöver (1886-1966).
49 Ruşen Eşref Onaydın (1892-1959).
50 Rauf Orbay(1881-1967).
51 Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Arşivi, Dosya: 109-A, Fihrist: 8/1-2.
52 Kazım Karabekir, İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Erkanı, s. 81.
53 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 1-2.2.1945.
54 İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr Antlaşması.
55 Ali Fuat Cebesoy(1882-1968).
56 Nurettin Sakallı (1873-1932).
57 Türk Tarih Kurumu Enver Paşa Arşivi, Fihrist: 1296 (Bu mektubun tarihi, Ali Fuat Cebesoy’un “Moskova Hatıralarında 27 Ekim 1920 olarak gösterilmiştir. Mektubun Türk Tarih Kurumu Enver Paşa Arşivinde bulunan suretinin altında ise 1 Ekim 1920 tarihi bulunmaktadır. Mektupta, Yusuf Kemal Bey’in, mektu,bun yazılış günü Moskova’dan Ankara’ya döndüğünden söz edildiğine göre mektup tarihinin 11 Ekim 1920 olması gerekir; zira Yusuf Kemal Bey’in Ankara’ya dönüş tarihi 11 Ekim 1920’dir. Bk. Yusuf Kemal Tengirşenk, Vatan Hizmetinde, s. 189).
58 Enver Paşa’nın Moskova’dan Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı 26 Ağustos 1920 tarihli mektup. Bk. Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 50-51.
59 Mustafa Kemal Paşa’nın, Enver Paşa’nın 26 Ağustos 1920 tarihli mektubuna 4 Ekim 1920 tarihli cevabı. Bk. Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 55.
60 Cemal Paşa’nın yaveri İsmet Bey.
61 Yusuf Kemal Bey’in beraberinde getirdiği Sovyet-Türk anlaşma projesi, 24 Ağustos 1920’de Moskova’da Ankara delegeleriyle Sovyet Rusya delegeleri arasında parafe edilen bir dostluk anlaşmasıdır. Ancak Sovyetler, söz konusu anlaşma projesinin kendilerince kabulü için —Ermeniler lehine—bazı isteklerde bulunmuşlarsa da, bu istekler Misak-ı Milli kararları içinde hareket eden Ankara Hükümeti tarafından kesinlikle reddedilmiştir. Bu ortam içinde anlaşma projesi geri bırakılmış, daha sonra Ankara’nın görüşleri kabul edilmek suretiyle iki hükümet arasında 16 Mart 1921 tarihinde “Moskova Antlaşması” imzalanmıştır.
62 Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 282.
63 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 2-3.2.1945.
64 Cemal Paşa’nın yaveri İsmet Bey.
65 Salih Omurtak (1889-1954).
66 Behiç Erkin (1876-1961).
67 Kazım Dirik(1881-1941).
68 Kazım Orbay (1887-1964).
69 Kazım İnanç (1880-1938).
70 Ali İhsan Sabis (.1882-1957).
71 Cemal Paşa’nın yaverlerinden Mülazim Süreyya Bey.
72 Abdurrahman Bey. Haziran 1920-Haziran 1922 tarihleri arasında Ankara Hükûmeti’nin Kabil Temsilciliği görevini yürütmüştür.
73 Memduh Şevket Esendal (1884-1952). 19 Ağustos 1920-1 Kasım 1923 tarihleri arasında Ankara Hükûmeti’nin Baku Temsilciliği görevini yürütmüştür.
74 Enver Paşa, Cemal Paşa’ya 20 Temmuz 1921 tarihli bir telgraf göndererek kendisiyle görüşmek isteğinde bulunmuştu (Feridun Kandemir, Cemal Paşa’nın Son Günleri, Yedigün Mecmuası 1934, sayı: 74, s. 16).
75 Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Arşivi, Dosya: 109-A, Fihrist: 13/1-2; Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 280-281. (Söz konusu mektubun ATASE Arşivindeki metni üzerinde 18 Kasım 1921 tarihi bulunmaktadır.)
76 Enver Paşa, 31 Temmuz 1921 günü Moskova’dan ayrılmış, 10 Ağustos 1921 tarihinde Batum’a gelmişti. Kendisinden evver Moskova’dan Trabzon’a gelen Halil Paşa, Mayıs ayı içinde Vekiller Heyeti kararıyla sınır dışına çıkarılmıştı. Bunlar, Anadolu’da kendilerine tabi bir partinin kurulmasını istiyorlar, bu yolda gizli faaliyette bulunuyorlardı. Enver Paşa, her an Anadolu’ya geçmek için fırsat kolluyordu ama, Ankara Hükûmeti’nin sıkı önlemleri nedeniyle buna imkan bulamadı. Yine de Eylül sonuna kadar Batum’da kaldı. Sakarya Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlanması üzerine Ekim 1921 ‘de Batum’dan Buhara’ya gelerek Basmacılara katıldı ve onların başında Sovyet kuvvetleriyle çarpışmaya başladı. 4 Ağustos 1922 günü Buhara’nın doğusunda Sovyetlerle bir çarpışma esnasında şehit oldu.
77Fethi Okyar (1881 -1943).
78 13 Eylül 1921 günü zaferle sonuçlanan Sakarya Meydan Muharebesi.
79 Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 282-283.
80 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 4.2.1945.
81 Cemal Paşa’nın 16 Kasım 1921 tarihli mektubu.
82 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 19-20.12.1944.
83 Cemal Paşa’nın, yaveri Süreyya Bey’le Kabil’den gönderdiği 29 Temmuz 1921 tarihli mektup.
84 Fahrettin Türkkan (1868-1948). Kasım 1921-Kasım 1925 tarihleri arasında kabil Elçiliği görevini yürütmüştür.
85 General Frunze, Ukrayna Fevkalade Temsilcisi olarak 1921 Kasım ayı sonlarında Batum’dan hareketle 13 Aralık 1921 günü Ankara’ya gelmişti. Cemal Paşa’nın, General Frunze aracılığıyla Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği mektup, bugüne kadar hiçbir eserde yayımlanmadığı, inceleme yaptığımız arşivlerde de bulunamadığı için içeriği hakkında bilgimiz yoktur; ancak Mustafa Kemal Paşa’nın 2 Ocak 1922 tarihli mektubunda yer alan ifadelerden anlaşıldığına göre, Cemal Paşa, Enver Paşa’ya karşı izlenecek yolla ilgili Ankara Hükümetince hoş karşılanmayan bazı görüş ve öğütlerde bulunmuştur.
86 Fethi Okyar’ın söz konusu mektubuna yayımlanmış kaynaklarda rastlanamamıştır.
87 Fransızca rol oynayan, rol oynayıcı anlamında.
88 Mustafa Kemal Paşa’nın Ali Fuat Paşa’ya gönderdiği 8 Kasım 1921 tarihli telgraf. Mustafa Kemal Paşa bu telgrafında şunları söylemektedir: “..Cemal Paşa şimdiye kadar dürüst hareket etti. Aynı tarzda devam ederse kendisini takviye edeceğiz. Herhalde Enver vesaire ile alakasını katetmelidir. Bunları benim tarafımdan açıkça kendisine söyleyiniz. Medine Muhafızı Fahrettin Paşa’yı Afgan Sefiri yaptık. Cemal Paşa’nın Afganistan’daki mesaisini yavaş yavaş millete anlatarak mevkiini tahkim edeceğim. Şimdiye kadar olan işaratını hüsn-i telakki ve mümkün olanlarını tatbik ettim. Onun tarafından telgrafa ve işar-ı devletinize muntazırım.” Mustafa Kemal Paşa, Cemal Paşanın General Frunze ile gönderdiği mektubu aldıktan sonra ise Ali Fuat Paşa’ya 29 Aralık 1921 tarihinde şu telgrafı çekti: “Ahiren Ankara’ya muvasalat eden Ukrayna Sefiri Yoldaş Frunze ile Cemal Paşa’nın gönderdiği bir mektupta bizim vaziyet ve efkarımızla kabil-i telif olmayan ve hala eski zihniyetin idamesine matuf tavsiyelerinden anlaşıldığına nazaran müşarünileyh, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’ni keyif ve arzuya göre sevk ve idare olunur mahiyette zannediyor. Ben milleti İttihat ve Terakki bayrağı altına davet edemem. Ankara’ya nasihat vermek değil, Ankara’nın tamamen nokta-i nazarı ve talimatı dairesinde hareket etmekte nafı olabileceğini ve binaenaleyh tashih-i fikir edinceye kadar kendisiyle idame-i münasebatta mazur bulunduğumu tebliğ etmenizi rica ederim”. (Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Ta-nin 19.12.1944).
89 Cemal Paşa’nın yaveri İsmet Bey.
90 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 5.2.1945; Bilal N.Şimşir, Atatürk İle Yazışmalar I (1920-1923), s. 179-180.
90 Mustafa Kemal Paşa’nın 2 Ocak 1922 tarihli mektubu.
92 Hariciye Vekili Yusuf Kemal (Tengirşenk), o sıralarda Ankara Hükümeti adına temaslar yapmak üzere Paris ve Londra’da bulunuyordu.
93 Hüseyin Cahit Yalçın, Tarihi Mektuplar, Tanin 5-7.2.1945.
94 Mustafa Kemal Paşa’nın 2 Ocak 1922 tarihli mektubu.
95 Mustafa Kemal Paşa’nın 2 Ocak 1922 tarihli mektubunda söz konusu ettiği, Fethi Okyar’ın Cemal Paşa’ya yazdığı mektup.
96 Cemal Paşa’nın Paris’ten Yusuf Kemal Bey’in telgrafı aracılığıyla gönderdiği 11 Mart 1922 tarihli mektup.
97 Fransa Başbakanı Briand (16.1.1921-12.1.1922 tarihleri arasında başbakanlık yapmıştır).
98 Fransa Başbakanı Raymond Poincare (15.1.1922-1.6.1924 tarihleri arasında başbakanlık yapmıştır).
99 Dönemin, Fransa Dışişleri Bakanlığı Dış İlişkiler Müdürü Peretti.
100 Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Atatürk Arşivi, Dosya: 109-A, Fihrist 17/1-3.
101 20 Ocak 1921 tarihli ilk Teşkilat-ı Esasiye Kanunu. Söz konusu Anayasa’da 29 Ekim 1923’de yapılan değişiklikle “Türkiye Devleti’nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu” belirlenmiş, 20 Nisan 1924’de ise 105 maddelik daha ayrıntılı bir Anayasa kabul edilmiştir.
102 Fransız kadın gazeteci Berthe Georges-Gaulis. Madam Gaulis, Milli Mücadele yıllarında ilki 1919, ikincisi 1921 yılı olmak üzere iki defa Anadolu’ya gelmiş, Fransız kamuoyunda Anadolu harekatını destekleyen yayımlar yapmıştır.
103 Ahmet İhsan Tokgöz (1869-1942).
104 Paris’te yayımlanan Illustration dergisinin muhabiri Georges Reymond.
105 Fethi Okyar.
106 Cemal Paşa’nın yaverleri. Süreyya ve Nusret Beyler, Cemal Paşa’yla beraber 21 Temmuz 1922 tarihinde Tiflis’te şehit edilmiştir.
107 Bilal N. Şimşir, Atatürk İle Yazışmalar I (1920-1923), s. 224.
108 Cemal Paşa, 12 Nisan 1922 tarihli mektubunda Mustafa Kemal Paşa’dan, kendisine güven gösterilmesine dair Sovyet Hariciyesine bir yazı yazılmasını istemişti. Mustafa Kemal Paşa, telgrafında muhtemelen bu hususa değiniyor.
109 Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Arşivi, Dosya: 109-A, Fihrist: 22/1-10.
110 Sovyet Dışişleri Müsteşarı Karahan.
111 21 Nisan 192Q tarihinde Sovyet Fevkalade Emniyet Teşkilatı (ÇEKA) memurları Moskova’da Türk Büyükelçiliğine ait Ataşemiliterlik dairesine zorla girerek arama yapmışlar; bu olay Ankara Hükümeti tarafından şiddetle protesto edilmişti (Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, s. 330-335).
112 21 Kasım 1920 tarihinden itibaren Ankara Hükûmeti’nin Moskova Büyükelçiliği görevini yürütmüş olan Ali Fuat Paşa, 10 Mayıs 1922’de Moskova’dan ayrılmıştı. Yerine 9 Aralık 1922 tarihinde Ahmet Muhtar (Mollaoğlu) atanmış, 6 Kasım 1924’e kadar bu görevde kalmıştır.
113 Ahmet Muhtar Mollaoğlu (1870-1934). Ahmet Muhtar Bey, 27 Ekim 1921-8 Aralık 1922 tarihleri arasında Ankara Hükûmeti’nin Tiflis Temsilciliği görevini yürütmüş, daha sonra Moskova Büyükelçiliğine atanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder